Ştolts’la dostu arabaya binip uzaklaştılar. Ştolts sordu: “Nasıl, bu dilencinin hikâyesini dinledin mi?”
“Bahsettiği İlya İlyiç kim?”
“Oblomov; sana ondan çok bahsetmiştim.”
“Evet, hatırladım; senin bir dostun, bir okul arkadaşın. Ne oldu?”
“Öldü, hayatı yok yere harcandı gitti.” Ştolts içini çekip biraz daldıktan sonra: “Zekâca kimseden aşağı değildi,” dedi. “Tertemiz, billur gibi bir ruhu vardı. Asil heyecanları olan bir insandı. Ama hiçbir şey yapmadı.”
“Niçin? Ne yüzden?”
“Ne yüzden mi?.. Oblomovluk!”
“Oblomovluk mu? O da ne demek?”
“Biraz zihnimi, anılarımı toparlayayım da anlatayım; sen de yazarsın, belki birisinin işine yarar.”
Ştolts dostuna işte bu okuduğunuz hikâyeyi anlattı.