400 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 6 days
Gülseren Budayıcıoğlu'nun okuduğum ilk romanı. Olaylar yazarın sahibi olduğu Madalyon Psikiyatri Merkezi'nde geçiyor. Kitabın ilk bölümleri yavaş ilerlemesine rağmen bir süre sonra kitabın sayfaları arasında kayboluyorsunuz. Çok akıcı ve bir sonraki sayfada neler yazdığını merakla bekliyorsunuz. Kitapta ana karakter olan Ala ismindeki bir genç kızın çocukluğunda yaşadığı aile içi travmalarının çözümlemelerini, yaşadıklarının günümüze yansımasının yanı sıra psikiyatristin diğer danışanları ile olan seansları ve yaşananları okuyacaksınız. Çocukluğunda hiç sevilmemiş, hiç istenmemiş, hiç değer verilip çocukluğu korunmamış bir kız... Yaşadığı ailede ne kadar ruh hastası varsa Ala'nın bugününü etkilemiş... Bu yüzden çirkin, sevimsiz ve istenmeyen biri olup çıkmış Ala. Ana karakterin yaşadıkları sizi gerçekten çok etkileyecek. Terapi seanslarının ilk başlarında Ala yasadıklarını anlatmakta zorlandığı için hekim hikayeler anlatarak hastanın kendisine güvenmesini sağlıyor. Bu hikayeler bazen psikanalizin babası Frued'dan ,bazen Hitler'den, bazen Eva Peron'dan oluşuyor. Psikolojiye ilginiz var ise mutlaka bu kitabı okuyun. Keyifli okumalar...
Hayata Dön
Hayata DönGülseren Budayıcıoğlu · Remzi Kitabevi · 202011.9k okunma
Bütün Alıntılar
Osmanlıcılık, İslamcılık, Türk mil- liyetçiliği “yerli ve milli”dir, “bizim hikâyemiz”dir; Modernite ve sos- yalizm “yabancı”dır, “başkalarının hikâyesi”dir diye bir söylem, ege- men sınıf adına yapılmış bir mani- pülasyondan ibarettir. 11
Reklam
400 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 3 hours
Gülseren hanımın daha önce “Kral Kaybederse” kitabını okumuş ve çok sevmiştim. Tüm kitaplarını okumaya karar vermiştim fakat halen satın almaya fırsatım olmadı. Bu kitabını da kütüphanede görünce alıp bir günde okudum. Bu kitabında ana karakterimiz Ala, bazılarımız onu “İstanbullu Gelin” dizisindeki Süreyya’nın kızı olarak da tanıdık. Yazarımız bu karakterin ailesini dizide anlatırken tamamen masumlaştırmış. Dizinin kitapla hiçbir alakası olmadığını okuyunca anladım. Ala çocukluğundan itibaren ezilmiş, annesinden ağır şiddet görmüş, sevgisiz bir dünyada büyümüş. Onun hikayesi külkedisi masalına benziyor aslında. Gülseren hanımla geçirdiği süreçten sonra tam bir yeniden doğuş yaşıyor. Doğduğumuz evlerin hayatlarımızı ne kadar etkilediğini yine yeniden gösteriyor bu kitapta yazarımız. Kitapta Ala’nın hikayesinin yanı sıra psikiyatrın anlattığı hikayeler de ayrıca çok etkiledi. Bu hikayeler bazen Freud’dan, bazen Hitler’den, bazen Eva Peron’dan oluşuyor. Psikiyatrımız bu hikayelerle Ala’nın biraz daha kendini güvende hissetmesini rahatça hikayesini anlatmasını sağlamaya çalışıyor. Açıkçası böyle bir hayat yaşadığımı düşünemiyorum benim için okuması bile çok zordu. Gerçek hayat hikayeleri olduğu için sağlam bir psikoloji istiyor. Herkesin okuyabileceğini düşünmüyorum.
Hayata Dön
Hayata DönGülseren Budayıcıoğlu · Remzi Kitabevi · 202011.9k okunma
Böyle kızları olan ananın way haline...
“Peki, ablalarım benden nefret etmezler miydi? Şimdi anlatacağım olay bir tek kez oldu, çok iyi biliyorum. Hafta sonuydu, bir gün öğleden sonra ev bomboştu. Aynı iki ablamla, Eva ve Mana ile birlikte ana-babamızın yatak odasına girdim. Ben yatağın üstünde otururken kızlar annemin tuvalet masasında ne varsa saçıp döktüler. Odžnce tınaklarını
Sayfa 17 - AyrıntıKitabı okudu
328 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 7 days
Gerçek hayatta yasanmış olaylar her zaman beni derinden etkilemiştir. Bu kitapta gerçek bir olaydan alınıp roman hâline getirilmiş. İkinci Dünya Savaşı dönemine dayanan bu kitapta Nazilerin insanlık dışı davranışlarına şahit oluyorsunuz. Kitaptaki ana karakterlerin yaşamış olduğu zorluklara karşılık olarak göstermiş olduğu dostluk, sevgi ve aşkın ne kadar değerli ve ne kadar önemli duygular olduğunu anlıyorsunuz. Baştan sona duygu yüklü olan bu kitap, hassas arkadaşlarımıza duygu dolu anlar yaşatabilir. Bir çırpı da rahatlıkla okunabilecek bir kitap. Okurken hiç sıkmıyor ve acaba diğer paragrafta, diğer sayfada neler olacak diye merak ediyorsunuz. . . Kitabın konusundan ise kısaca bahsedeyim. Eva ile eşi Michal'in masal gibi öyküsü 1942 yılında Adolf Hitler yönetiminde ki Nazilerin Prag'ı işgal etmesiyle kâbusa dönüşür. Naziler, Michal'i ünlü toplama kampı Auschwitz'e sürgün ederler. Eva ise yaşayacağı tüm zorlukları göze alarak Auschwitz'e gönüllü olarak katılır. Michal'den tek bir iz bile bulamayan Eva, dondurucu soğuk ve umutsuzlukla mücadele ederken ona yardım elini uzatan Sofie olur. Sofie' de Eva gibi kayıp olan oğlunu bulabilmek için bu toplama kampına gönüllü olarak katılmıştır. Bundan sonra Eva ve Sofie'nin mücadelesi başlayacaktır. Dünyada ki bu cehennemde hayallerine ve umutlarına beraber el ele tutunacaklardır. . . "Umut nedir, neye benzer? En dipte olduğunuz anda hayata tutunmanızı sağlayacak bir ip midir yoksa en karanlık gecelerde bile kara aksini düşüren bir ay ışığımı?"
Kara Düşen Ay Işığı
Kara Düşen Ay IşığıLily Graham · Arkadya Bitter Yayınları · 2020275 okunma
Kadınların bakış açısını tartışırken, odağımız da değişiyor ve çarpıcı bir değersizleştirilme süreci tartışmamızın ana başlığı oluyor. Değersizleştirme sürecini, şiddet normalleşirken kadınların tehlikeli bir değişim sarmalına girmesi, erkeğin gerçekliğinin kadının gerçekliği haline dönüşmesi ve kadının tamamıyla yenik düşmesi olarak açabiliriz.
Reklam
139 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.