Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ama annenle baban da sana çok bayılmıyor galiba, yanlış mıyım?" "Benim için deli divane olduklarını söyleyemem, evet." "Neden peki? Bunu sorarak kabalık mı ediyorum yoksa? Bana sorarsan seninle gurur duymaları gerekirdi ama sen gerçek yetimlerden bile daha yetim gibi duruyorsun. Söylesene," dedi kafasını kaldırıp...
Sayfa 168 - Pegasus
Acımak için ölümün tecrübesi yetmezdi; kuru mısır ekmeğinin de acısını tatmak lazımdı. Bu yüzden onun için dünya ikiye ayrılıyor­du. Halbuki kitaplar, sevginin birleştirici bir şey olduğunu yazıyorlardı. Evet, kitaplar ne derse desin, dünya ikiye ayrı­lıyordu: bir yanda annesi, kardeşi ve ona benzeyenler, bir yanda da, bilerek veya bilmeyerek onların ıztırabına sebep olanlar vardı.
Reklam
"...Doc, ne dersin -adam deli mi?" ..." Deli mi?... "Ah, evet. Sanırım öyle. Biz ne kadar kaçıksak, o da o kadar kaçık, yalnız onunki farklı." Böyle bir şey Hazel'ın aklına hiç gelmemişti. Kendisini kristal kadar duru, saydam bir göl, yaşamınıysa değeri anlaşılamamış erdemlerle dolu, arızalı bir cam olarak görürdü.
RSden çıkmamı sağlayan replik
"Hayat kimseyi kayırmaz." dedi Larkyra. "Açıkla." "Güzel olabilirsin. Zengin, fakir, genç olabilirsin, büyüyle kutsanmış olabilirsin ya da olmayabilirsin, erdemli veya günahkar olabilirsin. Ölüm nasıl herkese geliyorsa yaşam lütfu da hepimize verilmiştir." "Peki bu ne anlama geliyor? " "Hayat verilmesini kimse bir başkasından daha çok hak etmez." "Korkunç insanlara kıyasla cömertler bile mi?" "Onlar bile. Biz farklı düşünebiliriz ama hayat bunu umursamaz, bu yüzden değişmez. Bir kahraman sefalet, kötü biri de servet içinde ölebilir." "Peki, hayatın özgürce verilen bir enerji olduğunu düşünüyorsan insanları sadece açgözlülük edip günah işlemekten, onlara verilen lûtufları kötüye kullanmaktan alıkoyan nedir? " "Ruhlarımız." "Ruhlarımız." "Evet, hayat tek yöne ilerler. İleriye doğru. Hayatın rotasını belirleyen rüzgarlar, ruhlarımızdır. Hayat herkese verilmiş olabilir ama nasıl yaşamak istediğimize sadece ruhlarımız karar verir."
Sayfa 47 - Larkyra ve Dolion Bassette. Metnin sadece konuşmalarını aldım.Kitabı okudu
Evet, bu dünyada savaşabilir, âşık taklidi yapabilir, insan kardeşlerinize işkence edebilir, gazetelerde boy gösterebilir ya da sadece örgü örüp komşunuzu çekiştirebilirsiniz. Ama bazı durumlarda devam etmek, yalnızca devam etmek insanüstü bir şeydir
Sayfa 80 - Can Yayınları
Reklam
Kaldı ki, herkes masaya oturup gerçek işini, kimliğini açıklasa ne halt edeceğimizi bilemezdik! Şöyle kartvizitler düşünün: Dupont, ödlek filozof ya da Hıristiyan mülk sahibi ya da zinacı hümanist, istediğinizi seçebilirsiniz. Tam bir cehennem olurdu bu! Evet, cehennem de böyle olmalı: tabelalı caddeler ve insanın kendini ifade etme olanaksızlığı. Bir kere sınıflandırılınca sonsuza dek öyle gider.
Sayfa 37 - Can Yayınları
-Aşıklarım mı? Beni çook sevdiğini söyleyenler oldu evet, ama onlara da ben aşık değildim + yani onlar da duygularını yalnız yaşadılar?
“Kendisini mecburen kendi başına yaratmış. "Evet," diyorum. "Kendini yaratmak büyük gurur kaynağıdır ama bir yandan da insanda temelsizlik hissi uyandırır. Pek çok yetenekli göçmen çocuğu tanıdım, kendilerini bataklıkta yetişen zambaklar olarak görüyorlardı - güzel ama derin köklerden yoksun çiçekler."
