Ayrıca, Türkçülükle ilgili bütün bu hareketler ürünsüz kalacaktı. Eğer Türkleri Türkçülük ülküsü çevresinde birleştirerek büyük bir yok olma tehlikesinden kurtarmayı başaran büyük bir dahi ortaya çıkmasaydı! Bu büyük dahinin adını söylemeye gerek yok; bütün dünya, bugün "Gazi Mustafa Kemal Paşa" adını kutsal bir sözcük sayarak her an saygı ile anmaktadır. Eskiden Türkiye'de Türk ulusunun hiçbir konumu yoktu. Bugün her hak Türkün'dür. Bu topraklardaki egemenlik, Türk egemenliğidir. Siyasette kültürde ekonomide hep Türk halkı egemendir. Bu kadar kesin ve büyük devrimi yapan kimse, Türkçülüğün en büyük adamıdır. Çünkü düşünmek ve söylemek kolaydır. Ama yapmak ve özellikle başarı ile sonuçlandırmak çok güçtür.
Cilt 2
Prens Andrey normal bir ruh hali içinde değildi. Sağlıklı biri genellikle pek çok şeyi aynı anda düşünür, hisseder ve hatırlar ama bir düşünce ya da konu dizisini seçip tüm dikkatini bu konu dizisine verecek iradesi ve gücü vardır. En derin düşüncelere dalmışken bile yeni gelen birine nezaket icabı bir şeyler söylemek için bu düşüncelerden
Sayfa 461 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
Salzburg’da mekân mekân dolaşıp gül satanlar genelde Mısırlılar idi. Bu gül satıcılarının en sevileniyse herkese Habibi dediğinden ötürü adı Habibi olarak anılan bir Mısırlı idi. 50 yaşlarında samimi gülümsemesi ve kırık Almancasıyla mekânları dolaşıp gül satan bu adam Mısır’dan geleli çok olmamıştı. Kısa sürede herkesin gönlünde taht kurmuştu.
Şu sırada, yere düşmüş rakiplerine vurmayan şövalyelere benziyorum. Saygı göstermemiz gereken kişiyi yerde görmek, yeni vuruşlarını yemek üzere onu yerden kaldırmak, düşmesinden dolayı kendi çektiğinden de fazla acı çekmek, yararlı olmak amacıyla da olsa geçici bir etkiden yararlanınca onurundan olmak gücünü böyle soyluluktan uzak çarpışmalarda harcamak, ruhun gömülerini tüketmek, yalnız ölümcül yaralar alarak egemen olmak. Ölmek daha iyi. Çocuklarım olmasa, bu yaşamın akışına bırakırdım kendimi; ama bilinmedik cesaretim olmasa, ne olurlardı? Yaşam ne denli acı olursa olsun, onlar için yaşamam gerek. Aşktan mı söz ediyorsunuz bana?.. Dostum, bütün zayıf insanlar gibi acımasız olan bu yaratığa beni hor görme hakkını verseydim, nasıl bir cehenneme düşerdim, bir düşünsenize! Bir kuşkuya katlanamazdım! Davranışımın arılığı sağlıyor gücümü.
 Bilmem sizin de dikkatinizi çekmiş midir; eskiden 'kahvehane' adı verilen yerlerde kahve içilir ve kitap okunur, ekseriya sohbet ile vakit geçirilirmiş. Belki bu yüzden olsa gerek, yakın geçmişte kahvehane adı yerine "kıraathane ( okumaevi, okuma salonu)" tabelaları görülmeye başlamıştı. Tezat şurada ki eskiden kahvehanelerde kahve içilip kitap okunurdu; şimdi kıraathanelerde bira içilip kumar oynanıyor. (Değerli araştırmacı Prof. Dr. Namık Açıkgöz kahvehaneler üzerine yakında yayınlanacak olan bir çalışma yapmıştı. Umuyorum bu değişimin sosyal yönü orada incelenmiştir.)
Gene de, babasının döneminde (otuz yılda) bir havlu çalındığı halde Zebercet'in döneminde (on yılda) dokuz havlu ile iki çift terlik çalındı. Babası bu bir tek olaya dayanarak genellikle insanlara yağıp esmiş, tümünü hırsızlıkla suçlamıştı. Oysa otelde hırsızlığın artışının nedenleri öfkeye kapılmadan düşünülebilir: a) Son yıllarda ülkede hırsızlar çoğalmış olabilir. b) Son yıllarda dürüstlük, namus gibi değer yargılarına her fırsatta başkaldırmaktan hoşlananlar çoğalmış olabilir. c) Babasının dış görünüşünde hırsızları yıldıran, korkutan bir hava olabilir. (Nedenlerin en çürüğü bu olsa gerek: Eskiden iki-üç ayda bir İzmir'den otelin hesabını almaya gelen Rüstem Bey, Zebercet on altı yaşındayken, daha bıyığı bile yokken, bir gelişinde saçlarını okşayıp 'Şıp demiş babasınınkinden düşmüş' dediydi.)
Reklam
526 öğeden 511 ile 520 arasındakiler gösteriliyor.