192 syf.
·
Not rated
·
Liked
Bugün 24 Nisan, sözde Ermeni soykırımını anma günü. Yıllarca zulüm gören bizken, ASALA ile EOKA ile PKK ile ve nicesiyle uğraşmışken, asıl katledilen biz olmuşken Fransasından Amerikasına, Kanadasına, Uruguayına kadar tam 31 ülkenin soykırım olarak kabul ettiği sözde Ermeni soykırımı. Öncelikle 24 Nisan zaten olmayan bir soykırımın
Ermeni Tehciri
Ermeni TehciriYusuf Halaçoğlu · Babıali Kültür Yayıncılığı · 2007375 okunma
SÖZDE SOYKIRIM GERÇEKLERI
Filistin'de yaşanan acı olaylar ve ABD başkanı Joe Biden'ın 1915 olayları hakkında yaptığı açıklamada olmayan bir soykırımı kabul etmesi sonucunda hazırladığım haber yazısı (röportaj) burada da paylaşmak istedim. Aslında biz neler yaşamışız, hala neler yaşıyoruz ve bunlara rağmen hala nasil suçlanıyoruz bunları merak edenler okuyabilir. İzinsiz
Reklam
Van İsyanı !
Tahsin Bey 19 Nisan 1915'te Van'da çıkan "isyan"a dair şunları yazar: Eğer biz kendi ellerimizle, zor kullanarak artık içinden çıkamayacağımız bu imkansız durumu yaratmasaydık Van'da isyan olmayacaktı ve doğu cephesindeki ordumuz bu duruma düşmeyecekti. Bu acı deneyimi ve bunun amansız sonuçlarını yaşadıktan sonra, korkarım ordumuzu savunmasız bir durumda bırakma hatasına düştük, kaş yapalım derken göz çıkardık. Bir başka deyişle İTC'nin bu stratejisi Türk ordusunu daha büyük bir kargaşaya sürüklemekten başka bir işe yaramayan büyük bir hatadır. Öyle ki Tahsin Bey, Ermeniler "ürettikleri tahıl ve ellerindeki ulaşım araçlarıyla ordumuzun gıda ihtiyacını karşılıyorlar" diye ısrar eder. "Bu göz önüne alınması gereken bir noktadır" diye vurgular, "çünkü bugün bin dereden su getirerek ancak kısıtlı miktarda gıda tedarik edebiliyoruz; üstelik Ermeniler halkın ve ordunun temel ihtiyaçlarını üreten zanaatkarların yüzde 90'ını oluşturuyor. Bir iki bakkal ve kasap dışında Türkler arasında esnaflık yapan hiç kimse yok. Bu da çok önemli bir noktadır."
Sayfa 334Kitabı okudu
Enver 25 Şubat 1915'te Ermeni askerlerini silahsızlandırma kararını çıkardığında, bu karardan ancak birkaç bin asker etkilenmiş olmalıdır, özellikle de Üçüncü Orduda görev yapan askerler. Sonuç itibarıyla küçük bir grup söz konusudur çünkü bu karardan sonra İstanbullu, Adapazarlı, İzmitli vb. Ermeni askerleri 1915 Nisan ortasından itibaren Çanakkale Savaşı'nda ve 1918'e kadar Filistin Cephesi'nde Osmanlı ordusu saflarında savaştılar. Dolaysıyla Ermenileri silahsızlandırma emrinin bize göre uygulama açısından değil sembolik açıdan bir değeri vardır. Bu karar bir anlamda Ermenilere yönelik ihanet suçlamasını desteklemek amacıyla tasarlanmıştır ki bu amele taburlarına yapılamayacak bir suçlamadır zira onlar cephe gerisinde hizmet verirler. Bu, yaşanan askeri felaketten -ki bütün otoriteler bu felaket için bizzat Enver'in suçlanması gerektiği konusunda hemfikirlerdir- "hainleri" sorumlu tutmak için de iyi bir fırsattır.
Sayfa 347Kitabı okudu
Üçüncü Ordu'da görevli Venezuellalı bir subay olan Rafael Nogales 20 Nisan 1915 gecesi Adilcevaz'a gelir. Burada Dantevari bir sahne ile karşılaşır: Van Gölü'nün etrafı alevler içindedir. Ertesi sabah kendisine "Ermenilerin şehre saldırdıkları" söylenir. Nogales atına atlayarak şehre doğru yola çıkar ancak yolda bambaşka bir manzara ile karşılaşır: Dükkanlar yağmalanmış ve Türkler ve Kürtler Ermeni mahallesinde Ermeni avına çıkmıştır. "Katiller evlere dalıyorlardı" diye yazar ve "savunmasız kurbanları kesiyorlardı." Nogales "cani sürüsünün" başındaki belediye başkanına hemen durmalarını emredince, başkan "vilayet valisinden 'on iki yaşın üstündeki bütün Ermeni erkeklerini öldürme' yolunda kesin emir aldığı" yanıtını verir. "Bir buçuk saat süren kıyımın sonunda Adilcevaz Ermenilerinden geriye sadece yedi kişi kaldı." Hükümet konağına geri dönen Nogales, "şehri Ermenilerin saldırısından kurtardığı için coşkuyla teşekkür eden" kaymakamın "küstahlığı" karşısında hayrete düşer.
Sayfa 337Kitabı okudu
Papa Francis 2015 yılının Nisan ayındaki bir açıklamasın­ da, şüphesiz iyi niyetle, 1915 "Ermeni Soykırımı"ndan söz ederek Türkleri rencide etti. Bu biraz şaşırtıcıydı, çünkü Vati­kan geleneksel olarak Türkiye ile Protestanlara nazaran daha yakın ilişkiler kurmuştu ve her halükarda Papa'nın Vatikan arşivlerinden bilmesi gerekiyor ki Osmanlı döneminde Müs­lümanlar Hristiyanlara ne yaptıysa, bunun aynısı, hatta daha kötüsü geçtiğimiz yıllarda Hristiyanlar tarafından Müslü­manlara yapıldı. 19. yüzyılın sonlarındaki ulus inşa süreçleri bazen oldukça zalimane muameleleri beraberinde getirmiştir çünkü geleneksel bir kültüre sahip olan halklar "ilerleme" adına bir kenara itilmiş, hatta bazen ortadan kaldırılmıştır. Papa'nın memleketi Arjantin de bunun örneklerinden birini teşkil etmektedir. Arjantin İspanya'dan bağımsızlığını kazan­dığında yoğun bir yerli nüfusa sahipti. Günümüzde ise göster­melik küçük bir grup dışında, Latin Amerika'da yerli nüfusun bulunmadığı tek ülke Arjantin'dir.
Sayfa 107 - Ketebe Yayınları 1. BaskıKitabı okudu
Reklam
21 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.