Dewey ne diyor? “Okul kitapları ve dersleri bize başkalarının bilgilerini ve keşiflerini gösteriyor ve güya, bilgi yolunda en kısa yoldan götürüyor. Hakikatte bu öğretim usulü, bize gerçekleri ve fikirleri anlamak yerine, hazırlop bilgileri ezber etmekten başka bir şey olmayan bir papağanlık öğretiyor.”
diğer ilimlerin kuran ezberine olan üstünlüğü
"Benim sözmü işiten, onu anlayıp koruyan, duyduğu gibi başkalarına ulaştı­ran kişinin Allah yüzünü ağartsın. Zira nice ilim (fıkıh) taşıyan vardır ki kendisi alim (fakih) değildir. İlmi kendisinden daha alim olanlara taşıyan nice kişiler vardır." Hadiste bahsedilen üçüncü kısım, anlayış, ezber, ilim ve amelden yoksun olan kişilerdir.
Reklam
116 syf.
·
Puan vermedi
·
7 saatte okudu
Edebiyatımızın ilk yerli romanı olmasıyla lisede sıkça adını andığımız, ezber ettiğimiz bu roman acılı bir aşk hikayesini barındırıyor. Tanzimat döneminin belli özellikleri kitabın başından sonuna dek kendini hissettiriyor. Karakterlerin birbirlerine ilk görüşte aşık olması, tesadüflerin çok sık olması, aşkın en uç noktada işlenmesi gibi... Kitap
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat
Taaşşuk-ı Talat ve FitnatŞemseddin Sami · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201928,4bin okunma
Eğitim açısından önemli, çünkü üniversite seviyesinde ve lisans üstü seviyede bir kere öğrenci bir şeyi yaparak ve hocasının kılavuzluğunda öğrenir. Bu da bizden, 700-800 yıl önce Avrupa'ya geçen sistem: Usta-çırak usulü gibi. Yaparak öğrenme en iyi öğrenmedir. Yoksa birisi anlatsın, sen orada masal gibi dinle, kafa salla; olmaz. Kendisi de bir şey yapacak, etkileşim olacak; öğrenci sorunlarla karşılaşacak, kafası karışacak ki bir şey yaratsın. Bizde eğitim şimdilerde, hani kafa boş bir kutu, açıyorsun ve içine bir şeyler tıkıyorsun gibi görülüyor. Birtakım ezber laflar. Zaten onun için bizim üniversitelerde öğ-rencilerin soru sorması neredeyse yasaktır. Sorarsa hoca kızar. Böyle şey olur mu? İkincisi, araştırma, yani bilim, böyle kutuda duran bir bilgi değildir; bu organik bir şey. Devamlı tazeleniyor, yaratılıyor, değişiyor. Araştırma yapan, bir şeylerin peşine düşen, araştıran insanda bilimin heyecanı olur. Ve en önemli şey öğrenciye bu heyecanı aşılamaktır; heyecan bulaşıcıdır. Bu olmazsa, hoca bir müddet sonra bir gramofon plağı haline gelir. (Yahut artık CD demeli.) Bir şeyleri tekrarlayıp duruyorsun her yıl. Böyle eğitim olmaz.
72 syf.
