"Her nefis sahibi gibi Sultanlar da ölürdü.
İsterse cihan sultanı olsun.
Bir Sultan daha ölüyordu.
Sefer ayının yirmi yedinci gecesi.
Şam’da...
Hicretin 589. yılında...
Frenk diyarındaki takvimler 1193’ü gösterirken...
Sultan Selahaddin Eyyûbi ölüyordu.
Elli beş yaşında idi.
Ve mızrağın tepesine asılı kefeni gece boyu dolaştırılmaya devam ediliyordu.
Ve Sultanın son emrini yerine getiriyordu tellâllar:
“Eeeey Müslüman Millet! Eey Ümmet-i Muhammed! İşte Sultan Selâhaddin bu kadar büyük mevkilere gelip şan ve şerefe nail olmuşken, dünyadan yalnızca şu kefenle gidiyor!”
(SON)
İslâm’a muhatab anlayışı örgüleştiren Necip Fazıl'ın ve benim bağlı olduğumuz Esseyyid Abdülhakîm Arvasî Hazretleri, Kürt beldelerinde yetişmiştir... Bu harika yetmez mi? Türk’ün, Kürt’ün veya Arab'ın bürünmesi gereken hüviyetin remz şahsiyetleri bu soydan insanlardır!.. Haçlı seferlerini bozguna uğratan Selâhaddin Eyyûbî Hazretleri gibi bir serdar Kürt değil miydi?.. Alpaslan, Anadolu'ya geldiğinde Bizans ile savaşlarında, Malazgirt zaferinde İslâm ordusu safında yer tutan Kürtler?..,Yavuz
Sultan Selimin İran ve Mısır seferleri?.. Abdülhamid Han'ın, "Hamidiye Paşası" diye anılan Kürt Paşalarının yararlıkları?..
Bir AYDINLIK, bir teselli... Büyük Sahra ya yağmur, istiridyeye inci... Göz pınarlarını kurutan ferahlık veya hüzünler kulübesinin ışığı... Eyyüb ile Yakup, derviş ile sultan.. Yani ki SABIR.. Hep SABIR...
Şeyh Ebu Cafer yanına oturmuş, Kur'an-ı Kerim okuyor ve zikirle meşgul
oluyordu. Üç günden beri Sultana bir dalgınlık gelmişti. Kendinden geçiyor, ara sıra kendine geliyordu. Ebu Cafer Kur'an okurken 'Hüvellâhüllezî Lailâhe illâhu. Alimül gaybi veşşehâdeti=Hiçbir ilâhın olmayıp sadece kendisinin var olduğu Yüce Allah, gözle görüleni de görülmeyeni de bilendir.' âyetine gelince Sultan kendine geldi. Dudaklarında bir tebessüm belirdi, yüzü neşelendi ve; doğrudur, dedi. Böyle söyledi, canını canları yaratana teslim etti.