"Türk vahşetine hiç bir yerde tesadüf edilemez. 'Türk Vahşeti' bir hakikat olmayıp bile bile uydurulmuş siyasi bir hikayedir."
Sayfa 15 - TruvaKitabı okuyacak
Kansızlar
Ermeni taşnak partisi, kürt hoybun örgütü kurulmadan önce 1925 yılında Marsilya'da toplanan "Sosyalist Enternasyonal"de, kürt bağımsızlığını savunan bir bildiri yayınlamış, bu anlaşmadan sonra da, hem londra'da hem de Zürih'te kürt bağımsızlığını gündeme getirmişti.
Sayfa 26
Reklam
107 syf.
·
Puan vermedi
·
26 saatte okudu
Faili hala bulunamamış, Araştırmacı,gazeteci Uğur Mumcu’nın Tamamlanamayan,baskısı olmayan yarım Bırakılmış kitabı! Belgeler ve meclıs tutanaklarına baglı kalınarak yazılmış Guzel bir eser. Türk ,Kürt ,Ermeni sorunlarının kökenini Anlamak için okumması gereken bir eser.
Kürt Dosyası
Kürt DosyasıUğur Mumcu · UM:AG Yayınları · 2015976 okunma
Fransız Ajanlar
Başbakan İsmet İnönü, daha sonra Fransızların kaçakçılığı siyasal amaçlarla kullandıklarını, yıllardan beri bu amaçla Kürt ve Arap aşiret reislerini sınır üzerine yerleştirdiklerini, Ermeni merkezleri ve Nasturilerle ilişki kurduklarını anlatıyordu. "Düşman unsurları içinde Nasturiler, Ermeniler ve Çerkez örgütleri, pasif ve kendilerini koruyucu konumdadırlar. Saldırgan olan örgüt, Kürt reisleri ve adamlarıdır. Fransız istihbarat subayları her istedikleri anda Kürt reislerini çeteler halinde memleketimize saldırtmak gücündedirler." İsmet İnönü, sorunun çözümünün uzun sürecek hünerli önlemlerin alınmasına bağlı olduğu kanısındadır. Kürt şeyhlerinin Suriye'deki liderleri bellidir. Bunların Türkiye'deki ilişkileri de özenle saptanabilir.
Sayfa 74 - UmagKitabı okudu
Bu o sırada ülkesi Osmanlı devletine savaş açmamış olan İtalya’nın Trabzon Konsolosu’nun anlattığı kendi ta­nıklık ettiği kıyımla ilgili. İstanbul’dan Trabzon’daki tüm Ermeni Hıristiyanların öldürülmesi emri geldi. Çok sayıda Müslüman, Hıristiyan komşularını kurtar­maya çalıştıysa da Türk yetkililer acımasızdı. Aldık­ları emirlere itaat eden bu kişiler, tüm Hıristiyanları toplayıp kalabalık kafileler halinde Trabzon caddele­rinden geçirdiler. Kafileler kaleden geçirilip deniz kıyısına getirildiler. Burada hepsi yelkenli teknelere ko­nulup Karadeniz’de biraz açıldıktan sonra elleri ayakları bağlanıp denize atı­lıp boğuldular. Hemen hemen bütün Ermeni nüfus (8.000-10.000 arası) bu şekilde yok edildi; kimi kılıç­tan geçirildi, kimi başka yöntemlerle öldürüldü. Kaynak: Arnold Toynbee, Armenian Atrocities the Murder of Nation, Rodder&Stoudhon, London-Newyork-Toronto, WCMXV s 66-67
Haçin
Kılıçlar, bıçaklar, sopalar, tüfekler ve baltalarla si­lahlanmış, kana susamış ve yobaz bir kalabalık bekli­yordu. Bu adamların şeytani yüz ifadeleri yaygara ve bağırtılarından daha utanç verici bir durumu simgeli­yor gibiydi. Şehitlerin üzerlerinde iç çamaşırları bırakı­larak, elbiseleri çıkarıldı. Birinci Haçin (Hadjin) Kili­sesi papazı, onlarla konuşup adalet ve acıma duygula­rını canlandırmak için fırsat kolluyordu… ama öne çı­kan bir Türk, papazı sakalından çekip öldürdü. Haçin’in (Hadjin) yaşlı diyakonuna sıra gelmişti. Karısı