Erdemi sevmek, güzel olgulara değer vermek, aldığımız iyiliğin nereden geldiğini kavramak ve uğrunda yaptığımız her şeye yaraşır olan sevdiğimiz kişinin onurunu ve üstünlüğünü yükseltmek için kendi rahatımızı bozmak, akla uygundur. Öyleyse, onları korumak için büyük bir öngörüsü, savunmak için büyük bir ustalığı ve yönetmek için büyük bir özeni olduğunu sınama yoluyla kanıtlamış büyük bir kişiyi bulan bir ülkenin sakinlerini ele alalım; eğer bu insanlar daha ileri gidip kendi arzularıyla ona boyun eğmeyi kabul ederlerse ve ona bazı üstünlükler verecek kadar güven duyarlarsa,bunun pek bir bilgece iş olduğunu söyleyemem: Onu, iyilik yaptığı yerden alıp kötülük yapabileceği bir yere götürmekten başka bir şey değildir bu. Ama hiç kuşkusuz, şimdiye dek yalnızca iyiliği görülen bir kişiden hiç çekinmemek ve onda iyilik bulmak yanılgısına da nasıl düşülmez ki?
Sayfa 20
.. Bunun üzerine Lakedemonyalılar şöyle dile getirdiler düşüncelerini: Bu konuda, Hydarnes, sen bize iyi öğüt vermesini bilemezsin; kralın lütfunu tanımışsın, fakat özgürlüğün tadının nasıl olduğu, onun ne kadar tatlı olduğunu hakkında hiçbir şey bilmiyorsun. Eğer özgürlüğü de tatmış olsaydın, onu mızrak ve kalkanla değil de dişlerimiz ve tırnaklarımızla savunmamızı öğütlerdin bize
Sayfa 36
Reklam
Tiranın söylediklerine, sesine, işaretlerine, gözlerine dikkat etmeleri gerekecek ve de arzularını bilebilmek ve düşüncelerini seçebilmek için sürekli olarak tetikte bulunacaklardır. Bu mutlu bir biçimde yaşamak mıdır? Buna yaşamak denebilir mi? Bunları iyi doğmuş bir insana değil, fakat yalnızca sağduyuya sahip bir kişiye ya da hiç olmazsa bir insan çehresi olan kişiye söylüyorum. Kendine ait hiçbir şeye sahip olmayarak ve rahatını, özgürlüğünü, bedenini ve yaşamını başkasının ellerine vererek yaşamaktan daha sefil bir durum olabilir mi?
Tiranın hükmü altında hepsi de kendilerine özgü bir şey elde edebileceklerini sanıp zenginlikleri elde edeceklermiş gibi davranırlar ve herkesin her şeyini almaya yarayan ve kimsenin 'bu benimdir' diyebilecek kadar bile hiçbir şey bırakmayan bu gücü, ona kendilerinin verdiğini unuturlar
Zorbaları savunan ne silahlar, ne de silahlı adamlar ( şövalye askerler )değil; inanması zor ama, üç dört adam bir zorbaya destek veriyor ve bütün ülkeyi ona köle yapıyor. Zorbanın en yakınındaki dairede bulunanlar,beş ya da altı adamı geçmez. Bu adamlar ya kurnazlıkla onun gözüne girmişler ya da onun tarafından seçilmişlerdir. Zulmün suç
Eğer siz vermediyseniz, sizi gözetlediği bu kadar çok gözü nereden buldu? Eğer sizden almadıysa, nasıl oluyor da sizleri dövdüğü bu kadar çok eli olabiliyor?... Kulluk etmeye karar verdiğiniz an özgürsünüz demektir. Onu itmenizi ya da dengesini bozmanızı istemiyorum. Fakat yalnızca onu desteklemeyin; işte o zaman, onun, altından temeli (kaidesi) çekilmiş bir Colosse ( Rodos'taki koca Apollon heykeli) gibi tüm ağırlığıyla düşüp parçalandığını göreceksiniz. Kendi kendini kulluklaştıran, kendi boğazını kesen halk...
