Abdullah Çatlı, İsviçre'nin Basel kenti savcılığınca uyuşturucu madde kaçakçılığı suçundan aranmaktadır; Fransız polisince aynı suçtan ötürü tutuklanmıştır. Ağca'yı cezaevinden kaçıranların
Efendimizin (aleyhissalâtu vesselâm) müjdeleri, O'nun ashabının pak naaşları ile şereflenmiş, O'nun sevdalılarının yüzyıllarca suladığı bu topraklardan... Hakaretler, meşum sesler yükselir oldu.
Bizler ta Fransa'da sahnelenmek istenen hakaret tiyatrosuna müdahale eden ecdadın devamıyız. Ne inancımız ne reflekslerimiz ne de kanımız bunu unutmuştur.
Âsım'ın Nesli üye ve takipçileri 1446 yılında nebilerimizi okuyup dimağına nakşetti. Nasipse Eylül ayı itibarıyla dimağımızı Nebi-i Zişan'ın ömrü ile kamaştıracağız.
Bugün bu meşum cüreti göstererek safını belli eden ve bu cürete karşı saf tutmamıza boş gözlerle bakan herkes bilmelidir ki bu topraklar fetretler yaşasa da davasına dönmektedir! Toprak sulanmaktadır. Filizler çiçeğe durmaktadır. İslâm davası yükselmekte, küfür körelmektedir. Peygamber sancağı her geçen gün fezaya daha da yaklaşmaktadır!
Ve şimdi, hatırladıkça sevinen yüreklere ne mutlu: Âsım'ın Nesli Okuma Grupları 1447 gündemi Hatemu'l Enbiya'dır. Paris'ten Katar'a, Edirne'den Van'a kadar cihanı gül kokusu ile sarmaya niyetlenmişiz!
"Aydınlat Benim Kuşkularımı, son yıllarda okuduğum en büyüleyici dile sahip roman! Ahmet Hamdi Çınar'ın kelimeleri adeta bir nehir gibi akıyor: İstanbul'un sokaklarında kaybolurken hissettiğiniz nemli hava, Örüklü Köyü'nde ekinlerin arasında koşarken içinize çektiğiniz toprak kokusu... Her cümle sizi sarıp sarmalıyor. Karakterler o kadar gerçek ki; İlter'in yalnızlığını omuzlarınızda, Eylül'ün cesaretini kalbinizde taşıyorsunuz. Bu kitabı elinize aldığınızda, 'bir bölüm daha' demekten kendinizi alamayacak, zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız!
Çınar'ın en büyük başarısı, sıradan hayatları epik bir yolculuğa dönüştürmesi. Kronos Oteli'nin koridorlarında dolaşırken içinizde bir merak kıvılcımı, Feride'nin sıcaklığını hissederken içinize bir huzur yayılıyor. Kitabı bitirdiğinizde, karakterlerle vedalaşmak gözlerinizi dolduruyor! Edebiyatın gücüne inananlar için vazgeçilmez bir başyapıt.
Not: Kahvenizi hazırlayın; çünkü bu kitap uykunuzu feda ettirecek!"
Rüzgâr, hafifçe perdeyi araladı o akşamüstü. Sarı-mavi bir gökyüzü pencereye yaslanmışken, Süveyda kahvesini elinde tutuyordu ama bir türlü yudumlayamıyordu. İçindeki sızı, buhar gibi dağılmıyordu