"Benim kaderim buydu zaten, maça alsalar bile değişmiyordu. Onlar hep birlikte oynuyordu, ben kalede yapayalnız bekliyordum. Sonra da gol yiyince kızıyorlardı."
"Babam çoğunlukla gece vardiyasında çalışır, gündüzleri uyurdu. Kendimi bildim bileli vaziyet buydu, evin içinde ses çıkarmamaya çalışarak büyümüştüm. Belki de bu yüzden bu kadar sessiz biriydim."
"Barmenleri sevmem, genellikle gıcık insanlardır. Dünyanın en önemli işinin kokteyl yapmak olduğunu zanneden, bu yanılgının büyüsüyle de kasım kasım kasılan tiplerdir; yüzlerini görmeye bile tahammül edemiyorum."
"Ben okumayı pek sevmiyorum. Yazmak daha zevkli."
"Okumadan nasıl yazıyorsun?"
"Yaşadıklarımı not ediyorum."
"Okumadan nasıl yaşıyorsun?"
Cevap yok.
"Okudukların yaşadıklarını değiştirir, değiştirmese bile farklı bir gözle görmeni sağlar."
Bu tutkuyu nasıl anlatmalı? Sıradan günlerin üstünde yoğunlaşırsam, o günlerin sıradan olmaktan çıkacağı yönünde çocukça bir hevese kapılmıştım diyelim.