Salgın - Ertuğrul Mavioğlu
Büyümek kötülüklerle, ölümlerle, hastalıklarla, savaşlarla, darbelerle baş edebilmek demekti ama tüm bunların insanı aynı zamanda parça parça yok ettiğini ve hiçleştirdiğini de zamanla öğrendim. Çünkü başımıza gelen her kötülükte, her salgında, her darbede, her depremde insanlığın ders alacağını, iyi bir damarın gelişip güçleneceğini sandım, her defasında da fena halde yanıldım.
Sayfa 39
48 syf.
·
Puan vermedi
Açıkçası okuduğum en kötü OT Dergisi’ydi diyebilirim. Eski yazarları- Emrah Serbes, Hakan Günday, Murat Menteş, derginin snaırım kurucusu Dündar Hızal, Ertuğrul Mavioğlu-uzun zamandır yok. Her şey gibi edebiyat dergileri de derinliğini yitirdi sanırım
Ot Dergi - Sayı 129 (Ocak-Şubat 2024)
Ot Dergi - Sayı 129 (Ocak-Şubat 2024)Sezen Özyıldız · Medu Yayıncılık · 2024155 okunma
Reklam
1. Körfez Savaşı sırasında “Irak Savaşına Amerikalıların yanında girersek bir koyar üç alırız” diyerek siyasi literatüre yeni bir deyim armağan etti. Özal’ın o dönem, ABD’nin yanında savaşa girildiği takdirde, Musul ve Kerkük’ün Türkiye topraklarına katılabileceğini düşündüğü yazıldı. Turgut Özal, yine 1. Körfez Savaşı döneminde, Meclis onayı almadan ABD’ye hava sahasının açılmasının Anayasa’ya aykırı olduğu eleştirilerine, “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” dedi. Özal hakkındaki en özlü ifade ise işçilerden geldi: Çankaya’nın şişmanı işçi düşmanı!
12 Eylül Askeri Darbesi'nin ekonomi programını hazırlayan Turgut Özal, cuntanın TÜSİAD ve ABD ile bağlarını kuran kişi olarak biliniyor. 12 Eylül cuntasının ekonomi bakanı da olan Özal, 1983 yılında başbakan oldu. İhracata dayalı büyüme modeli ile ülkedeki toplam ihracatın üçte ikisi hayali ihracat oldu. Özal döneminde tam 256 tane şirketin hayali ihracat yaptığı kanıtlandı. Olağanüstü hal uygulaması, 1987 yılında Özal döneminde başlatıldı. Özal ayrıca, Özel Tim’in kurulmasını sağlayan isimdi. Özel Tim 1983 yılında Özal’ın başbakanlığı döneminde kuruldu. Özal hükümetinin bir diğer icraatı da bölgeye “istenmeyen gazetecilerin” girişinin önüne geçmek için çıkarılan “sansür ve sürgün kararnameleri” oldu.
Sağcı sendika konfederasyonu Hak-İş, kapatılmasından birkaç ay sonra 1981 yılında açılırken, yine devlet sendika konfederasyonu olarak bilinen Türk-İş, 1982 yılında Genel Kurul toplayacak duruma gelirken, DİSK’e aşağıdakiler yapılıyordu: 17 Eylül’de gözaltı süresi doksan güne çıkarıldı. DİSK yöneticileri ve üyeleri uzun süre yargıç önüne çıkarılmadı. Milli Güvenlik Konseyi, 18 Eylül’de yayınlanan 8 No’lu kararı ile DİSK’in taşınır ve taşınmaz mal varlıklarına el koyduğunu açıkladı. 11 Kasım’da DİSK üyesi sendikaların yönetimine sıkıyönetim komutanlarınca belirlenen kayyımlar atandı. 7 Aralık’tan itibaren 2364 sayılı Yasa ile tüm sendika üyelerini kapsayan Yüksek Hakem Kurulu uygulamasına geçildi. 12 Eylül’de gözaltına alınan altmış yedi DİSK yöneticisi tutuklandı. Aralarında DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk’ün de bulunduğu 52 DİSK yöneticisi hakkında idam cezası istemiyle dava açılacağı basına açıklandı. DİSK üyesi Deri-İş Sendikası Genel Başkanı Kenan Budak, 25 Temmuz’da polis tarafından kurulan bir pusuyla sokak ortasında öldürüldü. DİSK Davası 24 Aralık’ta İstanbul Sıkıyönetim Mahke­mesi’nde başladı. Yüz altmış dosya birleştirildi, toplam sanık sayısı bin dört yüz yetmiş yedi, hakkında idam istenilenlerin sayısı yetmiş sekize çıkarıldı.
