Gelme istersen ne kaldı geriye
Kalbim dayanılmaz hasretine yenik düştü
Bir değil bin gece seni düşündüm
Kalan hatıralarla avundum durdum
Gelme gelirsen ben eski ben olamam
Sensizliğe alışmış kalbim
Yokluğuna sürgün edilmiş arzularım var
Ürkek bir kuş gibi duygularım darmadağın
Aşkın kor bir elevdi tutamadığım
Bedenimle birlikte yandığım
Kendime gelemediğim
Derin hülyalarda çaresiz kaldığım
Eski zamanın büyük bilgesi Manu, Ganj kıyılarında dua ederken yanına ondan koruma isteyen küçük bir balık gelmiş, o da onu önündeki su kabına koymuş. “Ne istiyorsun?” diye sormuş Manu. Küçük balık kendisini büyük bir balığın kovaladığını ve ondan korunmak istediğini söylemiş. Manu balığı evine götürmüş ama sabah balık kaba sığmaz olmuş ve, “Ben artık bu kapta yaşayamıyorum,” demiş. Manu onu bir su deposuna koymuş ama ertesi gün balık depoya sığmaz olmuş ve orada yaşayamayacağını söylemiş. Manu da onu ırmağa geri götürmüş ama ertesi gün balık ırmağa sığmaz olmuş. Sonra Manu onu okyanusa götürünce balık, “Manu, ben evrenin Yaratıcısıyım, dünyayı sele boğacağım konusunda seni uyarmak için bu kılığa girdim. Bir gemi inşa et, ona her hayvandan birer çift koy ve aileni de al, sudan benim boynuzum çıkacak. Gemini ona bağla; sel dindiğinde dışarı çıkın ve dünyada çoğalın.” Dünya böylece sele boğulmuş ve Manu kendi ailesiyle birlikte her hayvandan birer çifti ve her bitkinin tohumunu kurtarmış. Tufan dindiğinde Manu gemiden çıkmış ve dünyada insanlar çoğalmış; ve hepimize “insan” (man) deniyor çünkü Manu’nun soyundan geliyoruz.
eğer sen yine istanbul'san
yanılmıyorsam
koltuğumun altında eski bir kitap diye
götürmek istediğim
sicilyalı balıkçılara marsilyalı dok işçilerine
satır satır okumak istediğim
sen
Sayfa 14 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Bana terk ettiğiniz düşünceleri verin
O vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız
Ah ,ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
Onları verin, yakınmalarınızı
Artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar
Ben aştım onları dediğiniz ne varsa
Bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar
Boşa çıkmış çabalar , bozuk niyetleriniz
İçinizde kırık dökük, yoksul ,yabansı
Verin bana
Bedelinde biliyorum size çek
Yazmam yakışık almaz
Bunca kaybolmuş talan
Parayala ölçülür mü ya?
*Kes artık Gece!
*Kitapta da herkes felsefi konuşuyor bi tane normal konuşan yok
*Yazar Uygar'ı sürekli övüyor kesin ölecek kesinn..
Ayrıca kurşun yemekten kevgire dönen Ediz duruken tek kurşunda ölen Uygar...
*Doğa hamile kalıp bebeği de trajik şekilde ölmezse ben de bir şey bilmiyorum (çokk klasik baygınlık geçirdim)
*Yazarın cümleleri yazarken eski satırları sürekli copy paste yapan görüntüsü (bilgisayarda 'of neredeydi yaa' diye arayıp ctrl+c, ctrl+v yapıyor)
*Ne dağ eviymiş arkadaş!
*Ee şimdi Levent Çağıran neden öldü? Bir de Ediz şerefsiz babanın intikamını alıp ne yapacaksın Allah aşkına ama
*Her duyduğu şeyden sonra derin uykulara yatan Doğa'yı okurken aklıma hep ötmekten yorulup hık diye yana devrilen horoz görüntüsü geliyordu djdjdjd
*Şevkat Yerimdar'daki kahvehanenin camı bu kitapçının camı kadar parçalanmamıştır. Kitapçının sahibi dükkana geliyo tepkisi 'of yine mi yaa' (Mesut Süre taklidiyle okuyun djjdkd)
Yabancı - ElyelÖznur Yıldırım · Pegasus Yayınları · 2023398 okunma
“Kimseden karşılık beklemiyorum. Ben monologdan yanayım. Sevgisiz acımaya karşıyım.
…
Eski düzene isyan ediyorum ve eski düzenin değişmesine karşıyım. Ha-ha.”
"Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor/ eski zamanlardan bir Cuma çalıyor/ durup köşe başında deliksiz dinlesem/ sana kullanılmamış bir gök getirsem/ haftalar ellerimde ufalanıyor/ ne yapsam ne tutsam nereye gitsem/ ben sana mecburum sen yoksun."
Attila İlhan
Yalnızız, Türk yazar ve gazeteci Peyami Safa'ya ait bir eserdir.
İlk olarak Yeni İstanbul gazetesinde 11 Eylül 1950-20 Aralık 1950 tarihleri arasında 286-385 numaralı sayılarda tefrika edildikten sonra 1951 yılında Nebioğlu Yayınevi tarafından 343 sayfa hâlinde yayımlanan Yalnızız yazarın son romanıdır.
Yalnızız, ekonomik olarak sorunsuz
Fahim Bey ve Biz
Kitap 175 sayfa, yazarın okuduğum ilk kitabı
Kitapta "insan" anlatılıyor. Hem de öyle bir güzel anlatılıyor ki metne hayran kalmamak elde değil.
Ertelenmeden okunulması gereken bir kitap. Bitmesin diye uzun bir zamana yayarak okuduğum bir kitap oldu. Her bölümünü ayrı ayrı beğendim. Kitapta hem Fahim Bey hem de Bizi anlatmış yazar.
Kitapta; insan, hayal, çocukluk, gençlik, yaşlılık, ölüm, başkası, biz, içimiz, dışımız, arkamız, önümüz her şeyi incelikli bir anlatımla görebilmeteyiz.
Günümüzde çok kullanılmayan bazı eski kelimeler geçmesine rağmen kitap oldukça akıcı ve güzel bir dille yazılmış. Fahim Bey'in ben olduğuma inanıyorum artık ya da biz...
İyi okumalar.
Fahim Bey ve BizAbdülhak Şinasi Hisar · Everest Yayınları · 20221,797 okunma
Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her
Ben biraz daha gençken mücevher kutumun anahtarını kaybetmiştim. Yeni bir anahtar yaptırdım, ancak hemen ardından eski anahtarımı buldum. Şimdi, ne yapmam gerektiğini size soruyorum. Hangisini seçmeliyim?