“(…) sanki özgürlüğünü kaybettiği değil de, köleliğini kazandığını sanırız.”
- Gönüllü Kulluk Üzerine Söyle [sf.101]
İlk karşılaşma üzerinden geçen on koca yıl sonrasında, söylev ile yollarımız tekrar kesişti. Kıskıvrak yakalayıverdi cümleler, özgürlüğe yelken açmaya davet ederken.
Fransız yazar, hukukçu ve düşünce insanı
Tiranı koruyanlar süvari bölükleri, yaya insan sürüleri ya da silahlar değildir. İlk bakışta inanmak istenmez, fakat gerçektir: Tirana destek olan ve tüm ülkeyi kulluk altında tutan hep dört ya da beş kişidir. Her zaman için beş ya da altı kişi tiranın gözüne girmiş, gerek kendilerinden gelen istekle, gerek tiranın çağırmasıyla ona yaklaşmış ve böylece gaddarlıklarının, eğlencelerinin yoldaşı, zevklerinin pezevengi ve yağmaladıklarının ortağı olmuşlardır. Bu altı kişi şeflerini toplum için kötü olması gerektiği doğrultusunda etkiler ve bu kötülüğün yalnızca şefin kötülüklerinden değil, fakat kendilerininkinden de kaynaklanmasını sağlar. Bu altı kişinin de çıkar sağladıkları altı yüz kişisi vardır. Altı kişi tirana ne yapıyorlarsa, bu altı yüz kişi de altı kişiye aynı biçimde davranır. Bu altı yüz kişi, buyrukları altında altı bin kişiyi tutar; kendilerinin para hırslarında ve gaddarlıklarını uygulamalarında yardımcı olmaları, gerektiğinde bu gaddarlıklarını uygulamaları için ve öylesine çok kötülük yapsınlar ki ancak kendilerini yasa ve ceza araçlarının sayesinde koruyabilsinler diye bu altı bin kişiye, toplumsal konumlarını yükselterek, ya eyaletlerin ya da maliye işlerinin yönetimini verirler. Bunlardan sonra gelenler çok daha fazla kalabalıktır.
tiranlar yağmaladıkça daha çok şey üzerinde hak iddia edip daha çok isterler; yakıp yıktıkça da, onlara daha çok şey verilir ve daha çok hizmet edilir; böylece tiranlar her şeyi yok edip yıkmak için güçlenirler ve gittikçe daha güçlü ve daha zinde olurlar. Eğer onlara hiçbir şey verilmezse, onlara hiçbir şekilde boyun eğilmezse, savaşıp vuruşmaya gerek olmadan tiranlar çıplak ve zayıf kalır; artık onlar hiçbir
şey değildir; ya da tıpkı su ve besi bulamayıp kuru ve ölü bir dal durumuna dönüşen bir kök gibidir.
Özgürlüğü unutan ve kul-köleliği benimseyen insanlar , "ağızlarına çalınan iki parmak bal ile" içinde bulundukları duruma gönülden bağlanıp onu kendi arzularıyla sürdürürler.
İnsan hiç kula kulluk eder mi,
Hele ki gönüllüyse buna akıl erer mi?
Montaigne’in en yakın dostu olan La Boetie, sivil itaatsizlik ve şiddetsiz direnişin ilk savunucularından biridir. Hani bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim ifadesi anlam kazanmıyor değil bu bilgiyle. Lakin herhalde bu ifade de günümüzde pek anlamı kalmadı sonuçta
Aynı biçimde, tiranlar yağmaladıkça daha çok şey üzerinde hak iddia edip daha çok isterler; yakıp yıktıkça da onlara daha çok şey verilir ve daha çok hizmet edilir; böylece tiranlar her şeyi yok edip yıkmak için güçlenirler ve gittikçe daha güçlü ve daha zinde olurlar. Eğer onlara hiçbir şey verilmezse, onları hiçbir şekilde boyun edilmezse, Savaşı konuşmaya gerek olmadan tiranlar çıplak ve zayıf kalır; artık onlar hiçbir şey değildir; ya da tıpkı su ve bişey bulamayıp kuru ve ölü bir dal durumuna dönüşen bir kök gibidir.