Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
MALLARI ÂHİRETE GÖNDERMEK
Molla Nureddin Hamza bin Atâullâh, halk arasında “Üçbaş” diye bilinen meşhur âlimlerden bir zâttır. Manisa, İznik, İstanbul Ebû Eyyûb el-Ensârî ve Edirne Üç Şerefeli medreselerinde müderrislik yapmıştır. 1534 senesinde vefat etti. Kabri, Fatih, Karagümrük’te yaptırmış olduğu külliyenin yanındadır. Molla merhum, elinin sıkılığı ve mal toplamaktaki hırsı ile bilinirdi. Bir dirhem harcasa pek üzülür, bir dinar ardından ayrılık ateşi çekerdi. Kendisi de eski elbiseler giyerdi. Böyle yaparak hadsiz hesapsız dirhem ve dinar biriktirip nice mal topladı. Daha sonra bu para ve mallarla âhiret saadetinin en faydalı vesilelerinden olan sadaka-i câriye olarak evinin yakınında bir mescit ve yanına bir de medrese inşâ ettirdi. Medresedeki fakir hoca ve talebelerin geçimleri için birçok gayrimenkuller ve okumaları için de birçok kitaplar vakfetti. Sultan Süleyman Han’ın veziriazamı İbrahim Paşa, bir gün Molla ile sohbet ederken dedi ki: “Sizin, altın ve gümüşe bu kadar meyliniz ve sevginiz varken sizden umulmayacak bir surette bu kadar büyük meblağları nasıl çıkarıp da hayrât ve hasenâta sarf ettiniz?” Üçbaş Molla ona şöyle cevap verdi: “Doğrudur. Benim, altın ve gümüşe aşırı düşkünlüğüm vardır. Hattâ bu sevgimden dolayı onları dünyada bırakmayıp âhirette de benimle beraber olsunlar diye hayır ve hasenâta harcayarak âhirete göndermek istedim.”
MALLARI ÂHİRETE GÖNDERMEK
Molla Nureddin Hamza bin Atâullâh, halk arasında “Üçbaş” diye bilinen meşhur âlimlerden bir zâttır. Manisa, İznik, İstanbul Ebû Eyyûb el-Ensârî ve Edirne Üç Şerefeli medreselerinde müderrislik yapmıştır. 1534 senesinde vefat etti. Kabri, Fatih, Karagümrük’te yaptırmış olduğu külliyenin yanındadır. Molla merhum, elinin sıkılığı ve mal toplamaktaki hırsı ile bilinirdi. Bir dirhem harcasa pek üzülür, bir dinar ardından ayrılık ateşi çekerdi. Kendisi de eski elbiseler giyerdi. Böyle yaparak hadsiz hesapsız dirhem ve dinar biriktirip nice mal topladı. Daha sonra bu para ve mallarla âhiret saadetinin en faydalı vesilelerinden olan sadaka-i câriye olarak evinin yakınında bir mescit ve yanına bir de medrese inşâ ettirdi. Medresedeki fakir hoca ve talebelerin geçimleri için birçok gayrimenkuller ve okumaları için de birçok kitaplar vakfetti. Sultan Süleyman Han’ın veziriazamı İbrahim Paşa, bir gün Molla ile sohbet ederken dedi ki: “Sizin, altın ve gümüşe bu kadar meyliniz ve sevginiz varken sizden umulmayacak bir surette bu kadar büyük meblağları nasıl çıkarıp da hayrât ve hasenâta sarf ettiniz?” Üçbaş Molla ona şöyle cevap verdi: “Doğrudur. Benim, altın ve gümüşe aşırı düşkünlüğüm vardır. Hattâ bu sevgimden dolayı onları dünyada bırakmayıp âhirette de benimle beraber olsunlar diye hayır ve hasenâta harcayarak âhirete göndermek istedim.”
