BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Rainer Maria Rilke
Birinci Ağıt Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
206 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Ah, Anne
Eserde bir anne ile oğul üzerinden Doğu-Batı çatışmasını okuyoruz. Nazime Hanım; geleneklerine sıkı sıkı bağlı, değişimi reddeden, eski usul eğitimi savunan, baskıcı, bencil bir annedir. Eşinin vefatından sonra da biricik oğlu Nedim’i bu inançlarla yetiştirmeye kararlıdır. Hatta oğlunu kendi seçeceği bir gelinle evlendirmek ister. Büyüyene kadar Nedim’i herkesten sakınır, yanından uzaklaştırmaz. Nedim ise annesinin aksine Batı eğitimi almak, modern şartlarda yaşamak ister. Güç bela annesini ikna eder. Birçok bilgiyi öğrenir, birçok ülkeyi gezer. Tabii, seveceği kız da bu yönde olur. Rezzan; modern, eğitimli, çok güzeldir. Yani Nazime Hanım’ın istediği gelin anlayışının tamamen karşısındadır. Nedim, annesi ve büyük aşkı arasında nasıl bir karar verecek? Annesinin isteklerine boyun mu eğecek yoksa kalbinin sesini mi dinleyecek? ”Ah, Anne”nin bilindik bir konusu var. Tahmin ederek devam ediyorsunuz. Sizi hiç şaşırtmıyor. Dönemini de göz önünde bulundurunca yeşilçam tadında keyifli keyifli ilerliyor. Nazime Hanım’ın sık sık tekrarlanan özellikleri yer yer sıkıyor, kabul. Her sayfada baskıcı olduğunu o kadar çok hissediyorsunuz ki… Ayrıca 1900’lü yılların İstanbul’unu okumak da çok hoştu.
Ah, Anne
Ah, AnneFazlı Necip · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021468 okunma
444 syf.
10/10 puan verdi
·
40 günde okudu
Video: youtu.be/nJL9dvhN9VU Bir Acıya Kiracı. Metin Altıok'tan okuduğum ilk kitap. Bir Acıya Kiracı, 456 sayfalık bir şiir kitabıdır. Kitapta; acı, aşk, ay, ayrılık, bozkır, gitmek, gurbet, hayat, hüzün, kadın, kitap, kuş, mevsim, otel, ölüm, sevgi, tarih, toprak, yalnızlık, yol ve yolcu gibi temalarda şiirler yer alıyor. Bu
Bir Acıya Kiracı
Bir Acıya KiracıMetin Altıok · Kırmızı Kedi Yayınevi · 20222,549 okunma
903 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
ECO ve Foucault Sarkacı üzerine bir inceleme denemesi
Böylesine çaplı bir esere inceleme yazmaya kalkmak haddini bilmezlik değilse de en azından hafif bir delilik işareti kabul edilmelidir. Bunu söyledikten sonra da iddialı bir incelemeden çok yazarına ve eserine saygımızı sunmak için bir çabaya girişelim. Foucault'nun Sarkacı (İtalyanca özgün adıyla "Il Pendolo di Foucault"), aslında
Foucault Sarkacı
Foucault SarkacıUmberto Eco · Can Yayınları · 20211,560 okunma
Bir aralık bana dediler ki: -Yazılarını takip ediyorum. Güzel yazıyorsun, fakat hücumların cepheden oluyor. Çevirme hareketiyle yapılan hücumlar, ekseriya, cepheden yapılan hücumlardan daha az zararlı, fakat daha müessir ve daha katidir. Bunu tecrübe et. Büyük Atatürk'ün bununla ne demek istediğini anlatabilmek için Konya'nın o zamanki
Sayfa 149 - Ebabil YayınlarıKitabı okudu
Adam parmaklarıyla masaya vurmaya başladı. "Canını sıkmış olduğumu çok düşünmüşümdür. Şimdi tamamen anlıyorum bana neden öyle bir mektup yazdığını; gerçi o sırada o mektup beni neredeyse öldürüyordu. Geçen gün gene elime geçti; okurken gülmekten kendimi alamadım. Öyle zekice yazılmıştı, öyle doğru çiziyordu ki portremi." Başını kaldırıp
Yalnız bir opera
ve bitti... sonra yalnız bir opera başladı ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim ben sende bütün aşklarımı temize çektim. sildim, bozdum, yeniledim, kibirle en guzeli bu dedim, ama en sonunda her seyi temize cekip yanında bittim.. ... imrendiğin, öfkelendiğin kızdığın, ya da
Sokaklarda, Haziran
"Yok, yok.... Yanlış bütün bunlar," diyordu adam ağzının bütün tükürüğüyle, "saydığımız taşların hepsi üçüncü zamandan kalmadır. Bir neo zoik püskürtmedir bunlar. Taşlarla ilgilenmeniz ne güzel? Tabii bütün genç bayanlar meraklıdırlar taşlara. Ama böyle yontulma mışlarına değil.." Jeolog olduğunu sandığım adam bu ince bu luşuna uzun uzun güldü. Bir yandan da teklifsizce Günaylanm tomzunu sıkıştınyordu. Hani paltosunun kalın kumaş olmasa çoktan çimdiklemişti kızı. Günayla benimle olduğu gibi, onunla da usul usul konuştuğundan ne dediğini anlamıyordum. Jeolog, "Ah, siz kadınlar" diyordu elinden geldiğince çapkın ve daha az tükürüklü bir sesle. "Evet granit güzel taştır, bir taşa güzel demek uygun düşerse... Bana kalırsa granit soylu bir taştır. Bu yüzden işlenmesi de zordur. Hayır kesinlikle söylüyorum bunu; zamanımızda granitten heykel yontacak babayiğit pek yok. Son ra kumtaşı, kuvarsit, kireçtaşı var. Eski uygarlıklarda da çok kul lanılmıştır bu taşlar, özellikle heykel yapımında... Hem o devir lerde granite çekiç vurabilecek yürekli kişiler de vardı. Siz ille de güzel diyebileceğiniz bir taş istiyorsanız, trakiti salık veririm. Kadınların beğeneceği taştır trakit. Morumsu bir pembeliği var dir, içinde boz pırıltılar seçilir."
Sayfa 59 - YKY, 3. Baskı
Resim