Yılanı Öldürseler... herkes kurtulacak...
Yaşar Kemal, Çukurova'daki bir köyde yaşanan töre cinayetinin kan, kan diye bağıran ve uğruna yalanlar dizen köylülerin el birliği ile küçücük bir yüreğin masumiyetinin çalınışını kaleminin ustalığı ile anlatmış...
Dillere destan güzelliği ile sevdasından, köyünden koparılan Esme'ye reva görülen evlilik hayatının başlangıcını okurken, kadına verilen sözüm ona değerin ne kadar acı olduğunu, onun yaşadığı çöküşü kimsenin görmeyişini, delikanlı Halil'in ona nikah bile yapması ne kadar büyük bir lütufmuşcasına, yaptığı eylemin unutulmasına sebep oluyor. Esme'nin duygularının hiç bir önemi yok, önemli olan Halil'in onunla evlenip çoluk çocuğa karışması...
İntikamın zehrini tadan Halil'in kanı yerde mi kalmalı? Onun ölümüne sebep olanlardan mutlaka kanı sorulmalı...
Hasan masum, saf daha neyin ne olduğunu bilmeyen küçücük ruhuna her gün zerk edilen zehir ile babasının kanını nasıl yerde bırakmaması gerektiği damarlarına önce akrabaları, sonra ise bütün köylü tarafından hayalet hikayeleri ile doldurulur. Babasının ruhunun efsane gibi olan hikayelerine her gün bir yenisi eklenerek, Hasan'a anlatılır...
Esme, güzelliği ile dillere destan Esme evladı Hasan için her zorluğa göğüs germeye çalışsa da akıbetinin ne olacağının bilinci ile Hasan'a daha çok sarılmaktan başka çaresi yoktur dur...
Toplumsal baskının ne kadar güçlü olduğunun en iyi örneklerinden biri olan eser, üstadın yalın dili ve sayfalardaki resimlerle bir çırpı da okunup bitiyor ve arkasında Hasan'ın hayatının ne derece acımasız olduğunun boşluğunu bırakıp, zihnimizdeki yerini alıyor...
Yılanı ÖldürselerYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202019,3bin okunma
Ah bir yılanı öldürseler...
Bu kitabı okumaya başladığınızda sonu ne olacak diye değil, sonunda gerçekleşecek olay neden ve nasıl gerçekleşiyor diye okuyorsunuz. Çünkü kitabın arka kapak yazısında 9 yaşında küçücük bir çocuk olan Hasan'ın annesini öldürdüğünü açıkça belirtiyor.
İnsanlar ne çok sever konuşmayı, olmayanı oldurtmayı. Bire bin katıp
Yaşar Kemal' i her okuduğumda Çukurova nin havasını tadını tuzunu alırım, canımmm memleketim. Acısıyla tatlısıyla bizimsi bizimsi gelir . Mutluluğum, üzgünlügüm, öfkem, heyecanım , hasretim bi kat daha artar .
Kitabi okurken bi Esme oluyorsunuz canınız acıyor, bi Hasan oluyorsunuz yerleyeksan , bi Abbas oluyorsunuz karasevdalı , bi Halil olursunuz umutsuz , bi büyükana oluyorsunuz cigeriyanık...
Abdurrahman Keskiner ile komşu idik , zamanında sanatla ilgilendiğini biliyordum ama 80 civarında filme yapımcı olarak imza attığını çok sonra öğrendim. Yaşar Kemal'in Yılanı öldürseler de bunlardan biri. Kitabı okuduktan sonra filmi de izlemeden edemedim. Tam da burda şu klasik cümleyi kurmadan da geçemicem :) Tabiki kitap filmden daha guzeldi. Ama yine de 70lerin sonu 80 lerin başında ki Çukurova yi görmek de güzeldi.
Okuyunuz efendim , tavsiyemdir....