·
Puan vermedi
·
36 günde okudu
Oldukça açık ve anlaşılır cep kitabı. Zaman zaman kıldığımız namazlar da okuduğumuz surelerin manasını özümsemeden ezber usulü gidebiliyoruz bu doğal olarak ibadetimizdeki o feyzi,hûşuyu biraz zedeleyebiliyor.Dolayısıyla bu tarz kitablarla surelerin iniş sebebleri ve manalarını anlayarak tabiri caizse daha kaliteli ve Rabbimizin razi olduğu bir biçimde ibadetlerimize güç katabiliriz.Takviye mahiyetinde mis gibi ibadet güçlendirici bir kitabtır.Değerli okurlara sevgilerimle...♡
Namaz Surelerinin Türkçe Terceme ve Tefsiri
Namaz Surelerinin Türkçe Terceme ve TefsiriAhmet Hamdi Akseki · Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları · 2012109 okunma
Araştırma olmadan üniversite olmaz. Bunun birçok nedeni var: Eğitim açısından önemli çünkü üniversite seviyesinde ve lisansüstü seviyede bir öğrenci bir şeyi yaparak ve hocasının kılavuzluğunda öğrenir. Bu da bizden, 700-800 yıl önce Avrupa'ya geçen sistem: Usta-çırak usulü gibi. Yaparak öğrenme en iyi öğrenmedir. Yoksa birisi anlatsın, sen orada masal gibi dinle, kafa salla, olmaz. Kendisi de bir şey yapacak, etkileşim olacak; öğrenci sorunlarla karşılaşacak, kafası karışacak ki bir şey yaratsın. Bizde eğitim şimdilerde, hani kafa boş bir kutu, açıyorsun ve içine bir şeyler tıkıyorsun gibi görünüyor. Birtakım ezber laflar. Zaten onun için bizim üniversitelerde öğrencilerin soru sorması neredeyse yasaktır. Sorarsa hoca kızar. Böyle şey olur mu?
Sayfa 124Kitabı okudu
Reklam
Heyecan bulaşıcıdır.
Araştırma olmadan üniversite olmaz. Bunun birçok nedeni var: Eğitim açısından önemli, çünkü üniversite seviyesinde ve lisans üstü seviyede bir kere öğrenci bir şeyi yaparak ve hocasının kılavuzluğunda öğrenir. Bu da bizden, 700-800 yıl önce Avrupaya geçen sistem: Usta-çırak usulü gibi. Yaparak öğrenme en iyi öğrenmedir. Yoksa birisi anlatsın, sen orada masal gibi dinle, kafa salla; olmaz. Kendisi de bir şey yapacak, etkileşim olacak; öğrenci sorunlarla karşılaşacak, kafası karışacak ki bir şey üretsin. Bizde eğitim şimdilerde, hani kafa boş bir kutu, açıyorsun ve içine bir şeyler tıkıyorsun gibi görülüyor. Birtakım ezber laflar. Zaten onun için bizim üniversitelerde öğrencinin soru sorması neredeyse yasaktır. Sorarsa hoca kızar. Böyle şey olur mu? İkincisi, araştırma, yani bilim, böyle kutuda duran bir bilgi değildir; bu organik bir şey. Devamlı tazeleniyor, yaratılıyor, değişiyor. Araştırma yapan, bir şeylerin peşine düşen, araştıran insanda bilimin heyecanı olur. Ve en önemli şey öğrenciye bu heyecanı aşılamaktır; heyecan bulaşıcıdır. Bu olmazsa, hoca bir müddet sonra bir gramofon plağı haline gelir. Bir şeyleri tekrarlayıp duruyorsun her yıl. Böyle eğitim olmaz. Oktay Sinanoğlu
Sayfa 113Kitabı okudu
184 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
20 günde okudu
2020’de çok az kitap okuduğumu fark ederek hemen kitaplara sarıldığım doğrudur :) 2021’de bitirdiğim ilk kitap da Sinan Canan’ın üç kitaplık İFA serisinin ilk kitabı: Beden İFA: İnsanın Fabrika Ayarları Kitap insanın evrimsel akrabalık serüveni ile başlıyor, evrimle ilgili pek öyle okumalar yapmış biri olmayan ben için bu kısımlar oldukça
İFA: İnsanın Fabrika Ayarları - 1. Kitap
İFA: İnsanın Fabrika Ayarları - 1. KitapSinan Canan · Tuti Kitap · 20194,269 okunma