-Sende mi buradasın, Boka? Boka yatağa iyice yaklaştı: -Buradayım! -Burada kal, yanımda, olur mu? -Evet, kalırım. -Sonuna kadar, ölünceye kadar da kalır mısın? ...
Sayfa 210Kitabı okudu
Reklam
Sonra oturup benim eleştirimi yaptıkları zaman çıkıyor aptallığım ortaya. Güldürü, mantığın yanında güçsüz kalıyor. Gülünecek sözlerin de bir seviyesi olmalı, diyorlar. Ayağı takılıp yere düşen adama da kendini tutamayıp gülermiş insan. Bu bakımdan haklı buluyorum onları. Birçok durumda gerçekten takılıyorum: o zaman da gülüyorlar bana. İşte
Sayfa 592Kitabı okudu
Çeviri zahmetli bir uğraş. Üstelik ülkemizde zahmetli olduğu kadar karşılığı alınmayan, takdir edilmeyen bir uğraş. Yerlerde sürünmesi belki biraz da bu yüzden. Her şeyin parçalandığı, uzmanlaşmanın alıp başını yürüdüğü bir dünyada bundan payını almayan neredeyse tek uğraş belki de çeviri. Evet her şeye rağmen çeviri bu şartlar altında olabileceği kadar multi-disipliner bir alan. İyi bir çeviri için çevirinin yapılacağı dili (kaynak dil), o dilin tarihsel gelişimini, geçirdiği belli başlı kırılma noktalarını iyi derecede bilmek yeterli değil. Çevirmen bunun yanında ve daha önce kendi ana diline bir yazar kadar olmasa bile, hiç değilse o dilde meramını rahatlıkla anlatabilecek birisi kadar hâkim olmalıdır. Bu bir bakıma onun en mütevazı perdeden de olsa kalem sahibi birisi olmasını gerekli kılar.
Sayfa 26 - Say yayınlarıKitabı okuyor
“Evet, mesele tam da bu,” diye delikanlı kafasıyla onayladı. “Eğer farklıysan, yalnızlığa mahkûm oluyorsun. Yalnız olana acımasız davranıyorlar.”
Şefkat kahramanları şefkatini yanlış kullanırsa...
°°°° “Evet, bir valide veledini tehlikeden kurtarmak için hiçbir ücret istemeden ruhunu feda etmesi ve hakikî bir ihlâs ile vazife-i fıtriyesi itibarıyla kendini evlâdına kurban etmesi gösteriyor ki, hanımlarda gayet yüksek bir kahramanlık var. Bu kahramanlığın inkişafı ile hem hayat-ı dünyeviyesini, hem hayat-ı ebediyesini onunla kurtarabilir. Fakat bazı fena cereyanlarla, o kuvvetli ve kıymettar seciye inkişaf etmez. Veyahut sû-i istimal edilir. Yüzer nümunelerinden bir küçük numunesi şudur: O şefkatli valide, çocuğunun hayat-ı dünyeviyede tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için her fedakârlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder. “Oğlum paşa olsun” diye bütün malını verir, hafız mektebinden alır, Avrupa’ya gönderir. Fakat o çocuğun hayat-ı ebediyesi tehlikeye girdiğini düşünmüyor. Ve dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor; Cehennem hapsine düşmemesini nazara almıyor. Fıtrî şefkatin tam zıddı olarak, o mâsum çocuğunu, âhirette şefaatçi olmak lâzım gelirken dâvâcı ediyor. O çocuk, “Niçin benim imanımı takviye etmeden bu helâketime sebebiyet verdin?” diye şekvâ edecek. Dünyada da, terbiye-i İslâmiyeyi tam almadığı için, validesinin harika şefkatinin hakkına karşı lâyıkıyla mukabele edemez, belki de çok kusur eder.” °°°° (Lemalar, 24. Lema, Hanımlar Rehberi).
"Evli misiniz?" "Evet!" dedi... "Yarın iki ay oluyor." "Biraz geç kalmışsınız! Neyse, geç olsun da güç olmasın." "Geç olmasın, güç olmasın, hiç olmasın!"
290 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.