Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

beria

127 syf.
10/10 puan verdi
Nijeryalı yazar, bir topluluk için konuşmasını ve kızı olan bir arkadaşına öğütlerini böyle bir kitapta somutlaştırmış. Nijeryalılar erkeklere şunu atfeder ve kadınların şunları yapmasını iyi gözle görmez dediği her yerde aslında Nijerya ile Türkiye’nin ne kadar “kardeş” kültürlere sahip olduğunu düşünmeden edemiyorsunuz. Tabii bazı öğütler siyahlara özgü kalabiliyor. Örneğin cumartesi günleri küçük kız çocuklarının yola gelmez siyahi dik saçlarını düzene koymak orada kızlara büyük eziyetmiş ama yine de düzgün görünsün diye yapılırmış vs. Fakat bir kadının herhangi bir toplantıda maskülen giyinerek saygı toplaması, daha çok güven telkin etmek için bir ortamda yüzük takıyor olması gibi genel geçer üçüncü dünya ülkesi ortaklıkları insanı üzüyor. Bizim gibi ülkelerin kadınları için yazar manifestosunda yumuşak feministleri eleştiriyor olsa da yumuşak bir feminizm girizgahı niteliğinde okunabilir.
Feminist Manifesto
Feminist ManifestoChimamanda Ngozi Adichie · Doğan Kitap · 20191,334 okunma
Reklam
120 syf.
9/10 puan verdi
Yazarın hediyesi üzerine okuduğum ikinci eseri. İlki roman formunda idi ve gerçekten çok çok beğenmiştim. Bu eser ise öykülerden oluşuyor. Öykülerin özellikle sonuncusu hariç neredeyse tamamı psikolojik sorunları olan insanları merkezine alıyor. Bu psikolojik sorunlu insan halleri bazen anlamayı ya da doğru çözümlemeyi zorlaştırıyor. Kendinizden çok şey bulamasanız bile zihninizi huzursuz eden öykülerin çekiciliği diye özetlerdim ben bu eseri. Ayrıca yazar kendini hem çok gizlemiş ve hem de çok açık etmiş. Yazarı biraz tanısam eminim öykülerle ilgili yorumlarım değişir ya da derinleşirdi. En çok “Vazoyu Kırmak” öyküsünü sevdim. Dönüp dönüp tekrar okudum ve hissettim. Herkesin kendi ruh haline göre başka başka öykülerden daha çok etkilenenileceğini düşünüyorum. Anlamakta zorlandığım için, üzerine yazılmış çözümleme yazıları ya da yazar sohbetleri var mı diye çok meraktayım. Edebiyat ya da psikoloji alanında çalışıyorsanız, lütfen siz de okuyun ve inceleme yazın. Meraktayım.
Kara Kışın Tam Ortası
Kara Kışın Tam OrtasıMuhammet Oğuzhan Yalçın · Gri Yayınevi · 202327 okunma
244 syf.
·
Puan vermedi
Roman kategorisinde ele alınabilecek psikolojik bir eser. Yazar da çok bilinmeyen biri olduğundan inceleme niyetine notlar paylaşmayı görev bildim. Roman bir kadının hayatını iki ayrı zamanda ele alıyor, bir bölüm hayatındaki kırılmadan önceki ve diğer bölüm kırılmadan sonraki olacak şekilde… Bu kırılma bir erkeğin hayatına girip amiyane tabirle ayarlarını bozmasıyla oluyor. Hayatındaki adamın apaçık narsist ve manipülatif olduğunu anlıyoruz okurken. Yani psikoloji bilgisi kısıtlı olan ben ve hatta kahraman olan Elif’in arkadaşları bile anlıyor. Ama Elif manipule edilmeye devam ediyor, inanmak istiyor. İnanmasa bile döngüden çıkamıyor. Diğer bölümde ele alınan sonraki hayatı ise İtalya’da geçiyor. Her şeyi arkada bırakıp İtalya’ya gidiyor Elif. Gidişinin bir kadın dayanışmasınile olması, başka bir kadının onu teşvik ve finanse etmesi ve hatta bu kadının patronu olması (arkadaşı değil) benim kitapta en etkilendiğim yerdi. İtalya’da yaralarını sarıyor ve hatta bir yalnız kadının hayatına girip ömrünün son anlarında ona destek olarak çocukluk travmasını atlatıyor. Düne kadar bilmediği bir coğrafya ona yuva oluyor. İşte sonra, hayat Elif için yeni(den) başlıyor.