Reklam
12 Eylül öncesinde 45 milyonluk Türkiye’de 4 milyonun üzerinde sendikalı işçi varken, bugün bu sayının oldukça altında olunması, darbenin bu konuda bir ölçüde başarılı olduğunun kanıtı. Yine darbenin ardından kurulan YÖK, üniversitelerden solcu akademisyenlerin ve öğrencilerin kazınması amacı taşıyordu. Darbe ile beraber sendika konfederasyonlarının tamamı kapatıldı ancak sonrasında gerçekleşenler yine darbenin mantığı hakkında fikir veriyor.
Direnmek özgürlüktür, özgürlük yaşamaktır, yaşamak da ölümsüzlüğü yakalamaktır.
520 syf.
·
Puan vermedi
·
35 günde okudu
Okunma(ma)lı
Şu dönemlerde 2023- ... en okunmaması gereken kitap belkide... Özellikle belli bir yaş grubu ve okur deneyimi için gerçekten sağlık bozucu bir kitap. Daha önce benzer bir cümleyi Metastaz için kurmuştum. Bu kitapta yazılanlar gerçekse kitapta ismi geçen kimse dışarda gezmemeli. Yok bu kitapta yazılanlar yalansa yazarlar tazminat ödemekten hint fakiri gibi gezmeli. Uğur Mumcu'nun yazdıklarından bugüne hikayenin ana konusunu daha da derinleşmiş ve kararmış gibi. Daha çok mafya, daha çok kirli para, silah, uyuşturucu ve mafyanın içine işlediği hatta bizzat devletin kendi olduğu bir devlet yapısı anlatılıyor. Okurken kalbiniz sıkışıyor. Artık bu kadar olmamalı diyorsunuz ve aslında ne kadar ufak ne kadar saf ve çaresiz olduğunuzu görüyorsunuz. Bu kitap o tuğla çekilsin diye yazılsa da düzenin bana ne kadar derin ve büyük olduğunu gösterdi. Umudumu yitirdim... Bahsi geçen olayları şu şöyle oldu böyle oldu gibi spoiler verircesine anlatmaya gerek yok. Son dönem kulak aşinası olduğumuz veya bizzat youtube ile takip ettiğimiz merkezine Sedat Pekerin itiraflarını alan olaylar silsilesinin ele alındığı bir kitap bu. Oldukça başarılı bir çalışma ama tam da bu yüzden kararıyor, umudunuzu yitiriorsunuz. Bu tarz kitapların yazılmadığı bir ülke olmak dileğiyle...
Duvar
DuvarAhmet Şık · İleri Kitaplığı · 2021112 okunma
Sigara - Ertuğrul Mavioğlu
Bir ara sigarayı sadece içki içerken içtiğimi söyleyerek kendimi avutuyordum. Bir fark ettim ki, her akşam bir yerlerde rakı masasındayım.
Sayfa 41
Reklam
Sigara - Ertuğrul Mavioğlu
Sonra hapse atıldım. Çünkü özgürlük, eşitlik, sosyalizm istemek, devrimci olmak bu ülkede her zaman ağır bedel istemiştir.
Sayfa 40
Sigara - Ertuğrul Mavioğlu
O zamanlar sigara içmenin bir adabı vardı çünkü. Büyüklerin yanında sigara içmemek saygıdan, çocukların yanında içmemek ise sevgiden sayılırdı.
Sayfa 40
Resim