"Hiç beklemediği bir anda ona sürpriz yapmak istiyorsun." "Hayır! Öyle değil. Ama korkuyorum... Onu korkutmaktan korkuyorum, anlıyor musun? Öngördüğüm bu muazzam mutluluğun onu ürkütmesinden korkuyorum! Günün birinde ona seyahat etmek isteyip istemediğini sordum. Hiçbir şey arzulamadığını, bu ülkelerin var olduklarını, güzel olduklarını ve başkalarının oralara gidebileceğini bilmenin ona yettiğini söylemişti..." "Peki sen Jérôme, sen seyahat etmek istiyor musun?" "Her yere! Hayat bana uzun bir yolculuk gibi geliyor onunla, kitaplarla, insanlarla, ülkelerle... 'Demir almak' deyiminin ne anlama geldiğini hiç düşündün mü?" "Evet, bunu sık sık düşünüyorum," diye fısıldadı. Ama ben onu üstünkörü dinleyip sözlerinin yaralı kuşlar gibi yere düşmesine izin veriyor, kaldığım yerden devam ediyordum: "Gece yola çıkmak, şafağın göz kamaştırıcı aydınlığında uyanmak: Dalgaların belirsizliğinde yalnız ikimiz olduğumuzu hissetmek..." "Ve henüz çocukken haritadan baktığımız bir limana varmak, hakkında hiçbir şey bilmediğimiz o yere..."
Sayfa 40 - Can Yayınları, 4. BaskıKitabı okudu
Bilmez Miyim Hiç
Bilmez miyim hiç bütün bu sözler ne der ona Bu sözler ve bu sözlerin içinde çırpınan uzaklıklar Dolaşıyorum bir başıma, ortalıkta kimsecikler yok Kıyılar da bomboş, kır yolları da Soluğumu duyuyorum ara sıra, bir onu duyuyorum Duymuyorum belki de, biliyorum yalnızca Ayaklarımın altında yaban naneleri, kekikler Yol kenarında bir kapı, tahta Peki,
Reklam
Rainer Maria Rilke
Birinci Ağıt Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
Batı dinden uhrevi kaygıdan tamamen koptu. Evet kuşlar gibi bulutların üzerinde uçmayı, balıklar gibi suların altında yüzmeyi öğrendi ama insan gibi bu yeryüzünde yürümeyi unuttu. O kadar unuttu ki batı ve onun organize ettiği gizli açık oluşumlar bugün dünyanın her yerini kan revan içerisinde bıraktı.
Bahar.Ağaçlar çiçekte.Boğazın iki yakasında erguvanlar açmış.Deniz açık yeşil.İstanbul'un en güzel zamanı.Evet, Dünya güzel.Adil değil, biliyorum, pek huzurlu bir yer değil, dört bir yanında savaşlar, açlık, kötülük sürüp gidiyor, ama iyi şeyler de var ve şimdilik yaşamak için en elverişli gezegen burası. Yaşamak.Ama nasıl da pamuk ipliğine bağlı yaşamak.Nasıl da tuzaklarla dolu.İyi kötü, beklenmedik sürprizlerle..
Aşktan kesilmişim. Evet, yaşıyorum ama tekdüze, oldukça derli toplu, dikkatli. Olabilirlikler karşısında fazla hoşgörülü. Korkuyorum biraz. İçimin boşalmasından, ufkumun daralmasından, düşüncelerimi diri tutacak eylemlerden uzak kalmaktan korkuyorum.
Reklam
400 syf.
5/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Bu bir distopya kitapı değil fikrimce.