Bana Rağmen
Bana RağmenEzgi Karaşin · Masa Kitap · 202239 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
208 syf.
7/10 puan verdi
Yazarın genelde OT dergide yayımlanan kısa yazılarından oluşuyor. Bazı yazıları/öyküleri de derleme kitaplara yaptığı katkılardan… Hepsi de bir mesaj veriyor ki çok kıymetli. Hepsi “dipteki” hayatların bir parçasına cılız ama çok net ışık tutuyor. Ot Dergiyi de diğer derlemeleri de okumamış biri olarak bu yazılara, hem de böyle derli toplu erişmiş olmaktan mutluluk duydum. Zaten yazılarını takip edenler için sıkıcı olabilir ama benim dergiye de yazara da bakışımı hem değiştirdi hem sağlamlaştırdı. Toplumsal olaylara ve acılara çok duyarlı olup bunu çok iyi ifade ettiğini gördüm yazarın. Örnek olarak yalnızca bir öyküden söz etmek istiyorum. Masis, Türkiyede yaşayan ve inşaatta çalışan bir Ermeni. Bir gün arkadaşı Durmuş’a diyor ki (dedesinden kalan bir mektubu tesadüfen gördükten sonra): Kesmişsiniz lan bizi! Sorgulama başlıyor, aralarında konuşmalar vs ve öykü Hrant Dink’in bilindik öldürülme fotografının orda bitiyor. Gençler Hrant’a bu işin aslını, Türklerin Ermenileri kesip kesmediğini sormaya giderken ölüsüyle(!) karşılaşıyorlar. Çok etkileyici! Etkileyici yanı, topraklarımızın kokusunu üstünde taşıması. Yoksa bir Polonyalı, Vietnamlı okusa bu öyküleri, bizdeki kekremsiliği hissetmez damağında. Bu toprakların acısına hürmet, kendisine sevgi, geleceğine umutla…
Derz
DerzHakan Günday · Doğan Kitap · 0910 okunma
187 syf.
9/10 puan verdi
İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanyasından sıradan hayat ve gündelik sokak görüntüleri aslında kitap. Fakat yazar o kadar yaşamış ve içinde ki o dönemin, gündelik hayatta savaşın ağırlığını bize hissettirebiliyor. Özel bir anlatım gayesi yok. Hitleri kötülemiyor mesela ve bu belki baskıdandır ama biraz ilginç. Başka göze çarpan eleştiriler var. Din adamlarının kifayetsizliğine rağmen insanların dine sarılışı ve derin yoksulluk bunlardan biri mesela. Romanın merkezinde Fred ve Kaete adlı bir çift var. Çiftin yaşayan üç çocuğu ve savaş sebebiyle ölmüş iki çocuğu var. Yoksulluktan ve savaş etkisinden ayrı yaşayan ama birbirini çok seven bir çift… Saval etkisinde, yoksul ama aslında sevgi dolu birkaç insanla 1945 Almanyası sokaklarında dolaşmak bu kitapla mümkün. Esas çarpıcı noktası bir zencinin şarkısı: Onu çarmıha gerdiler Ve o hiçbir şey demedi…
Ve O Hiç Bir Şey Demedi
Ve O Hiç Bir Şey DemediHeinrich Böll · Cem Yayınları · 1993355 okunma
Reklam
112 syf.
