Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yüce Allah buyuruyor. Mü’min’ler ancak kardeştir. (Hucurât, 10) Hz. Âdem’den günümüze kadar gelip geçmiş ve kıyâmete kadar gelecek olan bütün Mü’min’ler kardeştir ve bu kardeşlik kabirde, mahşerde, sıratta ve cennette ebediyyen devam edecektir. Bu nedenle bizden önce gelip geçmiş ve şu anda yer altında yatmakta olan din kardeşlerimizi de unutmayalım ve dualarımıza onları da ortak edelim. Yüce Allah buyuruyor: Onlardan (öncekilerden) sonra gelenler derler ki: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce imanla (âhirete) göçmüş (din) kardeşlerimizi bağışla!” (Haşr, 10)
Yüce Allah buyuruyor: Ey Rabbimiz! Hesabın görüleceği gün beni, annemi, babamı ve bütün Mü’min’leri bağışla! (Rabbenağfir-lî ve livâlideyye ve lil-mü’minîne yevme yekûmü’l-hisab) (İbrâhim, 41) Her namazın son oturuşunda Rabbenâ âtinâ’dan sonra yukarıdaki âyet-i kerîmenin Arapça aslını okuyan kimse kendisi, annesi, babası ve hz. Âdem’den günümüze kadar gelip geçmiş trilyonlarca Mü’min’ler için dua eder ve kendisi de onların yani yüz bini aşkın peygamberin, milyonlarca evliyanın ve trilyonlarca Mü’min’lerin duasına ortak olur. Ne yazık, inandığı halde beş vakit namazı kılmayanlara ve trilyonlarca din kardeşinin duasından yoksun olanlara!..
Reklam
Hikmet ve basiret sahibi bu büyüklerden biri olduğuna hüsn-i zan ettiğimiz İbn Atâullâh el-İskenderî-kuddise sirruh-, bu latif hakikate ve ince edebe şöyle işaret eder: "Hayır ve hasenât, ibâdet ve taat senin tarafından iş- lendi diye sevinme; fakat bu güzellikleri, Allah seninle ve sende ortaya çıkardığı için, işte bu lütfa ve teveccühe svin! Nitekim Rabbimiz şöyle buyurmuştur: (Ey Nebiyy-i Ekrem! Kullarıma) de ki: Ancak Allah'ın fazlı ve rahmetiyle, işte ancak bunlarla sevinsinler! Zira bu ihsân ve ikramlar, onların toplayıp biriktirdiği her şeyden daha üstündür ve daha hayırlıdır." (Yūnus Sûresi, 58) Müfessirler bu âyet-i kerimede zikredilen fazl ve rahmeti, Yüce Rabbimizin kullarına olan her çeşit ihsân ve ikramı anlamında açıkladıkları gibi, "Kur'an ve İslâm nimeti" olarak da tefsir etmişlerdir. İbn Ataullah kuddise sirruh da bu mânâlarla birlikte, zâhiren kul tarafından işlenen hayır ve hasenâtın, ibâdet ve taatların da esasen Hak Teâlâ'nın kuluna olan fazl ve ihsânı olarak görülmesi gerektiğini hatırlatmıştır. Burada dikkat çekilen çok daha önemli bir diğer husus da, sevinme noktasının amelin kendisi değil, Hakk'ın kuluna olan iltifat ve teveccühü olmasıdır. Yani kul burada, amelden ziyade Rabbiyle sevinmiş olmaktadır.
Sayfa 38
"Herhangi birinize ölüm gelip de: «-Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de SADAKA VERSEM ve SALİHLERDEN OLSAM!» demeden önce, size verdiğimiz rızıktan infak edin." ( 63/Munafikün, 10. Ömrünü ziyan edenlerin feryatlarını ve mazeretlerinin geri çevrilişini canlandıran şu ayet-i kertme de, ne kadar ibretlidir: "Onlar orada imdad istemek için: «-Ey Yüce Rabbimiz! Ne olur, bizi buradan çıkarıp dünyaya geri gönder de, daha önce yaptıklarımızdan başka, salih ameller yapalım!» diye feryad ederler. Allah Teala onlara şöyle buyurur: «-Biz size, düşünüp ibret alacak ve hakikati görecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Hem size peygamber de gelip ikaz etti. Öyleyse tadın azabı! Zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur!" ( 35/Fatır, 37.) Hayattaki bütün nimetlerde olduğu gibi zaman israfının ana sebebi de , ölümü layıkıyla idrak edememek veya bu müthiş hakikati kendimizden uzak görmek gafletidir . Halbuki hadis-i şerifte: "Bütün zevkleri kökünden yok eden ölümü çokça hatırlayınız!" buyrulur. Bu ikaz-ı nebeviye rağmen devam eden lakaydiliklerin, günün birinde acı bir azap faslı olacağı muhakkaktır.
