Uzun zamandır kafa dağıtacak bir şeyler okumak istiyordum ve evet, tam olarak o kitabı buldum. Gerçekten okurken beni yormaması ve fazlasıyla akıcı olması da işime geldi çünkü başladığım gibi bitirebildim kitabı. Biraz da karakterler hakkında yakınmak istiyorum açıkcası. Kitabı okumadan yorumlarına da bakmak istedim ve herkesin Kelsey'e karşı olduğunu, sürekli onu eleştirdiğini ve Jonah'ı haklı gördüklerini fark ettim. Ve oysaki benim kitabı okurken, her can alıcı bölümünde düşündüğüm tek şey Jonah'a "Söyle artık!" diye bağırdığımdı. Çünkü en başta ilişkileri hiç iyi başlamamakla beraber, Jonah fazlasıyla şakacı ve iğneleyici biriydi her aşamada. Küsüyorlar, iğneliyor; barışıyorlar, şakalaşıyor. Ve iğnelemeleri ve şakaları flörtözlük üzerine olunca Kelsey'in bu durumları yaşaması, ona asla kendisiyle flört ediyormuş gibi bakmaması o kadar normaldi ki. Hatta sonradan Jonah'la arkadaş olmak istemesi bile beni şaşırttı çünkü ben hareketlerinden sonra asla onunla arkadaşlık bile kurmak istemezdim. Ama her şeye rağmen Kelsey bunu yaptı ve bu açıdan bile onu haklı görme sebebim var. Jonah ise, sorunları olan öyle açık açık yaşayamayan biri ve bunun bir sebebi de aslında erkeklik gururu. Tarih cesurları yazar ve eğer böyle devam etseydi, Jonah sürekli konuşmaktan kaçınsaydı asla bir ilişkileri olamazdı. İkisi de hatalarıyla vardılar ve sonunda birbirlerini buldular. Tatlı bir hikayeydi.
Isabel ses çıkarmamak için yumruklarım sıktı. Yoksa Winter
yine durabilirdi ve genç kadının şu anda en son istediği şey onun
durmasıydı.
Birdenbire göğsünü bıraktı ve doğrularak genç kadına baktı.
“Sana ait her şeyi keşfetmek istiyorum.”
“O halde bunu yapmalısın,” diye karşılık verdi Isabel mırıldanarak.
Winter parmak uçlarıyla önce
Damdan düşen psikolog, çok uzun yıllar ve bir o kadar da uzun yolları kapsayan bir kitap. Amerika - Türkiye arasında geçen bir hayat. Kitabı okurken sevgili Doğan Cüceloğlu ile sohbet etme ve onu birebir yakından tanıma imkanınız oluyor. Yapılan bu sohbetler süresince, onun ne kadar samimi ve açık yürekli bir insan olduğunu gördüm. Kendini görmemizi istediği gibi değil, olduğu gibi anlatmış. Hayat hikayesini okurken ufkunuz açılacak ve kültürler arası farklılıkları daha iyi ve doğru bir şekilde analiz edebileceksiniz. Kitapta, yeri geldi Amerika’da çok başarılı bir psikolog gördüm karşımda, yeri geldi evinin tek reisi olmak isteyen, erkeklik gururu ağır basan ve bunu ifade etmekten kaçınmayan çok samimi ve açık yürekli bir insan.. Onun amacı psikolojiyi insanlara onların anlayacağı dilde anlatmak olmuştu, bu nedenle hayatını “Damdan düşenin halini damdan düşer anlar” deyimi ile özdeşleştirerek bizlere sunuyor. Demem o ki; keyifle okuyup fazlasıyla istifade edebileceğiniz bir söyleşiydi bu kitap. Okuyun, okutun. Sevgili Doğan Cüceloğluna rahmetle…
" Erkeklik gururumun yara alacağını biliyorum,tabii eğer bu kadar aşağılanmadan sonra içimizde hâlâ erkeklik gururu denmeyi hak eden bir şey kalmışsa. "
_Voltaire, karanlık öğretilerin karanlık prensi, sapkın. Gözlerinizi iyi açın. Dindar insanların ruhlarını zehirlemek için şeytani fikirler yayan birisi o. Bu korkunç resimler dünyanın gerçeklerini bize gösteriyor. Tavandan bize tebessüm eden melekler model olarak çizilmiş fahişelerdir. Tabloları yakınca şeytani şeyler yok olmayacak. Fransız
Erkeğin her şeyin tek sahibinin o olduğunu anlamasını mutlaka sağlamalıydık. Öğretmenimiz buna erkeklik gururu demişti. Bunun duyduğum en saçma sapan şey olduğunu düşünmüştüm; dünyanın düz olduğu teorisinin toplumsal ilişkilere uyarlanmış haliydi.