onu korumak için öne fırladıysa da ikisi birden vuruldu; üst üste yere yığıldılar. Bazıları sopalarla dövüle dövüle, bazıları kurşunlanarak, bazıları kılıçla, bazıla­rı baltalarla öldürüldü. Ancak, her zamanki gibi sona bı­rakılan gruptaki kadınlar, tarif edilemez biçimlerde aşa­ğılanıp namusları kirletildikten sonra öldürüldüler. Birisi kapıda durdu ve bu gruptan arka arkasına on altı kişiyi öldürdü. Nihayet, artık takati kalmadığını söyleyerek yerini bir başkasının alması gerektiğini söyledi
Reklam
1909 Kilikya (Adana)
Ne alçakça bir katliam! Ermeni çocuklar anne ve babaları­nın gözleri önünde katlediliyor, organları kesiliyor, parçalanıyor, havalara fırlatılıp süngülere saplanıyor­lardı. Sonra en zalim, en akıl almaz işkencelerin uygu­landığı kadınlara sıra geliyordu. Ermeni hasta ve yaralılarla dolu bir hastane, insanın acıları karşısında hiçbir duyarlılığı kalmamış olan kundakçılar tarafından kundak­lanıyordu. Ve cinayetleri yağma izliyordu; ta ki çatış­maları sona erdirme işareti olan trampet sesi ve “Padi­şahım çok yaşa!” sloganları duyuluncaya kadar.
Amerikalı bir misyoner olan Peder H. M. Ailen ve İngiltere’nin Van Konsolos Muavini Cecil M. Hallward, Moks [Bahçesaray] ve Shadakh’a [Çatak] bir araştır­ma gezisi yaptı. Bir gün bir Ermeni papaza kısa süreliğine konuk oldular. Köyden ayrıldıklarında, Müslümanlar papazı yakalayıp derisini yüzdüler ve derisine saman doldurdular. Bu deri mezalim ve baskıdan şikayet etme cüreti gösteren Hıristiyanlara ibret olsun diye köyde bir sokakta asılı kaldı.
Hamidiye alayları
1894-1896 katliamlarında Ermenilerin üzerine bir silindir gibi geçilmiş kolu kanadı kırılmıştır. Katliamlar sürecinde Ermeniler iyice sindirilmişler, Kürtler cezasızlık ve ödüllendirmelerden şımarmışlardır: Kürtler diledikleri Hıristi­yan köyüne gittiklerinde, diledikleri kızları seçip alıyorlardı. Eskiden gelinler kilise kapılarındaki nikah töreninden önce kaçırıldıklarından, artık 1896’da nikahlar fiilen ortadan kalk­mıştı; zira düğün hazırlığı sadece Türklerin yeni ihlal ve teca­vüzlerine davetiye çıkarıyordu. Kaçırılan gelinler genellikle Kürt köylerinde tutuluyor, aşiretteki her erkeğin tecavüzüne uğradıktan sonra, yarı çıldırmış halde damatlara geri verili­yordu. Elbette gelin kaçırılırken, damat da öldürülmediyse…
Sayfa 51
Çar Nikola 1916 başında Ermenistan’ı işgal ederek “Er­menistan’ın Osmanlı boyunduruğundan kurtuluşu”nu ilan et­ti. Ancak verimli arazilere Kazakları yerleştirerek kolonileştirmek istediğinden, hayatta kalan Ermenilerin ata toprakları­na dönmelerini önlemeye çalıştı.
Sayfa 37
Reklam
Korgeneral Alpdoğan, Merkez Ordusu Kurmay Başkanı'yken Merzifon'da Amerikan Koleji'nde arama yaptıklarını, silah ve cephane bulduklarını anlattıktan sonra şu olayı aktardı: "...Asıl şayanı ehemmiyet olan (önem verilmesi gereken), Kolej müdürünün masasının gözünde bulunan bir rapordur. Bu raporda Anadolu'da Amerikan nüfuzunun temini için Ermenileri ele almak, 'Kürt ve Kızılbaş kanı Ermeni kanıdır' diye bunları Türk camiasından koparıp Ermeni camiasına yamamak istemiş olmalarıdır."
