İşte o an, yemin ederim, yüreğimin en gizli odasında oturan hayat tini öyle şiddetle titremeye başladı ki, en güçsüz nabızlarımda tüm dehşetiyle görünür oldu. "İşte bana hükmedecek, benden güçlü bir tanrı" diyordu titreyerek. O an, tüm duyu tinlerinin algılamalarını ilettikleri, yukarı odada oturan ruhsal tin büyük şaşkınlık içinde, özellikle görme tinlerine yöneldi ve şöyle dedi: "İşte mutluluğunuz görünüyor size". Bunun üzerine, beslenmemizin yönetildiği bölgede oturan bitkisel tin ağlamaya başladı ve, "Eyvahlar olsun, bundan böyle sık sık derde girecek başım!" dedi ağlayarak. O andan başlayarak hemen Aşk'la bütünleşen ruhum onun buyruğuna girdi, ve imgelemimin verdiği güçle üzerimde öyle etkinlik ve egemenlik kurmaya başladı ki Aşk, tüm arzularına eksiksiz uymak zorunda kaldım.
Fakat Ashab-ı Kehf’ten ne kadar uzak olduğunu, onlara ne kadar yabancı bulunduğunu ansızın bir görsen canının ödü kopar gider.
Ömrün boyunca gönül remzinden bir harfin bile kokusunu alamadın; a Kur’an okuyan, hafızsın, ehilsin, ustasın ama bu böyle.
Seni ne kadar uzaklaştırdılar da iş değirmen taşlarına mil oldun gitti; şu işsizlerin işlerine katılmaya, karşılıksız işe koyulmaya gücün yok senin.
Seni her solukta yeniden yeniye bir işe koşarlar;
düzenbazlık yolunu tutarlar da kendi haline bırakmazlar.
Gâh ustalık sevdasına, gâh şehvete düşersin; gâh askere kumandan olursun, gâh ağalık ipiyle bağlanırsın.
Efendiler efendisi Şemseddin, Tebriz’den bir zekâtla canına yardım etmezse eyvahlar olsun, yazıklar olsun canına senin.