Ben, ezberin mutlak anlamda hiçbir öneminin olmadığını insandaki hâfızanın boş olduğunu söylemek istemiyorum. Bu doğru bir şey değildir. Fakat benim dediğim şudur: Ezber, sadece malumat ve hakikatlerin bir hazinesi olup daha sonra onlardan istifade etmek için yapılır. Ezberin bizzat kendisi hedef değildir. Aksine o, başkaları için bir araçtır. Müslümanların içine düştükleru yanlış ise, ezbere anlamadan daha çok önem vermeleri sebeple- haddi zatında faziletlu bir iş olmakla birlikte- Kur'ân hafızlarına yapılan saygıyı abartılı bulmaktayız. Nitekim çeşitli ülkelerde düzenlenen Kur'ân yarışmalarında kıymetli ödüller verilir. Bir şahsa verilen ödül onbinleri bulur. Bu da takdir ve şükranla anılacak bir iştir. Fakat bu ödüllerin bir misli veya yarısı hatta dörtte biri, tefsir, hadis, fıkıh, fıkıh usulü, âkaid ve davet gibi çeşitli ilim dallarında üstün başarı gösterenlere verilmez. Halbuki ümmetin bu ilimlere ihtiyacı hafızlıktan daha çoktur, bu ilimlerin faydası daha büyük ve kapsamlıdır. Ülkelerimizdeki genel eğitimin kusurlu yönlerinden birisi de, kavrama ve özümsemeye değil de sadece ezbere dayalı olmasıdır. Bu yüzden insanlar öğrendiklerini genellikle imtihandan sonra unutmaktadırlar. Şayet eğitim ezbere değil de, kavramaya, özümsemeye ve zihnin derinliklerinde canlandırmaya dayalı olsaydı bu kadar erken kaybolup gitmezdi.
Dil Öğrenme Usulü...
Önce ezberlesin! Çünkü çocuklar ve gençler ezbere yatkındır, her şeyi ezberleyebilirler. Dili bile, kalıplar halinde, ezberleyerek öğrenirler. Ezberden sonra anlamak gelir. Ezber ve tekrar, öğretimin temelidir.
Sayfa 175 - KronikKitabı okudu
Reklam
Mânâ ve Ezber
Ben, ezberin mutlak anlamda hiçbir önemi olmadığını ve insandaki hâfızanın boş olduğunu söylemek istemiyorum. Bu doğru bir şey değildir. Fakat benim dediğim şudur: Ezber, sadece malumat ve hakikatlerin bir hazinesi olup daha sonra onlardan istifade etmek için yapılır. Ezberin bizzat kendisi hedef değildir. Aksine o, başkaları için bir araçtır. Müslümanların içine düştükleri yanlış ise, ezbere anlamadan daha çok onem vermeleri ve ona hakkından fazla değer ve hak atfetmeleridir. Bu sebeple -haddi zatında faziletli bir iş olmakla birlikte- Kur'ân hâfızlarına yapılan saygıyı abartılı bulmaktayız. Nitekim çeşitli ülkelerde düzenlenen Kur'an yarışmalarında kıymetli ödüller verilir. Bir şahsa verilen ödül onbinleri bulur Bu da takdir ve şükranla anılacak bir iştir. Fakat bu ödüllerin bir misli veya yarısı hatta dörtte biri, tefsir, hadis, fikıh fikih usulü, akâid ve davet gibi çeşitli ilim dallarında üstün başan gösterenlere verilmez. Halbuki ümmetin bu ilimlere ihtiyacı hafızlıktan daha çoktur, bu ilimlerin faydası daha büyük ve kapsamlıdır. Ülkelerimizdeki genel eğitimin kusurlu yönlerinden birisi de, kavrama ve özümsemeye değil de sadece ezbere dayalı olmasıdır. Bu yüzden insanlar öğrendiklerini genellikle imtihandan sonra unutmaktadırlar. Şayet eğitim ezbere değil de, kavramaya, özümsemeye ve zihnin derinliklerinde canlandırmaya dayalı olsaydı bu kadar erken kaybolup gitmezdi.
Sözlü Kültürün Dilsiz/Ahraz Çocukları
Sözün kalpten çıkarak kalbe koştuğu, anlatımların dinleyicilere aktarılan samimi ortamlarda kendiliğinden cereyan ettiği yani ilim sahiplerinin ilimlerinin kesbi olmakla beraber vehbi de olduğu, kağıda işlenmeden, besmele çekilerek başlanmış konuşmalarla yüreklere işlenerek taşınan hâle ‘’sözlü kültür’’ demişiz. Aşık Yunuslar, Gevheriler,
19 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.