Sayfa 100 - UMAG Yayınları 50. BaskıKitabı okudu
Başbakan İsmet İnönü, daha sonra Fransızların kaçakçılığı siyasal amaçlarla kullandıklarını, yıllardan beri bu amaçla Kürt ve Arap aşiret reislerini sınır üzerine yerleştirdiklerini, Ermeni merkezleri ve Nasturilerle ilişki kurduklarını anlatıyordu. "Düşman unsurları içinde Nasturiler, Ermeniler ve Çerkez örgütleri, pasif ve kendilerini koruyucu konumdadırlar. Saldırgan olan örgüt, Kürt reisleri ve adamlarıdır. Fransız istihbarat subayları her istedikleri anda Kürt reislerini çeteler halinde memleketimize saldırtmak gücündedirler."
Sayfa 74 - UMAG Yayınları 50. BaskıKitabı okudu
İsmet İnönü'ye göre Fransa ile aramızdaki sorunlar şunlardı. Birincisi, yöreye demiryolları döşenirse, demiryollarının Fransa'nın denetiminde olduğu bölgeye gereksinmemiz olmayacaktı. İkinci sorun kaçakçılıktı. Suriye sınırı, İskenderun'dan Cizre'ye kadar kaçakçı merkezleriyle doluydu. Kaçakçılık, Fransız nüfuzunun ve siyasal gücünün yayılma aracı olarak önemliydi. Fransızlar, sınırda yaşayanlara çıkar sağlayarak taraftar kazanmışlardı ve Karadeniz kıyılarına kadar hükümetle savaşacak haydut kolları yerleştiriyorlardı. Fransızların kaçakçılık yoluyla Türkiye'de birtakım kuşkulu işlere girdikleri kanısında olan İnönü, bunu şöyle açıklıyordu: "Güneye geçen kaçakçılar, Fransız memurları tarafından sağlanan her türlü kolaylığı bulurlar, silahlarıyla gezebilirler. Sınır boyunda yer yer kaçakçılıkla geçinen Ermeni ve Türklerden oluşan kuvvetli ve zengin merkezler vücuda gelmesi, Fransızların siyasi dayanak noktaları olmaktadır."
Sayfa 74 - UMAG Yayınları 50. BaskıKitabı okudu
"Üçüncü Ağrı Harekâtı" 7 Eylül günü başladı ve bir hafta sürdü. Ayaklanma sırasında İngiltere'nin Tebriz'deki Başkonsolosu Stonhope Palmer'dan Londra'ya, Dışişleri Bakanlığı'nda Sir Clive'ye gönderilen 11 Ağustos 1930 gün ve 145 sayılı gizli raporda ünlü İngiliz casusu Albay Lawrence'ın Kürtlere yardım ettiği bildiriliyordu. 28 Haziran 1930 günü Tahran'dan Askeri Ateşe R. Dodd, Ermeni Ruben Paşa'nın, İngiliz Büyükelçiliğine başvurarak Kürtler için silah istediği haberini vermişti. General Salih Omurtak'ın yönettiği harekat sonunda ayaklanma liderlerinin bir kısmı öldürüldü. Üç yıl süren Ağrı Ayaklanması 14 Eylül 1930 günü bastırıldı. 8 Ekim günü "Pülümür Harekâtı” başladı. 14 Kasım günü bu harekat da tamamlandı.
Sayfa 26 - UMAG Yayınları 50. BaskıKitabı okudu
Kürtler ve Ermeniler anlaşmışlardı. Ermeniler, büyük bir kısmıyla Kürtlerin devlet kurmak istedikleri topraklar üzerindeki haklarından vazgeçecekler, Amerika ve Avrupa'da Kürtler lehine propaganda yapacaklardı. Anlaşma etkisini gösterdi. Ermeni Taşnak Partisi, Kürt Hoybun örgütü kurulmadan önce 1925 yılında Marsilya'da toplanan "Sosyalist Enternasyonal"de, Kürt bağımsızlığını savunan bir bildiri yayınlamış, bu anlaşmadan sonra da, Hem Londra'da hem Zürih'te Kürt bağımsızlığını gündeme getirmişti.
Sayfa 26 - UMAG Yayınları 50. BaskıKitabı okudu
115 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.