“Değişimin ve değişime gereksinimin olmadığı yerde akıl da yoktur.”
Bir kitap düşünün ki yazıldığında Einstein İzafiyet Teorisi'ni açıklamamış olsun. Ve bu eser buna rağmen zaman yolculuğuna bilimsel olarak değinen ilk öyküyü sunsun. Üstelik bunu yaparken okuyucusunu makinelerin ruhsuz dünyasına hapsetmesin ve bir yandan da vıcık vıcık romantizm ile hikayenin gerçekliğini lekelemesin. Yani demem o ki modern bilim-kurguya yön veren bir eser olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Hazır kitabı önermişken The Man From Earth filmini de önermiş olayım. Çünkü akış çok çok benzer. Zaman Yolcusu aynı zamanda arkadaşları olan bilim insanlarının olduğu odaya girer ve inanmayacaklarını bilse dahi onlara fantastik yolculuğunu anlatmaya başlar. Bu anlatım öylesine akıcı ki, zeki bir adamın saatler boyunca nefes almadan dil dökmesine benziyor.
Zaman Yolcusu'nun zamanda ileri hareket etmesiyle birlikte oluşan evrim ise tüm gelecek teorilerinden daha özgün. "Böyle olacağını hiç düşünmemiştim" nidaları ile okuduğum öykünün sonu ise okuyucuyu tatmin etmek zorunda kalmadan usulca sona eriyor.
Zaman MakinesiH. G. Wells · İndigo Kitap · 201829bin okunma
hurriyet.com.tr/galeri-son-daki...
Hemen yapmamız gerekenler:
1- Sadece isminin Türk olması sebebiyle tüm dünyayı bizim kurtardığımıza, damarımızdaki kanın diğer kanlardan farklı olup doğuştan asalet verdiğine kanaat getirmek
2- Fazlasıyla övünmek ve bunu neden Amerika veya Almanya'da yaptıklarını ciddi şekilde düşünmemek
3- İki biliminsanını en tepedeki politikacılarla -nedendir bilinmez- görüştürüp resimlerini çekmek ve sanki bu işi politik sistemin yaptırdığı izlenimini vermek
4- Bilimsel çalışmalardan hiç ama hiç bahsetmeden, 50 sene önce göçtükleri Türkiye'deki evlerinin duvarlarını fotoğraflamak ve sanki çimento bu işe vesile olmuşçasına yakından bakmak
5- Röportaj yapmak; tabi başlığa "evrim teorisi"ni çıkarmak şartıyla
6- Bu çifti Türkiye'ye çağırıp bir 10 gün kadar konferanstan konferansa gezdirmek; tabi sonraki çalışmaları hakkında bir detaya girişmeden...
Hastanızın Tanrının kucağında olma isteği hakikat değildir. Bu çocuksu bir istektir, hepsi o kadar! Bu ölmeme arzusudur, 'Tanrı' diye adlandırdığımız o ebediyen şişirilmekte olan emziğe sarılmaktır! Her ne kadar Darwin kanıtlarını gerçek bir sonuca ulaştırma cesaretini gösterememiş olsa da, evrim teorisi Tanrının gereksizliğini bilimsel olarak ortaya koymuştur. Tabii, siz de Tanrıyı bizim yarattığımızı ve şimdi de elbirliği ile onu katlettiğimizi biliyor olmalısınız.
Dolayısıyla Darwinci teori, dünyadaki teleolojik düzenin varlığının tam bir açıklaması sayılamaz. O bize sadece bazı durumların diğer durumlardan nasıl geliştiğini anlatır. Bundan dolayı teistik açıklamanın bir alternatifi değildir.
Evrim teorisi, bilim ve akla terstir; inkarcı aklın kendini kandırmak için ortaya attığı, gerçekle alakası olmayan bir teoridir..
Bilim ve akıl, yaratıcının varlığını kabul eder..
-Güven Taşdemir / “DUYGULARIN ŞAHİTLİĞİ”