Sayfa 120 - Otto YayınlarıKitabı okudu
Dualardan Yoksun Olmayalım
Yüce Allah buyuruyor: Ey Rabbimiz! Hesabın görüleceği gün beni, annemi, babamı ve bütün Mü’min’leri bağışla! (Rabbenağfir-lî ve livâlideyye ve lil-mü’minîne yevme yekûmü’l-hisab) (İbrâhim, 41) Her namazın son oturuşunda Rabbenâ âtinâ’dan sonra yukarıdaki âyet-i kerîmenin Arapça aslını okuyan kimse kendisi, annesi, babası ve hz. Âdem’den günümüze kadar gelip geçmiş trilyonlarca Mü’min’ler için dua eder ve kendisi de onların yani yüz bini aşkın peygamberin, milyonlarca evliyanın ve trilyonlarca Mü’min’lerin duasına ortak olur. Ne yazık, inandığı halde beş vakit namazı kılmayanlara ve trilyonlarca din kardeşinin duasından yoksun olanlara!..
Sayfa 83 - www.tomorhoca.com Adapazarı 2022, 8. BaskıKitabı okudu
Yüce Allah buyuruyor. Mü’min’ler ancak kardeştir. (Hucurât, 10) Hz. Âdem’den günümüze kadar gelip geçmiş ve kıyâmete kadar gelecek olan bütün Mü’min’ler kardeştir ve bu kardeşlik kabirde, mahşerde, sıratta ve cennette ebediyyen devam edecektir. Bu nedenle bizden önce gelip geçmiş ve şu anda yer altında yatmakta olan din kardeşlerimizi de unutmayalım ve dualarımıza onları da ortak edelim. Yüce Allah buyuruyor: Onlardan (öncekilerden) sonra gelenler derler ki: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce imanla (âhirete) göçmüş (din) kardeşlerimizi bağışla!” (Haşr, 10)
Sayfa 83 - www.tomorhoca.com Adapazarı 2022, 8. BaskıKitabı okudu
Reklam
Her Güzellik Kendini Bilmekle Başlar
HZ Âdem[aleyhisselâm]ile İblis'in durumları bunun en güzel misalidir.HZ.Âdem[aleyhisselâm]cennetten uzak düştü,hasret çekti.Fakat af diledi, Allah'ın mağfiretine Mazhar oldu. İblis ise isyanına devam etti, suçu Allah'a yüklemeye kalkıştı. Böylece hatayı kendisinin yaptığını kabul etmedi. Sonuçta rahmete layık görülmedi ve
"... Ey Rabbimiz, bize yüce katından bir rahmet ver ve işimizde, Senin rızanı erişmek için muvaffakiyet nasip et." Kehf, 18/10.
Sayfa 109 - Karavan ÇocukYayınevi
Tahrim Suresi
Ey iman edenler! Allah'a etkili, yürekten bir tövbe ile tövbe edin. Böylelikle Rabbiniz sizin kabahatlerinizi örter, sizi altından ırmaklar akan cennetlere koyar. O gün Allah, peygamberi ve onunla beraber olan iman edenleri utandırmayacaktır. Onların nurları, önlerinde ve arkalarında koşacaktır. Onlar şöyle diyeceklerdir: Ey bizim Rabbimiz! Bizlere nurumuzu tamamla, bizleri mağfiretinle yarlığa! Şüphesiz Sen, her şeye gücü yetensin. 8 (28.Cüz,66.Sûre)
“Allah hiç kimseye taşıyabileceğin­ den daha fazlasını yüklemez: kişinin yap­ tığı her iyilik kendi lehinedir, her kötülük de kendi aleyhine.” “Ey Rabbimiz! Unutur veya bilmeden ha­ta yaparsak bizi sorgulama!” “Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yükle­diğin gibi bize de ağır yükler yükleme! Ey Rabbimiz! Güç yetiremeyeceğimiz yük­leri bize taşıtma!” “Günahlarımızı affet, bizi bağışla ve rahmetini yağdır üstümüze! Sen Yüce Mevlâmızsın, hakikati inkar eden topluma karşı bize yardım et!” “
Reklam
رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ ٭ رَبَّنَٓا اِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فٖيهِ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُخْلِفُ الْمٖيعَادَ ٭ Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalblerimizi sapıklığa meylettirme. Yüce katından bize bir rahmet bağışla. Muhakkak ki veren Sensin, dualara cevap verip istediklerimizi bize bağışlayan Sensin. Ey Rabbimiz! Geleceğinde şüphe olmayan hesap gününde insanları huzuruna toplayacak olan da muhakkak ki Sensin. Hiç şüphe yok ki Allah va’dinden dönmez. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:8-9.)