Yazarın yazdığı kitaplar arasında kaleminin en güzel olduğu kitabın bu kitap denildiğini duyduğum için bu yazara bir şans vermek istedim ama kitap kesinlikle bir distopya değildi. Bana sorarsanız bu kitap genç kurgu kategorisine girer. Bu kadar dramatik bir dil de distopya kitaplarında değil genç kurgu kitaplarına uyuyor bence. İlk 20,30 sayfası
Unutulmuş Kuşlar Göğü - 1
Unutulmuş Kuşlar Göğü - 1K. Kübra Berk · Ephesus Yayınları · 0254 okunma
“Yaşadığımız dünyada her şey kesin çizgilerle belirlenmiş sanki. Var olan roller, kalıplar, yargılar, düzenler ve düzensizlikler içinde, kendi çizgimizde dümdüz yaşayıp gitmeye çalışıyoruz. Yanlışlıklar yapmaktan çok korkarak alışılmış oyunları oynuyoruz. Aynı saatlerde aynı yollarda işe gidip geliyoruz. Hiç düşündün mü her şey ne kadar aynı. Çevremizde aynı insanlar, aynı kaygılar, aynı sıkıntılar ve sevinçler. Durmadan konuşuyoruz ama ne konuşuyoruz? Evlerde, lokanta ve barlarda, sokaklarda, parklarda, hatta düşlerimizde bile, konuşarak bu aynılıktan kurtulmayı umuyoruz. Ben, diyoruz, ben böyleyim, böyle severim, şöyle isterim, bunu yaparım. Dondurulmuş düşünceler, belletilmiş öğretiler ve sınırlı seçeneklerle oluşturulmuş bir dünyada dibe batmamak için çırpınıp duruyoruz böylece. (...) Bu karmaşa içinde inceliklerimizi derinlere itiyoruz. Evet, içimizde, incecik, çocukça bir ruh, binbir renk, büyü, düş ve binlerce anı gizli. Bunları ortaya dökmekten korkuyoruz. Aykırılık ve kınanma korkusuyla bütün bunlar bizde yokmuş ya da çoktan yitirmişiz gibi davranıyoruz. Büyümek ve düşlerimizi yitirmek en büyük erdemmiş gibi sanki. Ama belki de gerçekten yitiriyoruz gündelik yaşamın yalın kaygıları içinde de farkında bile olmuyoruz, nasıl, ne zaman yitirmiş olduğumuzu.”
Sayfa 246Kitabı okudu
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
ötüken yayınevi
İnşirah
Kederim içinde boğulurken İnşirah Suresini dinledim ,kalbimde kuşlar uçtu yeniden.Ben karanlıktayım ama Allah bunu biliyor ve yanımda hissedebiliyorum. Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle. 1- Senin için bağrını açmadık mı? 2- İndirmedik mi senden o yükünü? 3- O sırtında gıcırdamakta olan (ve bu şekilde sana eziyet veren) yükünü? 4- Senin şanını yüceltmedik mi? 5- Demek ki, zorlukla beraber bir kolaylık var. 6- Evet o zorlukla beraber bir kolaylık var! 7- O halde boş kaldığında yine kalk yorul! 8- Ve ancak Rabbinden ümit et, hep O'na doğrul!
Reklam
Bilmez Miyim Hiç...
Bilmez miyim hiç bütün bu sözler ne der ona Bu sözler ve bu sözlerin içinde çırpınan uzaklıklar Dolaşıyorum bir başıma, ortalıkta kimsecikler yok Kıyılar da bomboş, kır yolları da Soluğumu duyuyorum ara sıra, bir onu duyuyorum Duymuyorum belki de, biliyorum yalnızca Ayaklarımın altında yaban naneleri, kekikler Yol kenarında bir kapı, tahta Peki,
Ama seveceksen Hz. Talha gibi seveceksin. Nasıl mı? Anlatayım. Rümeysa'ya aşıktır Talha.. O zamanlar müslüman değil daha. Yolda giderken bakıyor ki Rümeysa orda, duruyor. Daha önce Rümeysa'ya dediklerini tekrarlıyor; "Seviyorum Rümeysa seni, evlen benimle". Rümeysa içten içe beğenmesine rağmen kabul etmiyor. Neticede o bir müslüman değil. Ama mert, karakterli biri. Bir anda aklına Rasulullah (sav) geliyor. Dönüyor Talha'ya; "O'na git" diyor. "Kime?" diye soruyor Talha. Rümeysa; "O'na, Hz Muhammed'e" diyor. Koşuyor Talha, Rümeysa için, aşkı için, koşuyor çatlarcasına. O'na koşuyor. Rasulün kapısının önündedir şimdi. Giriyor içeri. O'nu görünce çözülüyor dizlerinin bağı. İşte karşısında Allah Rasulü. Bir müddet sonra çıkıyor oradan. Yine Rümeysa'yı görüyor. Bu kez Rümeysa soruyor ona; "Gittin mi? "Evet" diyor Talha. "Aşık oldum O'na, üzgünüm Rümeysa, senden daha çok O'nu seviyorum artık üzgünüm." Kuşlar gibi Rümeysa, nasıl seviniyor bak. "Teklifin geçerliyse hâlâ evlenelim" diyor. Eğer seveceksen Allah'ı ve Allah için olanları sev. Çünkü, hak etmeyenleri sevmek, bir türlü israftır!
993 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.