Reklam
Beyta Dilî ( Dilo Rabe ) • Feqîyê Teyran
Dilo rabe dilo rabe, Veke çava, ku êvar e, Nezan û bes di xew da be, Bi newmê ra mebe yare.. Dil û şîrîn neke newmê, Ji nefsa xwe bike lewmê, Neçe nêzîka wê qewmê,
izz b. Abdisselâm'ın öğrencilerinden el-Bâci hâdiseyi şöyle nakletmektedir: "Hocamız bir Bayram günü Eyyübi Hükümdarı Eyyûb'un yanına kaleye gitti. Orduyu ve devlet erkânını hükümdarın önünde saf saf dizilmiş halde gördü. el-Meliku's-Salih de Bayram günlerine özgü bir şaşaa içerisinde, Mısır hükümdarlarının âdeti üzere süslü
......... OLMAYINCA
1 Ben bunda turur degülem dost katına varmayınca Gussadan gönlüm açılmaz dostun yüzin görmeyince 2 Yâre ben Eyyûb degülem bunca belâya sabr idem Şol kadar çekem derdi tâ dermân ele girmeyince 3 Yâre ben Ya'kûb degülem aglayup gözsüz olamam Aglamak bana yarașur ben Yûsuf'um bulmayınca 4 Yâre ben Yûsuf degülem bâzirgâna kul olamam Kulluk eylemem hocama Mısr'a sultân olmayınca 5 Gör Abdürrezzâk'ı n'itdi ışk içün dînin terk itdi Palâs geyüp hunzir gütdi tâ ma'şûk ele girmeyince 6 Yûnus'a ta'na uranlar ışka harâmdur diyenler Işkıla fâsık olan yeg 'ışksuz müselmân olmayınca
Sayfa 196Kitabı okudu
İstanbul'da şahs-ı manevisi ile yıllara meydan okuyan nice camilerimiz var. Bunların arasında her gittiğimde içimi huzur dolduran Eyüpsultan'ın yeri ise hep bir başka olmuştur. Camiinin mihrap kısma doğru bakıldığında sol tarafında bulunan Lâ Edri tarafından yazılan Osmanlıca eser de ise Eyüp Sultan Hazretlerinin değerini şöyle anlatıyor: "Yetişmez mi Bu Şehrin Halkına Bu Ni’met-i Bârî Habîb-i Ekrem’in Yâri Ebâ Eyyûb el-Ensârî”
Reklam
TEBERRÜK
Ebû Eyyûb radıyallahu anh bizzat anlatıyor: "Akşamları yemek hazırlar, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'a takdim ederdik. Kapları iade buyurduğu zaman ben ve eşim Ümmü Eyyûb, Resûlullah'ın mübarek parmaklarının değdiği yerleri araştırır ve oralardan yemek suretiyle teberrük ederdik.
Eyyûb Sabri pâşa “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Mir’ât-ül Haremeyn) kitâbında diyor ki, (Sultân Abdülmecîd hân “rahmetullahi teâlâ aleyh”, Mustafâ Reşîd Pâşanın mason olduğunu, islâmiyyete uymıyan bir yol tutduğunu anlayınca, kahrından, üzüntüsünden hastalandı. Yatakda oturamıyor, hep yatıyordu. Yalnız, mühim şeyler okunuyor, (irâde-i şâhâne) alınıyordu. Sırada bulunan bir kâğıd için (Medîne ehâlîsinin bir dilekçesi okunacak) bilgisi verildi. (Durun, okumayın! Beni oturtun!) buyurdu. Arkasına yastık koyup, oturtuldu. (Onlar, Resûlullah efendimizin komşularıdır. O mubârek insanların dilekçesini yatarak dinlemekden hayâ ederim. Ne istiyorlarsa, hemen yapınız! Fekat, okuyunuz da, kulaklarım bereketlensin!) buyurdu. Bir gün sonra vefât eyledi.) İşte, Osmânlı Türk sultânlarının ahlâkı, hayâsı ve İslâmiyyete saygıları böyle idi. Türkün islâmiyyete olan bu saygısı ve edebi, Mescid-i se’âdetde, pis ayaklarını kabr-i se’âdete karşı uzatıp, leş gibi yatan vehhâbîlerin saygısızlığı ve edebsizliği ile hiç bir olur mu?