“Hz. Mûsâ’ya kavminden bazıları şöyle bir soru sordular:” “-Yâ Mûsâ! Rabbimiz uyur mu?” Hazret-i Mûsâ (Aleyhisselâm) kendisine bu soruyu soranlara: “-Ey kavmim! Allah’tan korkun, bu nasıl bir soru?” Diyerek bu gafil ve de cahil kişileri uyardı. Fakat yüce Allah, bu kişilerin aklına gelen soruya açıklık getirmek için, Allâhü a’lem (doğrusunu en iyisini Allah bilir) ve yüce peygamberi Hz. Mûsâ’sının kavmini bilgilendirmesi için; “-Yâ Mûsâ! Senden, Rabbin uyur mu? diye sordular. Sen iki eline birer dolu bardak al ve uyumadan bekle.” Cenâb-ı Allah’ın bu emri üzerine Hz. Mûsâ peygamber, iki eline su dolu birer bardak aldı ve geceleyin beklemeye koyuldu. Aradan bir zaman geçince (belki gecenin üçte biri gibi bir zaman) Hz. Mûsâ peygamber uyuklar gibi oldu. Uyuklama hali gelir gelmez bardaklar elinden düşüp kırıldı. Bunun üzerine Allah Teâlâ Hz. Mûsâ’ya: “-Yâ Mûsâ! Eğer ben uyuklamış veya uyumuş olsaydım, gökler ve yer düşer, paramparça olurdu; tıpkı senin elinden düşen iki bardak gibi…”
Sayfa 425Kitabı okudu
Din
23:İkisi de,"Ey yüce Rabbimiz!" dediler "Biz kendimize yazık ettik; şayet bizi bagişlamaz ve bize merhamet buyurmazsan,hiç şüphesiz kaybedenlerden olacağiz!" Bunun üzerine ALLAH ikisini debagişladı ve işledikleri günahın cezasını çekmeleri için değil asıl yaratılış gayeleri olan halifelik görevini yerine getirmeleri için cennet den çikarıp yeryüzüne gönderdi.Çünkü zaten tövbeleri kabul edilmiş,suçlarıda bagışlanmiştı:
"Sizi şahit tutuyorum, ben onları bağışladım."
İbn Abbâs (r.anh) anlatıyor: Bir gün Allah Resûlü, arkadaşlarına öğüt vermekte olan Abdullah b. Revâha'nın (r.anh) yanından geçerken onlara şöyle dedi: "Sizler, Allah'ın sizinle birlikte sabretmemi emrettiği bir cemaatsiniz." Sözlerini şöyle sürdürdü: "İyi dinleyiniz! Siz burada kaç kişi oturuyorsanız, sizin bu sayınız kadar melek de sizinle birlikte oturuyor. Siz Allah'ı tesbih ettiğinizde onlar da tesbih ederler; siz Allah'a hamdettiğinizde onlar da hamdederler; siz Allah'ı tazim ettiğiniz zaman onlar da Allah'u Ekber diyerek O'nu tazim ederler. Sonra, Yüce Allah'ın huzuruna çıkarlar. Allah, kullarının ne yaptığını meleklerden çok daha iyi bildiği hâlde melekler: 'Ey Rabbimiz! Kulların seni tesbih ettiler, biz de tesbih ettik. Allahu ekber dediler, biz de dedik. Sana hamdler sundular, biz de sana hamdettik.' derler. Rabbimiz de: 'Ey Meleklerim! Sizi şahit tutuyorum, ben onları bağışladım.' buyurur. Melekler: 'Fakat onların içinde çok günahkâr falan ve filân da vardı.' derler. Allah: "Onlar öyle bir cemaattir ki, onlarla birlikte oturan kimse bedbaht olmaz!" buyurur.”
Sayfa 324Kitabı okudu
477 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.