Şükür, teşekkür, sığınma ve duâ...
O Allah ki O’ndan başka ilâh yoktur, O’na tevekkül ettim ve O yüce Arş’ın Rabbi'dir. Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın Adıyla. O Allah ki O’ndan başka ilâh yoktur. er-Rahmân, er-Rahîm, el-Melik, el-Kuddûs, es-Selâm, el-Mü'min, el-Müheymin, el-Azîz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir, el-Hâlık, el-Bârî, el-Musavvir, el-Ğaffâr, el-Kahhâr, el-Vehhâb, er-Rezzâk, el-Fettâh, el-Alîm, el-Kâbıd, el-Bâsıt, el-Hâfıd, er-Râfi, el-Mu'izz, el-Muzill, es-Semîy, el-Basîyr, el-Hakem, el-Adl, el-Latîyf, el-Habîyr, el-Halîym, el-Azîym, el-Ğafûr, eş-Şekûr, el-Aliyy, el-Kebîyr, el-Hafîyz, el-Mukît, el-Hasîb, el-Celîyl, el-Kerîym, er-Rakîyb, el-Mücîyb, el-Vâsiu, el-Hakîym, el-Vedûd, el-Mecîyd, el-Bâısü, eş-Şehîyd, el-Hakk, el-Vekîyl, el-Kavîyy, el-Metîn, el-Veliyyü, el-Hamîd, el-Muhsî, el-Mübdî'u, el-Muîyd, el-Muhyî, el-Mumîyt, el-Hayy, el-Kayyûm, el-Vâcid, el-Mâcid, el-Vâhid, es-Samed, el-Kâdir, el-Muktedîr, el-Mukaddim, el-Muahhir, el-Evvel, el-Âhir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Vâlî, el-Müteâlî, el-Berr, et-Tevvâb, el-Müntekım, el-Afüvv, er-Raûf, Mâlikü'l Mülk, Zü'l-Celâli ve’l-İkrâm, el-Muksit, el-Câmî‘u, el-Ğaniyy, el-Muğnîy, el-Mâni‘u, ed-Dârr, en-Nâfi‘u, en-Nûr, el-Hêdiy, el-Bedî‘u, el-Bâkîy, el-Vâris, er-Reşîyd, es-Sabûr, ki yerde ve gökte O’nun misli gibi bir şey yoktur, O İşitir ve Görür. Allah bize Yeter ve O ne güzel Vekildir, ne güzel Mevlâ ve ne güzel Yardımcıdır. Mağfiretini istiyoruz ey Rabbimiz, dönüş Sanadır.
Sayfa 232 - ERKAM YAYINLARIKitabı okudu
Et-Tevbe/118
Geri bırakılan üç kişiye de yeryüzü bütün genişliğine rağmen dar gelmiş ve nefisleri de kendilerini sıkıştırmıştı da Allah'tan başka sığınacak hiçbir şey olmadığını anlamışlardı. Sonra onları da eski hallerine dönsünler diye tövbeye muvaffak kıldı. Muhakkak ki Allah, Tevvâb, Rahîm olandır.
Reklam
. Et-Tevvab (c.c): Tevbeleri çokca kabul eden. Tevbe edenleri seven. Affını isteyeni geri çevirmeyen Özür dile­yenin özrünü kabul eden. Kusurunu örten. .
Rabbim, benim Rabbim. Yani kulu olduğum. Ben ayağımın nerde sürçtüğünü, ben hatamı, ben yanılgımı adımı bilir gibi biliyorum. Ben bin kerre kabul ettim kabahatimi. Sen bir kere affet. Ben hatamla da Senin dairendeyim. Hala Sana ait, Seninim. Tevbemi kabul et. Af duama icabet et... Rabbim, beni affet, melek değilim. Affet diyorsam hala seninim. Allah'ım ben şu kutsal ruhla, şu toprak bedene nasıl sığayım? Şu yolda taş olsaydım sarsılmaz kıpırdamazdım. Şaşmaz sapmazdım. Ama affet, insanım. Ey tevbekârların Tevvabı. Sen affı seversin. Rahman ve Rahim olan adınla, gaflete merhamet edersin. Bana verdiğin kelimelerden okuyorum ki Sen, Sen'den dönenlere bile geri dönerlerse gel, diyeceksin. Altından buzağıya tapanları bile eğer af dilerlerse affedeceksin. Kıyas değil ümit. Benide affet. Ben kendimi affedemesem bile Sen beni affet. Düştüm, düşmüşlüğüm kimsenin değil benim yanılgımın eseri. Düştüm. Düşenin dostu Allah. Tut elimden kaldır beni...
Ateş'in Dursun' a gönderdiği yazının Dursun'ca kırpılmamış hali
Kitabının 263-268 nci sayfalarında Turan Dursun, benim yazdığım bir mektuptan söz ediyor. 2000 e Doğru Dergisinin, 11 Mart 1990 tarihli ve 11 sayılı nüshasında yayinladığı, Ayın yarılması ile ilgili ayeti ele alarak "Kur'ân'da Bilim Dişı şeyler bulunduğu"nu iddiâ eden yazısı üzerine, bir cevap hazırlayıp Dergiye gönderdim -kendine değil-
Benim kalbim Senin nazarın. Bana bir nazar et.
Şu yolda taş olsaydım, sarsılmaz kıpırdamazdım. Şaşmaz sapmazdım. Ama affet, insanım. Ey âlimlerin Alîmi. Zamanın Sahibi. Ey tevbekârların Tevvâbı.
Sayfa 109Kitabı okudu
Reklam
86 öğeden 71 ile 80 arasındakiler gösteriliyor.