Reklam
Boyunduruk altında bir milyon insanın kendinden daha üstün bir gücün zorlamasıyla değil de, sanki tek bir kişinin adıyla büyülenerek sefilce hizmet etmesini görmek öylesine olağan bir şey ki, buna şaşırmaktan çok üzülmek gerekir.
Fakat, ey Tanrım, nedir bu? Bunu hangi adla tanımlayabiliriz? Bu ne biçim bir beladır? Kendilerine ait ne malları, ne aileri ve çocukları, hatta ne de yaşamları olan sonsuz sayıdaki insanın boyun eğmesi değil de kulluk etmesini, yönetilmesi yerine de baskı altında tutulup ezilmesini görmek ne büyük bir felakettir, daha doğrusu ne uğursuz bir kötülüktür? Karşısında kanların ve canların feda edilmesi gereken düşman bir ordunun, barbarlarının değil de, tek bir kişinin yaptığı hırsızlıklara, yağmalara, gaddarlıklara katlanıyor...
Elde edildiğinde kişileri mutlu ve hoşnut kılacak her şeyi arzulamak olan bu istek, bu istenç, bilgelerle cesurlarda olduğu gibi akılsızlarla korkaklarda da bulunur. Bu şeyler içinde yalnız bir tanesi eksiktir; doğa insanları bunu arzulamaktan yoksun kılmıştır: bu, özgürlüktür. Özgürlük öylesine büyük ve öylesine hoş bir iyiliktir ki, bir kez kayboldu mu tüm kötülükler arka arkaya sıralanır; bu durumdan sonra hâlâ yok olmamış iyilikler ise kullukla yozlaştıklarından dolayı lezzetlerini tümüyle kaybederler.
Eğer insanlar fazla sağır olmasaydılar, hayvanların onlara "yaşasın özgürlük" diye haykırdıklarını duyarlardı.
Reklam
Aslında bu durum, sayıları kentlerde daha fazla olan aşağı halk tabakasının doğal yapısına uygundur. Kendini sevene karşı kuşkulu, kendisini aldatana karşı saftır. Ağızlarına çalınan iki parmak bal ile cezbedilen halklar kadar, ne avcı düdüğüne kanıp tuzağa düşen saf bir kuş, ne de yem için oltaya takılan alık bir balık olabileceğini düşünmeyin. Pohpohlandıklarında, hemen kendilerini teslim etmeleri şaşılacak şeydir. Tiyatrolar, oyunlar, gösteriler, acayip hayvanlar, ödüller, kumar masaları ve diğer uyuşturucular eski halklar için kulluklaşmanın yemi, özgürlüğü yitirmenin bedeli, tiranlığın araçlarıdır.
La Boêtie'nin de belirttiği gibi herhangi bir siyasal rejimi işaret etmez; o, kuramını en açık bir biçimde Hegel'in yaptığı modern devlettir, uyruklarına kendisine olan bağımlılıklarını özgürlük olarak yaşamalarını aşılayan devlettir.
Yöneten sınıf, genellikle "özel" olarak kabul edilen çeşitli aygıtlar (ki, XVI. yüzyılda bunların en önemlisi kilisedir) aracılığıyla toplumun kültürel yöntemini elinde tutup hegemonyasını gerçekleştir. Halk kitleleri üzerinde entellektüel bir denetim kurulur: İdeolojik yönlendirme-güdümleme yoluyla onlara yeni değerler, yeni bir "dünya görüşü" benimsetilir, kültür aşılamasıyla da "popüler kültür" ya da halk arasında yaşanan " ikincil ideolojiler" yozlaştırılıp yeniden biçimlendirilir. Böylece kitlelerin, toplumun (yönetenler-yönetilenler biçimindeki) bölünmüşlüğünü haklı görmeleri ve kurulu düzeni onaylayıp desteklemeleri sağlanmış olur.
Sayfa 98 - Çeviri ve Yorum : Mehmet Ali AğaoğullarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.