yahu aradimda o video'yu bulamadim,
bi turko lavuk cekmis, iste amerikaya giden work and travelci sanirim.
ozetle diyor ki;
Turkiye ve kizlar icin (zaten ortadogu'da en buyuk dert halaaaaa sex/hic degismez)
iste gidip gormus orayi,
hani diyor burda, amerika'da normal guzel bir kizin ortalama en fazla 300-500 takipcisi var normali
Kültürel olarak doğru ve yanlışlarımız değişebilir. Bunun belki evrimsel bir çözümü de yoktur. Fakat biyolojimizi mümkün olduğunca iyi öğrenip özellikle gelecekteki medeniyet inşa sürecimizde bunu en önemli başlangıç bilgisi olarak ele almayı başarabilirsek bugüne değin yaşadığımız birçok sorunu bertaraf etmenin yanı sıra öngöremediğimiz sorunlar için de şimdiden hazırlıklı ve teçhizatlı olabiliriz
Evrimsel açıdan çok iyi bir nedeni olduğu için korku bizim en ilkel duygumuzdur. Korku olmasaydı atalarımızın çoğu yaşayamazdı. Korku, tam olarak beynin merkezinde doğar ve buradan
nörokimyasal dalgalar halinde yayılarak beynin tüm diğer kısımlarını etkiler.
Karşılıklı kaçamak bakışlar ve ürküten bir sessizlik... İnsanın iyiye yorduğu her şey için kendisine kızdığı, ümitlenmekten ölümden korkar gibi korktuğu o anlar... Alper, sessizliğin neyi getireceğinin bilincinde, susmamacasına konuşmaya başladı. Sesi uzun bir tefekkür sürecinin sonunda varılmış derin çıkarımları izah edecekmiş gibi ciddi bir tona
Modern insanlık bitmek tükenmek bilmeyen bir "fırsat kaçırma korkusu" (fomo, "fearing to miss out") tarafından esir alınmış durumda. hiç olmadığı kadar çok seçeneğimiz olmasına rağmen, tercihlerimize odaklanma yeteneğimizi kaybetmiş haldeyiz.
Bu başlık bir seri olarak gidecek, başlık altında kadın erkek ilişkilerini evrimsel psikoloji perspektifinden ele alacağız. Başlarken iki uyarı yapmam gerek, ilki ben Redpill'ci değilim. Bilmeyenler için Redpill de kadın erkek ilişkilerini evrimsel psikoloji penceresinden açıklayan ve Stoacı felsefeyi benimseyen bir akımdır. Rollo Tomassi
Ses ve ışık spektrumunun insanların duyularını aşacak kadar geniş olması gibi, zihinsel durumların spektrumu da ortalama bir in sanın farkında olduğundan çok daha geniştir. Görünür ışığın dalga boyu 400 ila 700 nanometre arasındadır. İnsan görüşünün bu dar aralığının ötesinde kızılötesi, mikrodalga ve radyo dalga ışınları yer alır. Bu ışık
Evrim psikoloğu David Buss'a göre beynimizdeki güdülerin milyonlarca yıldır değişmemiş olması dünya genelinde kadınların uzun süreli ilişkilerinde, karşılarındaki insanlarda neden benzer nitelikler aradıklarının açıklaması olabilir.
Evrimsel ve biyolojik perspektiften baktığımızda iki ana program çalışır insan canlısında: hayatta kalmak ve üremek. Hayatta kalma kısmı, açlık, üşüme, ağrı, korku gibi şiddetli duyu ve duygularla desteklenmiştir ki canlı kendini korusun ve ölmesin. Üreme kısmı ise cinsel istek, tutku, yalunlık, bağlılık arzusuyla desteklenmiştir ki canlı üremekten vazgeçmesin (zira üremenin bedeli yüksektir). Yani aslında hepimiz biyolojik belirlenmişliğimiz gereği hayatta kalmaya çalışır ve sevecek, ilişki kuracak birilerine ihtiyaç duyarız (üremesek de duyarız çünkü bu iki ana program her halükârda çalışır).
Şiddet konusunu, alanı Evrimsel psikoloji olan Steven Pinker'ın, hem kendi alanı ile hem de alanı dışında kalan bütün bilim dallarıyla (politika,felsefe, sosyoloji, tarih, ekonomi) kronolojik olarak ele almasıyla oluşturulmuş bir eser. Bu alanlar arasında geçişler yapılırken aynı zamanda bir çok bilimsel araştırma ve makaleye de atıfta bulunarak yer yer grafiklerle de bunu göstermeyi çekinmemiş yazar. Hatta her argümanı grafiklerle yıllara göre göstermiş de diyebiliriz. Kitap sadece bahsedilen bilim dalları arasında geçişler yapmıyor aynı zamanda örneklerin akılda kalması için günümüz modern çağdan sinema,TV ve kültür endüstrisine de atıflar yaparak bu örnekleri güçlendirip, daha da anlamlı ve akılda kalıcı olmasını sağlıyor. Tek kötü yönde eleştirim kitapta yer alan Anarşizm kavramı, kapitalist devletlerin söyleminde kalan kaosu niteler biçiminde kullanılmış, onun haricinde de tabi liberal politikalar yüceltilmiş lakin tam anlamıyla kafamızdaki özgürlükçü ütopyaya uymak zorunda da değil. Ayrıca yazara göre başımıza ne geldiyse ideoloji yüzünden geldi , bu eleştirim de ayrı bir ironi oldu tabi. Genel hatlarıyla incelendiğinde gayet açıklayıcı, bilimsel ve bir o kadar aydınlatıcı olmuş bir eser. Bu tarz kıyıda köşede kalmış konuların tarihsel olarak bilimsel araştırmalarla desteklenip önümüze konmasına hayranım, umarım ilerde daha böyle bir çok eser çıkar da okuruz.