10/10 puan verdi
Mine okunur İstanbul okutur
Özel bir İstanbul merakım yok aslında, Dolapdere’yi de bilmem. Ben Ankara insanıyım ve Afyon. Ama bu kitapta Mine Söğüt ne de güzel anlatmış. Merak etmeyeni, kitabı öylesine eline alanı bile içine çekiyor. Eskiden, yani 6-7 Eylül olaylarından önce, envai gayrimüslim azınlık yaşarmış bu semtte. Sonra yine envai azınlık gelmiş yerleşmiş. Çünkü bu insanlar evlerini eşyalarıyla birlikte terk etmek zorunda kalmışlar can korkusundan. Şimdi yaşayan insan manzalarına da şöyle bir dokunduruyor, hatta eskiden yaşayanlardan daha çok dokunduruyor bizi yazar. Kürtler, Ezidiler, Çingeneler, İslamcılar… Belki en etkileyici yer kitabın son kısmı idi. Orada İstanbul’un Mine’ye mektubu var. İstanbul ağzından kendi hayat hikayesini anlatmış aslında, sıkıcı olması beklenir biraz ama çok eğlenceli olmuş bilakis. Velhasıl, Mine’dir okunur, İstanbul’dur okutur.
Dolapdere - Kürt Kediler Çingene Kelebekler
Dolapdere - Kürt Kediler Çingene KelebeklerMine Söğüt · Heyamola Yayınları · 2009104 okunma
80 syf.
10/10 puan verdi
Kitabı “yaşlı bir zamanın tozunu yazıya düşürmemek ” şiiriyle bir daha yazmayacağım diyerek bitirmiş şükürüm erim başım… Korkuttu beni baktım sonra ama yine yazmış 2023te Sitem Taşları kitabı çıkmış. Sevindim. Son şiirinde de dediği gibi, insan demez mi yoksa neden Yunus, Karacoğlan ve daha niceleri bir o kadar daha yaşamamış da yazmamış diye… Sen de yazmazsan biz hep eksik bir söz olarak kalırız Şükrü Erbaş. Sen “insan bir eksik sözdür” de ki, bizi tamamla.
İnsan Bir Eksik Sözdür
İnsan Bir Eksik SözdürŞükrü Erbaş · Kırmızı Kedi Yayınevi · 20212,397 okunma
84 syf.
10/10 puan verdi
Eşi Hatice Hanım'ın vefatından sonraki acılarından derlemiş şair bu eserini. Demet demet hasretini bize güzellikle ve acıyla sunmuş. Hiçbir kitabı okurken böyle ağlamadım ben... Hem çok etkilendim hem mahvoldum okurken. Önünde saygıyla eğilinesi, imrenilesi bir sevgi, vefa, bağlılık ve şairanelik birleşince...
Yaşıyoruz Sessizce
Yaşıyoruz SessizceŞükrü Erbaş · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201612,8bin okunma
152 syf.
8/10 puan verdi
Osmanlı Engizisyonu kitabında bahsi pek devrimci bir karakter olarak geçtiğinden Bedrettin'i merak ettim ve bu kitabı dinledim. Kitapta yorum katılmadan Şeyh Bedrettin'in ailesi, doğumu ve yaşamı, etkilendiği akım ve kişiler, yönetimle nasıl ters düştüğü vs. anlatılmaktadır. Yolu Bedrettin ile kesişen Torlak Kemal ve Börklüce Mustafa'ya da kısa da olsa değiniliyor. Bedrettin aslında bir Osmanlı din alimidir. Fetva ve görüşlerine uzun zaman hürmet edilmiştir. Fakat sufilik, hristiyan mistisizmi gibi akımlardan etkilenip uzun yıllar boyunca inzivada kalıp düşünmüş ve hem vücudunu hem ruhunu terbiye etmiştir. Sonra fikirleri değilmiş, anadoluyu neredeyse baştan başa dolaşmış ve değişik bir müslümanlık anlayışı benimsemiştir. Aşırı varlıklılara ve adaletsizliğe karşı çıkmış, eşlerden başka her malın ortak kullanımda olması gerektiğini savunmuş, cennet ve cehennemi sorgulamış, yeniden dirilişe ve Kur'an'ın pek çok ayetine bilinenden oldukça farklı açıklamalar getirmiştir. Bu sebeple bazı padişahlarca desteklense de en sonunda desteklediği şehzade değil bir diğeri tahtı ele geçirince asılmıştır. Pek çok eserinden sanıyorum ki yalnızca Varidat ve Kuran tefsiri kalmış günümüze. Diğerleri itinayla toplatılıp yok edilmiş. Bunlar bir şekilde saklanıp kalmış.
