“Bu soğukla insanları soymaya hakkınız var mı? Ceza yasasının dokuzuncu maddesini biliyor musunuz?" Bilmiyor olurlar mı, bilirler!.. Üstelik soymaya hakları da vardır. Senin böyle şeylere aklın ermez.
Hürriyetten beri, arka arkaya patlayan savaşlar yüzünden kasabalara yakın köylerin hemen hepsi gibi, Narlıcalılar da, gazete görmüşlerdi. Ama bunları kimler yazar, Trablus'ta olanların haberini İstanbul'un gazetesi ossaat nasıl alır da kâğıda döker? Akıl ermez işler ki, hiç ermez bir işler... Bunun bilinen yanı, gazeteci milleti yalanları güzelce düzüp basmakta... "İtalya'dan şu kadar bin esir, bu kadar yüz top alındı. İtalya Allah'ın izniyle bitirildi!" dedikleri tüm yalan çıkmadı mı? Balkan Harbi'nde, "Millet yediden yetmişe savaş istemektedir. Yapmamış olmaz." diyenler kim bakalım? Hep İstanbul'un gazetecileri... Millet yediden yetmişe savaş istemişmiş... Şu lafta kıl kadar doğruluk var mı allaseniz?
Sayfa 220 - İthaki; 3. Baskı, Ekim 2010 (7. Baskı), Dördüncü Bölüm, Kara Abuzer Ağa , 1Kitabı okudu
Reklam
Tanrının olmamasına aklım ermez benim
Ya gerçekten yoksa Tanrı? Ya bu düşünceyi insanların yarattığını söyleyen Tanıtın haklıysa? Tanrı yoksa, yeryüzünün de, evrenin de başı insan demektir. Mükemmel! Yalnız Tanrısız erdemli olabilir mi insan? Mesele! Hep onu düşünüyorum. Böyle olunca kimi sever insan? Kime şükredip övgülerini yollar? Rakitin, insanları Tanrısız da sevebiliriz diyor. Yo, bunlar o sümüklüböceğin uydurmaları, aklım ermez benim.
Sayfa 789Kitabı okudu
— Bizim aklımız o kadarına ermez!.. — Aklın ermedi mi soracaksın! Meselenin önünü ardını öğrenmeye bakacaksın...
Sayfa 412Kitabı okudu
Namaz huşûu elde etmek
Rabbın’a “sanki O’nu görüyormuş gibi” ibâdet et. Her ne kadar sen O’nu görmesen de O seni görür. Buna rağmen kalbin huzura ermez -Hakk’ın divanında durmaya hazır olmaz- ve vücudun da sükûna ermezse; bu Allah Teâlâ’nın “celâlini” bilmekteki eksikliğin nedeniyledir. O halde namaz esna­sında ailenizin büyüğü salih bir insanın, nasıl namaz kıldığını öğren­mek için baktığını düşün. O zaman kalbin huzura kavuşur, vücudun sükûna erer ve her hareketi yerli yerince yaparsın değil mi?!.. Sonra kendi kendine de ki: “Ey kötü nefs! Yaratanından, Mevlân’dan utanmıyormusun!.. Sana faydası ve zararı dokunmayan O’nun küçücük bir kulunun baktığım hayal ederek kalbin huzur buldu ve na­mazı güzel kıldın, yazık sana! Biliyorsun ki Cenâb-ı Hak her an seni görüyor ve ne yaptığını biliyor. O’nun azamet ve yüceliğinden haşyet duymuyor musun! O Yüce Zât senin nazarında bir kulundan daha mı küçük!.. İsyanın, haddi aşman ve cahilliğin ne kadar kötü!.. Nefsine karşı bundan daha büyük düşmanlık olamaz...
Sayfa 116Kitabı okudu
Zwieg ve Psikoloji
Sanıklar en çok, hakikatı gizlemelerinden mustariptirler; suçun anla şılması tehlikesinden, bir yalanı ufak tefek ve gizli yüzlerce hücuma karşı müdafaa etmek zorunda kalmanın dehşet verici baskısından mustariptirler. Sanığın kıvra nışlarını görmek tüyler ürpertir: Çünkü ikrarını, itirafıni, dayatan etten sanki bir kanca ile çekip koparmak lâzımdır. Bazan bu itiraf, sanığın hemen gırtlağındadır; içten doğru, dayanılmaz bir tazyik yukarıya yüklenir, adamlar boğulur gibi olurlar, itiraf etmek üzeredirler. O anda habis bir kuvvetin; o akıl ermez inat ve korku duygusunun esiri olur ve itirafı gerisin geri yutarlar. Ve mücadele yeniden başlar. Hâkimler çok kere bu işde kurban lardan daha çok mustariptirler. Üstelik sanıklar, hâkimlere daima düşman gözüyle bakarlar, hakikatte ise hâkim sanığın yardımcısıdır. Avukatları, müdafileri sıfatıyla benim, müvekkillerimi itiraftan menetmem, yalanlarını pekiştirip kuvvetlendirmem gerekir, değil mi?
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.