Faşizm:
Seçimle gelmiş olanlar uyruklara sanki onlar uysallaştırılacak boğalar­mış gibi davranırlar; fatihler uyruklarına karşı tıpkı av­larının üzerindeki gibi haklara sahip olduklarını düşü­nürler; mirasçılar ise uyrukları doğal köleleriymişcesine kullanırlar.
Sayfa 31 - İmge KitabeviKitabı okudu
keyif sesterce’i
Tiranlar buğda­yın çeyreğini, şarabın yedide birini, sesterce'i dağıtarak bonkörlükte bulunuyorlardı; işte o an "Yaşasın kral!" nidalarını işitmek gerçekten acınası bir durumdu. Kalın kafalı kişiler bütün bunları almayı kabul ederek kendi malların­dan sadece bir pay aldıklarının ve tiranın bu payı önceden onlardan almasaydı onlara ve­remeyeceğinin bile farkında değillerdi. (Sesterce: Romalılarda en küçük değeri yaklaşık 5 frank 50 kuruş olan bir gümüş para.)
Reklam
...yüz kişi, bin kişi değil de, yüz ülkenin, bin şehrin, bir milyon insanın, hiç çekinmeden onlara serf ve köle gibi davranan birisini ezmek için sal­dırmadığını görsek, bunu nasıl nitelendiririz? Korkaklık mıdır? Ama bütün kötü eğilimler için aşılamayacak sınırlar vardır. İki adam, hat­ta on adam bir adamdan çekinebilir, ama bin adamın, bir milyon adamın, bin şehrin tek bir adama karşı kendilerini korumaması! Ah! Bu yalnızca ödleklik değildir, ödleklik buraya ka­dar varamaz; tıpkı yürekliliğin tek bir adamın bir kaleye tırmanmasını, bir orduya saldır­masını, bir ülkeyi gerektirmediği beklemediği gibi!
Tiranlar, çeyrek litre buğday, yarım litre şarap ve gümüş bir para bağışlardı; işte o zaman “Yaşasın kral” diye bağırıldığım duymak açınılacak bir şeydi. Kalın kafalı kişiler, kaybet­ tiklerinin bir bölümünü geri almaktan başka bir şey yapmadıklarını ve bunlara kavuşurken, tiranın daha ön­ ce onlardan bunları almasaydı hiç bir şey veremeyece­ ğini düşünemiyorlardı.
“Size böylesine hâkim olan kişinin iki gözü, iki eli, bir bedeni var. Yalnızca sizden fazla bir şeyi var: O da sizi ezmesi için ona sağlamış olduğunuz üstünlük.” (Etienne de La Boetie / Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev)
İnsanın ne kadar efendisi olursa insan o kadar kez daha fazla mutsuz olur.
Reklam
Nasıl oluyor da bunca insan, bunca şehir, bunca ulus. kendisine verdikleri güçten başka gücü olmayan, katlanmayı kabul ettikleri ölçüde onlara zarar verme erkine sahip, ona karşı gelmektense ondan gelen her şeyi sineye çekmeyi tercih ettikleri takdirde onlara hiçbir kötülük etmeyen tek bir tirana tahammül ediyor?
Ağızlarına çalınan iki parmak bal ile cezbedilen halklar kadar, ne avcı düdüğüne kanıp tuzağa düşen saf bir kuş, ne de yem için oltaya takılan alık bir balık olabileceğini düşünmeyin.
Sayfa 44 - İmge Kitabevi Yayınları, 5.Baskı (2016), Çeviri: Mehmet Ali AğaoğullarıKitabı okudu
Kulakları ve kuyrukları kesik en cesur atlar, ilk önceleri gemi azıya alır, fakat daha sonra buna alışırlar; bir zamanlar eyere saldırırken, şimdi koşum takımları içinde gururlu ve kibirli bir biçimde dolaşırlar. İnsanlar da, bu atlar gibi, her zaman kul (süje) olduklarını ve babalarının da kendileri gibi yaşadıklarını söylerler. Geme katlanmakla yükümlü tutulduklarını düşünürler ve zamanla onlara tiranlık eden kişilerin tiranlığı kendilerine mülk edinmelerini sağlarlar.
Sayfa 38 - İmge Kitabevi Yayınları, 5.Baskı (2016), Çeviri: Mehmet Ali AğaoğullarıKitabı okudu
Benim burada üzerinde durmak istediğim sorun, bu kadar insanın, bu kadar köy, kent ve bu kadar ulusun nasıl olup da, erkini, yalnızca onların kendisine verdikleri güçten alan tek bir tirana katlanabilmeleridir. Eğer tirana katlanma arzuları olmasaydı, tiranın onlara zarar veren erki olmayacaktı; eğer ona karşı koymak yerine, onun verdiği acıyı sevmemiş olsalardı, tiranın onlara en ufak bir kötülük yapma olanağı olmayacaktı. Boyunduruk altında bir milyon insanın kendinden daha üstün bir gücün zorlamasıyla değil de, sanki tek bir kişinin adıyla büyülenerek sefilce hizmet etmesini görmek öylesine olağan bir şey ki, buna şaşırmaktan çok üzülmek gerekir.
Sayfa 18 - İmge Kitabevi Yayınları, 5.Baskı (2016), Çeviri: Mehmet Ali AğaoğullarıKitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.