Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Aslında tüm yaşadıklarımız tek bir hikâyenin parçası olmak için var belki. Bu dünyayla onun Yaratıcı'sı arasındaki ilişkisinin hikâyesi. Ezeli ve Ebedi Yaratıcı, zamanı bir başlangıç ve sonla yaratmıştır. Zaman sonludur. Öte yandan, Yaratıcı her âna benzersiz olma ve tekrar edilmeme özelliği katmıştır. Zaman, başlangıcından sonuna ya da amacına doğru ilerler ve bu yüzden anlar anlamlıdır. Bizim hikâyelerimiz de bu dünya ile Yaratıcı arasındaki ilişkinin hikayesinin parçası olduğunda gerçek anlamını bulur."
Sayfa 216
Özne, ebedi ve ezeli hakikat olan Gerçek'te varlığından emin olduğu yegane şey olan bedeni ile bir varlık, bir ben-lik ortaya koymaya çalışmaktadır. Zamanla ve uzamla ne olduğunu dahi anlamlandıramadığı boşluk duygusunun nedeni olan eksik ile karşılaşır, kendisinden başlayarak tüm başkaların ve hatta Büyük Başka'nın eksik olduğunun ve ebedi tambütünlük arayışında aslında, Hegelci nosyonu biraz evirirsek, gerçekliğin aslında tam da daima "ayaklarının altından çekilen", o tedirgin boşluk olduğunun ayırdına varır. Bedeni bu duyguların başladığı ve sonlandığı yerdir. Hareketlerini kontrol edebilene dek hissettiği parçalanmışlık hissi, aynada dağılır ve/fakat zamanla ayna da dağılır. Aynasal görüntü gibi aynanın kendisi de gerçek değildir. Gerçek, aynanın ardındaki sır(da)dır.
Sayfa 399 - Öznenin Serüveni, Bedenin Trajedisi: Ichspaltung / Yeşim KeskinKitabı okuyor
Reklam
Alman şair Achim von Armim (1781-1831) şiirsel ereğin "evrenin gizli gerçekliği" nin bilinmesi olduğunu söyler: "Ilkbahar sevincine benzeyen şiirler, hiç de yeryüznünün tarihini anlatmaz; şiirler, zihinlerinde kendilerini bu dünyaya getirmiş olan düşlerle uyananların bir anısıdır; uykunun coşturduğu dünya sakinlerine Aşk tanrısının bağışladığı bir çıkış yoludur. Şiirsel eserler, tarihten beklediğimiz ve insani ilişkilerimizde hemcinslerimizden istediğimiz gerçek anlamında bir gerçeğe sahip değildir; bütünüyle bu dünyaya ait olabilselerdi, aradığımız şey, bizi arayan şey olmazlardı. Zira her şiirsel eser, dünyalı olduğu için buradan kovulan insanları ezeli ve ebedi topluluğa geri getirir.
796 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
109 günde okudu
Yıldızlar sadece sonsuzluğun pırıltıları değiller; Kâinatin sonsuz gibi sonrasını ve öncesiz gibi öncesini temsil ediyorlar. Mistik bir geçmiş: Aşkın simyası üzerinde yükselen. Gerçek ezel, başlangicı olmayan; gerçek ebed sonuna asla varamayan. Evren aşk üzerinde dönüyor. Aşkın ezeli hakikatini evrenin sonsuzluğunda arıyoruz. Ebedi hakikatini ise, sınırlı bir hayatın dar kalıplarını ölümün hakikatini kırarak görebiliyoruz. Ezeli hakikat aşkta gizleniyor. Ebedi hakikat de. Şayet hayatin sonluluğunun yani ölümün sınırlarını aşmak, ebediyete ulaşmak istiyorsak yıldızların, yani evrenin, yıldiz laşan aşklarina bakacak, hakikati orada arayacağız.
Zakir
ZakirMümtazer Türköne · Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık · 20232 okunma
Şunu unutmayın; sonuçlan ortaya çıkaran şey, inanılan şey değil, zihninizdeki inançtır. İnsanlığın başına dert olan yanlış inançları, fikirleri, batıl inançları ve korkuları kabul etmekten vazgeçin. Hayatın asla değişmeyen ezeli ve ebedi ger­çek ve doğrularına inanmaya başlayın. Daha ileriye gitmenin, daha yükseklere çıkmanın yolu budur.
Aynı durum Tanrı ve gerçek için de geçerlidir. Tanrı dan öncesi ve sonrası yoktur. Ne kadar geriye ve ileriye gidersek ondan başkasını bulamazsınız. O mutlak gerçek olup ezeli ve ebedi olma özelliği sadece ona aittir.
