Bir ses vardı,
Ufak bir gürültü bayağı bir neşe.
Saatlerce bakıp geçerdi,
Kolunda saati,
Bir nefes vardı işte orada.
Bazen sinirleniyorum,
Hiç bir şey ellemeden.
Evren hakkında ne biliyoruz ve nasıl biliyoruz? Evren nereden geldi ve nereye gidiyor? Evrenin bir başlangıcı var mı, eğer varsa o halde başlangıçtan önce ne oldu? Zamanın doğası nedir? Zamanın sonu gelecek mi? Zamanda geriye gidebilir miyiz?
Bu evrende Allah'ın varlığına işaret eden güçlü rasyonel deliller vardır. (misal; kompleks tasarım gibi)
Ve benzer şekilde yokluğuna işaret eden bazı deliller de vardır. (kuantum mekaniği gibi)
Ve tek bir delil, bir şeyin varlığını/yokluğunu her zaman kanıtlamaya da yetmez.
Ama Allah'ın varlığı/yokluğundan ziyade, bizim için daha
Dune serisinin beşinci kitabı "Dune Sapkınları" ile geri döndüm dostlar! Bu sefer, kum solucanlarıyla bütünleşmiş Tanrı İmparator Leto II'nin hükümranlığı sona ermiş, geride bıraktığı karmaşık mirası çözmeye çalışan bir evren buluyoruz.
Leto'nun Altın Yol felsefesi, insanlığı durgunluğa ve belirli bir düzene sokmuştu. Fakat
''Yazdıkların şiir değilse kalsın”
…
“Aklınla yapayalnız baş başa
Nice alevli geceler geçtin”
…
“Sen sevgileri göğüsle ve ne olur anla”
Cahit Zarifoğlu
Şair Cahit Zarifoğlu ile yaşamları boyunca yolları uzun kesişenlerin kendilerini bahtlı saymaları için çok
esaslı nedenler var. Eğer bu kişiler, şiirin bir Müslüman için yirminci
Umarım benden bıkmazsın, seversin herkes önce sevdiğini söylerdi umarım sonra bırakmazsın. Söyledikten sonra ağzıdan bir laf çıktıktan sonra hele bir de inandırıcılığı varsa benim inanasım deli gibi kanacağım sevilmeye hasretle kaldığım zaman gelmişse, Yapamıyorum demezsin olmuyor demezsin senden önce başkası vardı seninle de onu unutma
Yazarın daha önce Ay Günlükleri serisini okumuş ve bayılmıştım. Gerçi o zamanlar lisedeydim ve kitap zevkim tam olarak rayına - en azından şu anki gibi değildi- oturmamıştı. Yine de çık beğenmiştim ve hala ara ara elime alıp okurum.
Bu kitabı da onun gibi olduğunu düşünerek aldım ama çok farklı bi evrenle karşılaştım. Yani farklı bir evren
Daha fazla abartılması ve konuşulması gereken bir kitap...
İlk kitap gibi ikincisi de tabii ki normal olarak mü-kem-mel. Yazarın bizi içine soktuğu evren o kadar gerçekçi ki. Her satırda November ile beraber can cana kan kana bir şekilde olayların karmaşıklığını bir yana bırakıp çözmeye çalışıyoruz. Kitabın kaldığı yerden ve uzatmadan akıcı bir şekilde devam etmesi ise ayrı bir güzel. Sonlara doğru her şey yerli yerine oturuyor ve bazı üzücü şeylerde oluyor maalesef. Son 100 sayfa göz açıp kapayıncaya kadar bitti nasıl oldu ben de anlamadım. Favori serim oldu desem abartmış olmam. Kesinlikle ama kesinlikle herkesin okuması gereken Amerikan türü romanlarda ilk sırada olmalı.
!SPOİLER!
Ines'in Aarya'yı kurtarmak için kendini feda etmesi bir o kadar benim için üzücü olsa da, Aarya'yla olan kardeşlik bağları ve birbirlerini her şeye rağmen koruyup kollamaları ise ayrı minik bir tebessüm oluşturdu...
Hem arada kaldığım, hem de çok sevdiğim bir kitap oldu desem, tam yeri olur. Yazar çok güzel bir evren yaratmış, çok akıcı, tüm hisleri hissettiriyor. Ama aşk meselelerinde çok karmaşık yazıyor ve ben sevmiyorum. Başrollerde de, yan rollerde de aşk meselelerini çok çarpıtıyor ve bazen yoruldum desem, yeri.
600+ sayfalık bir kitabı severek 3 güne
Eğer genişleyen bir evren ve Büyük Patlama görüşü doğruysa, o takdirde, daha güç sorularla karşılaşacağız. Büyük Patlama anında koşullar nasıldı? Ondan önce ne olmuştu? Maddeden yoksun küçücük bir evren vardı da ardından madde birden hiç yoktan mı yaratıldı? Bu nasıl oldu? Birçok toplumun kültüründe Tanrı'nın evreni hiç yoktan var ettiği yanıtı verilir. Ama soruları savsaklamak demektir bu. Eğer soruyu yüreklice sürdürürsek, bir adım daha atarak Tanrı'nın nereden çıktığını sormalıyız. Eğer bu soruya yanıt verilemez dersek, kendimizi boşuna yormadan, evrenin başlangıcı sorusunun yanıtsız kalacağı kararına neden varmayalım? Ya da Tanrı'nın her zaman var olduğunu söylersek, evrenin her zaman var olduğunu neden söylemeyelim?
Sayfa 271 - Onuncu Bölüm - Sonsuzluğun İpucuKitabı okuyor
Kitap babasını kaybeden bir adamın kendi yolunu bulma çabasını anlatıyor. Bildiğiniz kişisel gelişim kitabı ama 13-14 yaş grubuna daha çok hitap edecek cinsten. Hızlı okunan bir kitap ama verilen tavsiyeler ve öğütler o kadar basit ki.
Evren herkese gereksindiği şeyi yollardı. Syf 129
Sonuçta düşüncelerimi ben üretiyorum. Madem benden
Bu kitabı da serinin ilk kitabı gibi oldukça beğendim. Aksiyonun neredeyse tamamı son 30 sayfa içinde olsa da kitap sürükleyici ve heyecanlıydı.
İlk kitapta beni çok rahatsız eden ‘’Dante’nin kraliçesi olacağım’’ ergenliği bu kitapta yoktu ama Fallon bu kitapta da beni ergenlik noktasında şaşırtmadı. Kitabın yarısına kadar bir çok hareketi battı
Elimden bırakamadığım müthiş bir kitaptı. Her sayfasını ne olacağını merak ederek okudum ve kitabı kapattığımda Kya'nın çocukluğuna, yaşadığı zorluklara ve bütün bunlara rağmen hayata tutunmak için gösterdiği çabaya tanıklık etmek içimde bir şeyleri kırsa da bana bambaşka bakış açıları kazandırdı. Yazarın kullandığı üslup sayesinde kitap akıp gidiyor ve sanki Kya'yı uzaktan izliyormuşçasına bir hissiyat yaratıyor. Kitap boyunca izole dünyasında kendine nasıl geniş bir evren kurduğuna hayret ettim ve Kya'yı yaşadığı zorluklardan çekip alma, ona sımsıkı sarılma isteğiyle dolup taştım. Kısacası bana apayrı duygular yaşatan ve içimdeki kırılgan çocuğa dokunabilen bir kitap oldu. Mutlaka tavsiyemdir..