Sayfa 442Kitabı okudu
Hicretten sonra Efendimiz'i (sav) evinde misafir eden hepimizin "Eyyüb Sultan" olarak bildiği Eyyûb el-Ensârî(ra) 90 küsür yaşında İstanbul'a kadar gelmiş ve orada vefât etmiştir. Ümmü Haram (ra) annemiz 86 yaşında ilk deniz seferine katılmış ve Kıbrıs'ta vefât etmiştir. Bu sahâbelerin içinde 20 bin kilometre ötedeki Çin sınırına kadar gidenler bile vardır. Onların her biri Allah yolunda cihad etmiş, gayret göstermiş, mücadele etmiştir.
Sayfa 20
Uzun metrajlı bir otobüs yolculuğundayım. Evet yine otobüs ve yine yağmur. Samiha Ayverdi'den İbrahim Efendi Konağı'na dair okuyorum. Ben otobüse bindiğimde İbrahim Efendi hasta idi, yolculuğum sırasında vefat etti ve teşyi' eylediler. Hatta Hattat Aziz Efendi tarafından cel'î sülüs ile yazılmış kitabe-i.seng-i mezarını dahi
Reklam
Eyüp Sultan Camii'nin İlk Bânîsi:Fatih Sultan Mehmed Han
Kostantiniyye'nin fethinin hemen akabinde ni'me'l-emir Fatih Sultan Mehmed Han, bu şehirde medfun Ashab-ı Kiram hazarâtının nurlu kabirlerinin tespitini arzu eder. Bunun için öncelikle Müslümanların ilk İstanbul kuşatmasında şehit olduğu bütün kaynaklarda sabit olan Sahabe-i Kiram'dan Mihmandâr-1 Resûl, Alemdar-1 Cenâb-ı Resûl-i Bârî namıyla meşhur Halid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri'nin kabrinin bulunması için ni'me'l- ceyşin en büyüklerinden, âlim, fâzıl ve hekim olan hocası Şeyh Akşemseddin Hazretleri'ne müracaat eder. Bunun üzerine Akşemseddin Hazretleri, keşif ve kerametiyle Ebû Eyyûb el- Ensârî'nin (r.a.) kabrinin yerini bulur.
400 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Bir Eyüp Sultan romanı.. Divan Edebiyatını sevdiren adam olarak tanınan çağdaş yazarlarımızdan İskender Pala, 2014 yılında yayımlanan 'Mihmandar' isimli romanında, kutlu zamanlarda Nebî'nin mihmândarı, ahir zamanda ise İstanbul'un mihmânı olan Ebu Eyyûb el- Ensarî'nin Medine'den İstanbul'a uzanan
Mihmandar
Mihmandarİskender Pala · Kapı Yayınları · 202011,7bin okunma
Kızkulesi'ne Gazel
Denizin ortasında yükselmiş ışık anıtıdır o İslâmın denizden güneşe yükselen sütunu gibi Denizden yükselmiş bir Eyyûb Sultan gecesi mumu gibi Geceyi gündüze dönüştüren ruh oyunu gibi Bakireliğin kehânete kurban oluşu değil Işığın şehre ilk kabul edilip dağıtılışının merkezi Bizans dirilmek için ummasın ondan medet O yalnız ve yalnız İslâmın dirilişine işaret Bir şehâdet parmağı gibi yönelmiş Tanrı’ya...
Necmettin Eyyûb'ün altı oğlundan üçünün adları türkçedir ve şöyledir:Buri:Orta Asya Türkçesinde kurt manasına gelen Böri olması muhtemeldir. Selahattin'in eniştesinin ismi de Muzaffer Ud-in Gökbörü idi.Gökbörü bozkurt'un diğer ismidir yine Selahattin'in bir yeğenini de Karakuş adını taşıyordu görüldüğü gibi bütün bunlar Kürt boyuna mensup olan Eyyubilerin Türklüğünü ve Türkçe kullandıklarını gösteren belgelerdir ayrıca o devirde yazılan eserlerde de eyyubilerin Türk soyundan oldukları gösterilmiştir. Sultan selahattin'in ordusu Kürt,Türkmen,Arap, Acemlerden müteşekkildi.Sarayında Türkçe konuşulduğu gibi kendisi de TÜRKÇE konuşurdu.
Sayfa 155
135 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.