Şeyh Bedreddin
Şeyh BedreddinKemal Derin · Destek Yayınları · 202049 okunma
306 syf.
6/10 puan verdi
Kitap esasen Osmanlı hoşgörüsü dediğimiz şeyin iç yüzünü gözler önüne sermeyi hedeflemiş. Fakat daha başlarken tarafgir olduğunu çekinmeden açık ediyor yazar. Üslup ve dil sorunları var. Dizgide de ciddi sorunlar olduğu göze çarpıyor ki pek çok harf hataları var. Hatta bir bölüm sonunda, avukat olduğunu bildiğimiz yazarın mahkeme tutanaklarından
Osmanlı Engizisyonu - Zulmün Tarihi
Osmanlı Engizisyonu - Zulmün TarihiAli Yıldırım · Kalkedon Yayıncılık · 200839 okunma
Reklam
176 syf.
8/10 puan verdi
Diğer fantastik öyküler de fena değil ama ilk öykü Dr. Jekyll ve Mr. Hyde… Dorian Gray’in portresinden sonra bu kulvarda çok etkilendiğim eserlerden oldu. İnsanın psikolojik gelişimi, süper egonun baskısı altında sıkışan insanın patlaması ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. İncelemeleri kendime notlar gibi de gördüğümden içeriğe dair heyecanı kaçırabilecek bilgiler vereceğim. Dr. Jekyll hep toplumsal kurallara uymuş, içindeki en ufak kötülük hislerini bastırmış bir insandır. Olay Londra’da ve 1800lü yıllarda geçmektedir. Doktor bir ilaç yaratır ve kendisi içer. İlacı içtiğinde Hyde olmaktadır ve bir daha içtiğinde Jekyll olmaktadır. Hyde vücut olarak da kişilik olarak da az gelişmiş ve amorf bir kişidir ve doktorun içinde bastırdığı kötücül yanını temsil eder. Öyküde İngiliz diline has kelime oyunları da var ve fakat çeviride bu net anlaşılamayabiliyor, aslından da okumak lazım. Hyde iken suçlar işleyen doktor, süper egolu ve yıllardır yaşadığı kişiliğine döndüğünde bu kötülükleri toparlamaya çalışıyor. Ölümü de son derece mesajla dolu, kötücül hali ile doktor halinin arasında sıkışmışken kötülüğüyle ölüyor. Tekrar tekrar okundukça insanın derinlikli psişik karmaşasına ilişkin farklı ve yoğun çıkarımlar yapılabilir. Dorian’a selam Hyde ile devam…
Dr. Jekyll ve Mr. Hyde ve Diğer Fantastik Öyküler
Dr. Jekyll ve Mr. Hyde ve Diğer Fantastik ÖykülerRobert Louis Stevenson · Can Yayınları · 201819,9bin okunma
120 syf.
9/10 puan verdi
Anlatılan bizim absürtlüğümüzdür ey Azrail!
Oğuzhan Hoca’nın ilk kitaplarından biri ve bana da gönderme nezaketinde bulundu. Kendisine objektif yorumumu sonrasında paylaşacağımı söylemiştim. Birini okudum ve paylaşıyorum. Öncelikle yeni bir yazardan beklentimin üzerinde kalitede bir kitap olduğunu belirtmeliyim. Kitap bir Azrailin insanlar arasındaki gezintisini ve izlenimlerini konu
Varoluşun Absürt Manzaraları
Varoluşun Absürt ManzaralarıMuhammet Oğuzhan Yalçın · Gri Yayınevi · 202326 okunma
139 syf.
