9. Bölüm, SÜMER'DE UYGAR TOPLUMA GEÇİŞİN KURGUSU:
''Onsekizinci yüzyıla dek ''ilk uygarlık'' denince akla Eski Yunan geliyordu. Ondokuzuncu yüzyılda insanlığın en eski uygarlığının Mısır olduğu sanılıyordu. Hititlerin varlığı ve Anadolu'da (Mezopotamya etkisiyle) parlak bir uygarlığın kurucusu oldukları, ondokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru anlaşılabildi. Bu koşullarda, insanlığın uygar topluma ilk olarak İÖ 4. binyılda ''Sümer'' denilen Aşağı Mezopotamya'da geçtiği saptamasının ancak yirminci yüzyılın başında kesinleşmesine şaşmamalı. Artık bu konuda bilim çevrelerinde görüş ayrılığı yok.''
Sayfa 357Kitabı okudu
Nitekim 9. yüzyılda Orta Asya’dan göç edip Pers,Arap ve Bizans ülkelerine gelen Türkler de yerli halklara sevgi ve saygı göstermeyi ulusal politikaları saymışlardır.Örneğin İran’daki Büyük Selçuklu ve ardından da Anadolu’daki Selçuklu dönemlerinde beylerin (hükümdarların) Pers adları taşımaları sevgi ve saygıya dayalı olduğu ölçüde politik çıkarlara da bağlı idi. Hititler yoğun biçimde Hatti, Mezopotamya ve Hurri etkileri altında kalmış oldukları halde ulusal kimliklerini yitirmemişler,tersine bütün bu esinlenmelerden yararlanarak özgün bir uygarlık yaratmışlardır.Birçok uygarlığın karışımından oluşan başarılı bir sentez yüzyıllar sonraki Anadolu’da bir daha gerçekleşmiştir.Gerçekten Türklerin 16. yüzyılda Pers,Arap,Bizans ve eski Anadolu geleneği ile kendi Orta Asya özelliklerinden yararlanarak yarattıkları Osmanlı Uygarlığı da böyle başarılı ve özgün bir sentez örneğidir.
Sayfa 115Kitabı okudu
Reklam
Çiviyazılı belgeler aracılığıyla Mezapotamya’da en yaygın biçimde konuşulduğu anlaşılan dillerin Sümerce ve Akkadca olduğu anlaşılmaktadır. Sümerce günümüzde bilinen hiçbir dille doğrudan akrabalığı kurulamamış bir dildir.
Fuat Sezgin ve diğer bilim tarihçilerinin yaptıkları bilim tarihi araştırmaları yerleşik pek çok kabulün ve önyargının değişmesine yol açtı. Bu önyargılardan biri günümüz uygarlığının uygarlıklar arası çatışmanın bir ürünü olduğu düşüncesidir. Oysa bilimler tarihi araştırmalarının sonuçları bu yargıyı desteklemediği gibi, günümüz uygarlığının savunulanın aksine, uygarlıklar arasındaki büyük ve kaçınılmaz etkileşimin bir ürünü ve sonucu olduğunu açıkça kanıtlamıştır. Eski Mısır, Mezopotamya, Hint ve Çin uygarlıklarından sınırsızca beslenen Greklerin geliştirdikleri uygarlık mirasını Müslümanlar almış ve Batı uygarlığının doğuşunu hazırlamıştır. Bu hakikatin esaslı biçimde insanların belleklerine yerleşmesi ve uygarlık başarılarının aslında birbirinin devamı şeklinde gerçekleştiğinin kavranması, evrensel barışın, adaletli paylaşımın ve ortak ilerlemenin gerçekleşmesi için şarttır.
Sayfa 85 - Tübitak
Bu karamsar ruh halinin ve bir uygarlığın dinsel mizacının ortaya konmasının ötesinde, bu destanda eski Mezopotamya tanrıları hakkında bir çok bilgi vardır. (Gılgamış Destanı)
Sayfa 61
Türkmenlerin Atalarının Kurduğu Anâu Uygarlığı
Bu uygarlık konusunda ilk bilgiler Amarikalı Arkeolog R. Pumpelley´ye aiddir: “21. Yüzyıl insanlıgın hizmetine yeni teknolojiler getiriyor; karbon testi ile yaş tayini, uzaydan Amarikalı Jeolog ve Arkeolog Prof. Raphael PUMPELLEY (1837-1923). Türkistan´da ilki (1864-1865) yıllarında Türkistan´daki Aşkabat şehrine 5 km uzaklıktaki tarihi Ano şehrinin iki kurganı kazmış. Kazı sonuçlarını “exploration in Turkestan” kitabında yayınlamıştır. Araştırmaları sonunda Ano´daki kurganda Isa´dan önce 6.000 yılına kadar inilmiştir. Kitapta Türkistan´dakı buğday ziraatının I.Ö. 8.000, hayvanların ehlileştirilmesini I.Ö. 6.800-8.000 tarihlerinde oldugunu belirtmektedir. Kitapta Ano´un insanlık için önemi belirtilirken aynen söylenen: “Başlangıcı yer kürenin derinliklerine gömülü olan ve tepesinde iskeletler bulunan Türkistan´ın Ano medeniyetine bu uzun geçmiş kültürüne baktığımız zaman Mezopotamya ve Mısır´ın kültürlerinden daha eski bir çağda 2.000 yıl devam etmiş olan bir medeniyet ile karşılaşmış oluruz. Daha başlangıçta evli barklı bir köy hayatı görünüyor, kadınlar iplik büküyor, dokuma yapıyor, ekip biçiyor, zahireyi değirmen taşında öğütmeyi, fırınlarda ekmek pişirmeyi biliyorlardı, çömlekçilik sanatkarları kaplara şekiller veriyor, ıslak killerden kapların etrafına yer yer halkalar yapıyor, uzak zamanlardan miras kalan boyalarla üzerlerine şekiller çiziyorlardı .........
Reklam
779 öğeden 751 ile 760 arasındakiler gösteriliyor.