Reklam
Allah'ın Boyasıyla Boyanmak
"Şöyle deyin: “Biz Allah’ın boyadığı renge boyandık. Kimin boyası Allah’ın boyadığı renkten daha güzeldir? Biz, yalnızca O’na kulluk ederiz.” (Bakara, 138) 138. ayette “Allah’ın boyası” (sıbğatullah) ifadesine müfessirler: “İslâm, İslâm boyası, Allah’ın ezelî-ebedî değişmez dini, Allah’ın insan tabiatına lütfet­miş olduğu temiz fıtrat,
Bakara 138Kitabı okuyor
Plotinos'tan sonra filozoflar ve metafizikçilerce benimsenen sonuç aşağı yukarı şu: İki kişilik var Biri gerçek, sahici kişilik, ezeli ve ebedi, zamanın dışında konumlanmış. Sonra diğer kişilik ise birbirlerini zamanda takip eden ve seren bilinç durumları dizisi. Bu ikinci kişilik, ilkinin ancak zamandaki bir yansıması, bir gölgesidir. Plotinos'un bizzat verdiği örnekten yola çıkarsak, bir yanda sahici, ezeli ve ebedi, zaman ötesini mesken tutmuş, öbür yanda ise doğan, yaşayan ve ölen, zamanda gelişen bir Sokrates var derdik. Birincisine nazaran, bu ikincisi bölünmemiş ve bölünemez, şöyle dememe izin verirseniz, tıpkı kağıt para altın olanına göre ne ise bir diğerine göre öyle olan iki Sokrates kişisi.
Seyyidim Seyyidim kelâmların öyle hoştur ki.. ❥
Zaman ve mekan içinde toplumlar ve fertler, kendi şart ve idrak seviyelerine göre, varlığı tanımış, sevmiş ve saymışlardır. Ama, hepsi de gerçek Var'ı tanıdığını, sevdiğini ve saydığını sanmıştır. Görülüyor ki, Gerçek Var' dan ve tezahürlerinden haberdar olacak, hoşlanacak ve hayranlık duyacağız. Mutlak Var'ı ve bütün varlık tezahürlerini tanı­ mamak cehalettir. Tıpkı bunun gibi, Mutlak Var'ı ve bütün varlık tezahürünü sevmemek ve saygı duymamak da cehalettir. Cehaletten kurtuluş, Var'ı gerçekten bilmek, gerçekten sevmek ve gerçekten saymakla mümkündür. Mutlak manada Var olan, hiç şüphesiz ne madde, ne hayat, ne de ruhtur. Bunların varlıkları mevhum değil, itibaridir. Bütün varlık tezahürleri Mutlak Varlık ile varlıkta durabilirler. İn­sanoğlu, Mutlak Varlık ve hakikatı ifade için en güzel ve yüce kavram olarak Allah sözünü seçmiştir. Bu sözü, yeniden ve şevkle kullanmak gerekir. Mutlak Varlık tektir ve Allah'tır. Tanımanın, sevmenin ve saymanın ezeli ve ebedi yönü Allah' a doğrudur.
Kesinlikle .. ✓
Dün insan "cemiyetine" kölelik ediyor, "cemiyetin yonttuğu" tanrılara tapınmaya zorlanıyordu. Bugün ise, insan objeler arası ilişkiler içinde.hapsedilerek köleleştirilmek isteniyor. İnsan, kendini kurtaracak ve yeniden diriltecek bir inkı­lâba muhtaçtır. İnsanı, bu tehlikeden ne spirtüalistlerin "evrensel ruhu", ne bazı sosyologların sözünü ettikleri "kolektif ruh", ne havralara hakim ve Yahudi cemaatinin manevi ruhu durumunda düşünülen "Yahova", ne kilisenin yüce bir peygamberi putlaştırma çabaları, ne de Budistlerin Nirvanası kurtarabilir. İnsanı "cemiyetlerin" köleliğinden, "fertlerin" istibdadından, objektif ve subjektif putların boyunduruğundan, objenin baskısından kurtarıp bir ezeli' ebedi, hiçbir suretle tükenmeyen, sınırlanmayan Mutlak Varlı­ğa, yani objektif ve subjektif tanrılardan kurtulup mutlak ve Gerçek Tanrı olan ALLAH' a ulaştırmadıkça veya döndürmedikçe mutlu kılmak mümkün gözükmemektedir. İnsan­lık, ilk peygamberden, son peygambere kadar dilden dile dolaşarak gelen ve günümüze kadar ulaşan "Allah' tan baş­ka tanrı yoktur" sözüne kulaklarını yeniden ve tam bir samimiyet ve teslimiyetle açmalıdır. İnsanlığın muhtaç olduğu inkılabın sırrı bu cümlededir.
Reklam
İnsanlığın başına dert olan yanlış inançları, fikirleri, batil inancları ve korkuları kabul etmekten vazgeçin. Hayatin asla değişmeyen ezeli ve ebedi gerçek ve doğrularına inanmaya başlayın. Daha ileriye gitmenin, daha yükseklere çıkmanın yolu budur.
702 syf.
10/10 puan verdi
VARLIK OLMAK BAKIMINDAN VARLIĞIN BİLİMi
Bu eser, Batı düşüncesinin yönü ve içeriği üzerinde derin bir etkide bulunmuş, Batı düşüncesi, gerek doğrudan doğruya gerekse Ortaçağ düşünürleri ve teologları aracılığıyla dünya ve Tanrı anlayışının ana unsurlarını, ve metafizik yapısının temellerinin kendilerini bu eserden almıştır. Her doğal teoloji denemesi, tanrısal öz üzerine her
Metafizik
MetafizikAristoteles · Divan Kitap · 2017534 okunma
Hayalgücünün tüm işlevi, tamamına ermemiş birçok kişiyı gerçeklikten dışlayarak, arzunun büyülü ve yıkıcı güçleriyle, bütünüyle tatminkâr bir varlık olarak geri getirmektir. İşte o zaman buradadır yok edilemez ezelî ve ebedi gerçek.
353 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.