"İşte o geldi mi, olağanüstü bir şey olur. Bilinç büyür, büyür ve başımızla yüreğimizi doldurur. Gözlerimizde ve yaptığımız her şeyde kendini gösterir."
Bir aşk düşünün ki ömur boyu karşılığını alamadığımız bir mektup düşünün ki bu aşka şahitlik eden türden..
Bilinmeyen bir kadının iç dünyasına, kişiliğine, hayatında yaptıklarına bile yön verebilen bir aşk..
Beni hiçbir zaman tanımamış olan sana diye başlayan bir mektup bir ömrün özeti. O kadar akıcı bir kitaptı ki anlatılan aşkın nereye gittiğinin merakı içinde kalıyorsunuz.
Baş kahramanın karşılığı olmayan bu sevginin peşinden hayatını nasıl bir kenara fırlatıp fırsatları elinin tersiyle itmesine anlam veremediğim zamanlar oldu. Çünkü ne kadar seversen sev birini veya ne kadar hayatının aşkı olursa olsun geride kalanlar için devam eden bir hayat var. Ona eskisinden daha sıkı sıkıya bağlanması gereken bir sen varsın. Tabi bunlar benim fikirlerim ve ne kadar böyle düşünsem de aşkına böyle bir sadakat ve bağlılıkla hayat sürmesinden etkilenmediğimi söyleyemeyeceğim. Sadakatin hayat bulmuş halini gözlemlemek gibiydi bu kitabı okumak. Bir o kadar da saplantılı bir aşkın nelere mal olduğunu abartılı bir şekilde de olsa gözler önüne güzel bir şekilde sermiş Zweig.
Ama Bay R'nin umarsızlığı onca yaşanan şeyden bihaber oluşu ya da bunlardan etkilenip bir şeyler yapamaması çok üzdü beni.
Bunca söylediklerime rağmen bir kahvenize, yolculuğunuza eşlik edebilecek bir kitap. Aşkın psikolojik bazı etkilerine ışık tutan bu kitabı okuyumanızı tavsiye ederim ben:)
"... kapının önüne kadar sıralanan her şey sonsuz bir gerçeklikti, bulanık ve sıradan bir dünyaydı. Kapıdan içeri girince de, bir çocuğun büyülü dünyası, Alaaddin'in ülkesi başlıyordu."