İstanbul Fatih'te geçen bu hikaye hüzün ve bir o kadar da kederle doludur. Şöyleki Kutlu, bu eseri şöhret aşkı peşinde koşan bir kadın üzerinden ve ona ders veren bir keman eğitmeni Kenan vasıtası ile kurguya başlar. Kenan gazinolarda keman geçerek ve keman eğitmenliği yaparak geçimini sağlayan biridir. Semiramis'e keman dersi vermeye başlar. Tabi burada yazara okurun merakını celp etmesi için heyecan lazımdır. Bu heyecan aşk ile yerini bulur. Artık Kenan ve Semiramis birbirlerine aşıktır. Keman dersleri son bulur Semiramis çok meşhur bir assolist olur. Kenan ile evlenir, hatta çocukları olur. Ancak zamanla kutlamalar, röportajlar vesaire. Evlilik soba erer. Çünkü Semiramis şöhretin kurbanı olur. Gazinonun sahibi ile evlenerek çocuğu da Kenan'a bırakır. Kenan bu şehirden hicret eder. Çünkü hicret, hüznü rafa kaldırmakta en keskin bir araçtır. Ancak fakirlik, yoksulluk ve büyümekte olan oğlu Sadullah... Zamanla Kenan Kars tireninde keman söyler az veya çok demeden kendi yağında kavrulurdu. Bir gün Sadullah'ı da bu tirene bindirdi ve bu tirenin ayyaş alemciler tarafından kullanılan kompartımanında, hiç bir suçu yok iken katledilir. Bilahare tirenden aşağı atılır.Kenan oğlu Sadullah'ı da az ileri de tirende aşağı atarlar. Artık Kenan ölmüştür, olayın tek şahidi oğlu Sadullah ise dilsiz kalır...
Hikâye devam ediyor. Ancak analiz için bu kadarı yeter, diye düşündüm. Kutlu şöhretin çarpıcı yanlarını, olumsuz sonuçlarını ve aşkın insanı nerelere sürükleyebileceği gibi konulara değinir. Tabii fakirlik, yoksulluk ve garibanlık gibi kavramlar da bu hikâyenin tuzu ve biberidir. Hikâye tadını bu kavramlar ile almıştır. İyi okumalar... 
Mustafa Kutlu 
Tirende Bir Keman
