Güzelliğin on par’ etmez
Bu bendeki âşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa.
Âşık Veysel
Asıl adı Veysel Şatıroğlu olan , âşık geleneğinin son temsilcisi Âşık Veysel , Sivas doğumludur. Türk halk ozanıdır. Yedi yaşında geçirdiği çiçek hastalığı sebebiyle iki gözünü de kaybetti.
Babasının ona aldığı bağlamayla önce başka ozanların türkülerini çalmaya başladı. Bir dönem yurdu dolaşarak Köy Enstitüleri'nde saz hocalığı yaptı. 1970’li yıllarda Selda Bağcan, Gülden Karaböcek, Hümeyra, Fikret Kızılok, Esin Afşar gibi bazı müzisyenler Âşık Veysel’in deyişlerini düzenleyerek yaygınlaşmasını sağladı.
Şiirlerinde hoşgörü, sevgi, birlik ve beraberlik, vatanseverlik ve tabiat konularını işleyen Âşık Veysel, Türkçeyi en yalın ve güçlü şekilde kullanan isimlerden biri olarak kabul edilmektedir.
Yukarıdaki dörtlüğü de kendisini terk eden eşine yazdığı rivayet edilmektedir.
SAZIN POLONYA’DAKİ TEZENESİ; PETRA NACHTMANOVA
İlk defa ismine işten yorgun döndüğüm bir akşam, “Bu akşam bir belgesel izleyeyim” dememle rastladım Petra Nachtmanova’nın.
Stephan Talneau’nun saz müziği konulu Arte ZDF belgesel filmiyle karşıma çıktı. Saz, hem en sevdiğim ve bir türlü çalmayı beceremediğim bir enstrümandı hem de Polonyalı bir
Barış Manço, Erkin Koray, Esin Afşar, Özdemir Erdoğan, Moğollar, Cem Karaca, 3 Hürel ve daha niceleri...
Bu insanlar kendi özgün sanatını üreten bir Türkiye yaratıyorlardı. Batı-Doğu senteziyle ortaya harika bir anlayış çıkarıyorlardı.