A, şu köylü ye bak, ne garip bir adam. Kolya, arabasının yanında soğuktan eldivenli ellerini birbirine vuran, sevimli yüzlü, gocuk giymiş, uzun boylu bir köylüyü gösteriyordu. Uzun, kumral sakalı ince ince buz tutmuştu. Köylünün yanından geçerlerken Kolya yüksek sesle laf attı: - Köylüye bak hele, sakalı donmuş! Adam ağırbaşlı, sakin, -Yalnız benimki değil, herkesinki donmuş dedi. Smurov uyardı Kolya'yı: - Takılma adamcağıza. -Aldırma, kızmaz, iyidir. Hoşçakal Matvey. - Güle güle. - Gerçekten Matvey mi senin adın? - Evet. Bilmiyor muydun yoksa? - Nereden bileyim, attım öyle. -Ah seni gidi! Okullusun muhakkak? -Evet. -Sopa atıyorlar mı sana okulda? - Eh işte!.. -Acıtıyor mu? -Oldukça! Kolya göğüs geçirdi. - Hey gidi günler!.. - Hoşçakal Matvey. - Güle güle. İyi bir delikanlısın. Çocuklar uzaklaştılar. Kolya, - İyi bir adamdı, dedi. Halkla konuşmasını çok severim. Ona hak vermekten de haz duyarım. - Niçin yalan söyledin, okulda sopa atıyorlar diye? - Gönlü hoş olsun diye ... -Neden? - Sana bir şey söyleyeyim mi Smurov; birisinin anlamadığı bir konuda durmadan sorular sormasından hoşlanmam ben. Ne kadar sorarsa sorsun, ne kadar anlatırsan anlat, aklı ermez de ondan. Köylüye göre okulda sopa atılır, atılmalıdır da: Sopa atılmayan okul, okul mudur! diye düşünür. Kalkıp bizde sopa atılmadığını söyleseydim üzülecekti zavallı. Ama senin aklın ermez böyle şeylere. Halkla konuşurken çok dikkatli olmak gerekir. - Yalnız kafa tutmadan konuş.
– Biz, gerekirse yurdumuzu savunabiliriz kahramanca. Ama ötesine aklım ermez. Dünyada çok ulus var, Sovyetler filan çok ilerledi! Biz... – Biz de geri kaldık öyle mi? – Geri, yoksul, hem de cahil...
Reklam
Zeus Baba, akıldan yana en üstünsün derler sana, insandan da üstünsün derler, tanrıdan da, ne gelirse senden gelir, senden olur ne olursa, ama aklım ermez şunlara üstünlük bağışlamana. Bunlar tanrı yolundan çıkmışlar bi kere, canlara kıyan savaşa doymak bilmezler. Her şeyden bıkar insan, ama her şeyden, uyumaktan, sevişmekten, tatlı türküden, horadan, savaştan çok bunları özlemez mi kişi? Ama Troyalılar bir türlü doymak bilmez savaşa.
Sahi neydi ölüm... Toprağın altında yatmak mı, Yoksa üstünde kalmak mı? Canı bedende saklamak mı, Yoksa özgür bırakmak mı? Ya da yaşamak neydi... Gece uykuya dalmak mı, Sabahında rüyadan uyanmak mı? Bir nefese tamah edip, İçine almak mı? Yoksa pişman olup, Dışarı bırakmak mı? Gerçek neydi, Hayal neydi? Bilen kimdi, Gören kimdi? Hadi gel de bir cevap ver şimdi... Ölüm neydi, Yaşam neydi? Akıl sır ermez, Dünya nasıl bir şeydi ...
Akıl sır ermez bir öfkedir bu! Aynı adamlar hem sosyalist düzenin ezici bir şekilde kapitalist sistemden üstün ve güçlü olduğunu söylerler, hem de sistemlerini en ufak bir muhalefete, hattâ en ufak bir iç çatışmanın açıklanmasına dayanamayacak kadar çerden çöpten sayarlar. Bu çatışmalar dışarıya mutlaka Politbüro’ya hâkim olan kliğin istediği şekilde aksettirilir. Kararlar mutlaka oybirliğiyle alınır; Kruşçov, başını yiyen karara, olumlu oyla katılmak zorundadır. Bu tepkilerde, kutsal değerleri gittikçe daha kuşku uyandıran, varlığı gittikçe daha çok itiraza uğrayan, kilise benzeri bir topluluğun bunalımını fark etmemek olası mı? Bu kilise, ya da bu örgüt, kapitalizmin yeniden kurulması tehlikesine karşı savaşmıyor, hayır, bütün derdi iç yoksulluklar, dış tehditler olmadığı için varlık sebebi kalmamış, üstelik ekonomik gelişmelerin mahkûm ettiği bir egemenliği korumak.” Hangi egemenlik mi? Apparatçik’in toplum üzerindeki egemenliği. Bilmem siz buna ‘sosyalizm’, hele hele Marksizm diyebilir misiniz? Benim sayım suyum yok.
bulamamak kaybolmak değil mi? sonsuza kadar bulamayarak dolaşsan, kaybın sona ermez. hiçbir yere de varamazsın. ibrahim düşündü. şu ana kadar yaptıklarının tamamen birer saçmalık olma ihtimali kendisini incitti. hep bir şeylerin anlamı olduğunu düşünerek yürümüştü. ya değilse sorusu kalbini ezdi. ama yine hemen cevap verdi. sonsuza kadar bulamayarak dolaşmak demek aslında sonsuza kadar aramak demek. sonsuza kadar arayacak sabır ve kudret bende olduktan sonra kaybolmam ki..
Reklam
1.000 öğeden 851 ile 860 arasındakiler gösteriliyor.