8/10 puan verdi
Yazardan okuduğum ilk kitaptır. Çeşitli öykülerin ilki kitaba başlığını vermiştir. Öykülerin çoğu Yozgat’ta geçmektedir ve kahramanları Yozgatlılardır. Anadolu insanının ve yerel söylemlerin türlüsüne şahit olunur okundukça. Bir ılık bazlama kokusu ve yanında acımış çay içmek gibidir bu kitabı okumak. Evet acı çay… Çünkü acısız olur mu hiç bu toprakların insanı? Beni en çok son öykü etkiledi. En uzun öykü olan bu öykü DİYEŞET başlığını taşır. Bu kelimeyi de ilk kez bu kitapta gördüm. Sanırım Yozgat’a özgü bir söylem. Kocasız kalan ve yokluk çeken bir kadının gassal olmaya ve cenazelerde diyeşet(deyişler) söylemeye başlamasını anlatıyor. Yoksul ve yalnız kalan ve küçük yerde yaşayan bir kadın nasıl kendini kurtarır bunu apaçık izliyoruz Cemiyet Yenge’nin hikayesi üzerinden, içimiz acıyarak… Bir kadın olarak en içe dokunan öyküyü burada buldum. Yazarı da pek sevdim.
Adem'in Kekliği ve Chopin
Adem'in Kekliği ve ChopinMustafa Çiftci · İletişim Yayınevi · 2015413 okunma
120 syf.
7/10 puan verdi
Yazar ile ilk tanışma kitabım. Yazarın hayata İslamî bir açıdan baktığı çok açık anlaşılıyor. Kelimeleri ve duyguları dil ile çok başarılı bir şekilde harmanlayıp sunabilme yeteneğine sahip. Okuduğumuz şeye gündelik dilden başka cümlelerle, özgün bakış açıları ve acıları kazandırıyor. Kudüs ve Gazze konularına sıkça değinirken Osmanlı özlemi de göze çarpıyor. Bu toprakların en barışçıl zamanlarının Osmanlı himayesindeki dönemde geçtiğine değinilip acıları yine çok özgün bir şekilde dile geitriliyor ve kitap bir dua ile bitiyor. Belirtmek gerekir ki eser ne basit bir öykü ne de çok derinlikli bir deneme kitabı. Dilsel ve duygusal derinliği ile bizi gezdiren bir adam, anneler, çocuklar… Dünyaya nereden bakarsanız bakın, okunası bir yazar.
Bir Adam Girdi Şehre Koşarak
Bir Adam Girdi Şehre KoşarakTarık Tufan · Profil Yayıncılık · 20198bin okunma
200 syf.
10/10 puan verdi
Bir hayattan ve kişiden başlayıp onun çevresinde dolanıp başka insanlar üzerinde sizi gezdirerek bir anlatım yolu kullanıyor yazar. Başta zannediyoruz ki gelişigüzel kişiden kişiye zıplamadır bu anlatımda. Falat sonra anlaşılıyor ki aslında anlatılan insanların hemen hepsi birbiriyle bağlantılı kişiler. Örneğin bir define kazısında hasbelkader bir araya gelmiş olan kişilerin hayatları ve çevreleri ve doğumlarından itibaren olan dertleri, karakter inşaları… Öyle ki bir yavrunun doğumuna şahit oluyorsunuz okurlen, onun depremde göçük altından annesiyle kurtuluşuna şajit oluyorsunuz ve sonra o kızın büyüyünce aynı anda pek çok erkeğin ilgisini üzerinde toplayan bir kadın oluşuna… Ya da tam fuhuş yaparken depreme yakalanıp kurtulup o anneyle kızını kurtaran iyi kalpli adamın önceden ve sonradan yaptıklarına… Kitap bittiğinde diyorsunuz “İşte dünya da insanlar da bu kadar!”.
Dünya Bu Kadar
Dünya Bu KadarMahir Ünsal Eriş · Can Yayınları · 20221,048 okunma
121 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.