Stefan Zweig, insanların duyarsızlığına, alaycılığına, soyut körlüklerine karşı umutsuzluğa kapılan, ümidini yitiren bir yazar. Hani deriz ya "insana ve insaniyete inanıyorum" diye işte yazar insana da insaniyete de inancını yitirmiş. Bunda yaşadığı coğrafyanın da yaşadığı yılların da etkisi hayli fazladır zannımca.
Lyon'da Düğün adlı eserinde Lyon'da Düğün, İki Yalnız İnsan ve Wondrak adlı öykülerin yer aldığı hacimce çok küçük ama fazlasıyla düşündürücü bir kitap.
Öykülerin temelinde kendilerine benzemeyen insanlarla alay eden, onların yaradılıştaki kusurlarını acımasızca yüzlerine vurmaktan çekinmeyen insanlar var.
Lyon'da Düğün adlı hikayede tek bir gecelik ömrü kalan insanların sırf kendileri daha önce hapse atıldılar diye yeni atılan kader arkadaşlarını başlangıçta dışlamaları, görmezden gelmeleri, İki Yalnız İnsan ve Wondrak adlı öykülerde ise insanın yaradılışındaki kusurlarla alay edilmesi Zweig'ın kalp kırıklıkları aslında.
Hikayelerdeki bu kırıcı unsurların yanısıra minik sevinçler de var tabii öyle ya her şey zıddıyla vardır.
Tüm insanların bir çiftin mutluluğu için seferber olması, iki yalnız insanın birbirini bulmasındaki sevinç kıpırtısı ve toplum tarafında ne kadar dışlanmış olursa olsun annenin evladına olan sevgisi... Karanlık bir gecede gökyüzünde yanıp sönen yıldızlar gibi ince sevinçleri de yerleştirmiş öykülerine Zewig.
Bir saatte okunabilecek, kısacık bir kitaptı ancak farkındalıkla okunmasını tavsiye ederim.