Fadiş, hayata zorluklarla başlayan küçük bir kız çocuğu. Babası tarafından sevilmeyen, istenmeyen; tek dayanağı annesi olan küçük bir çocuk. Fadiş, annesi ve babası ayrıldıktan sonra ikinci sınıfa kadar çeşitli akrabalarının ve tanıdıklarının yanında büyür. Babası tarafından birkaç kez kaçırılır. Annesi ona bakabilmek ve okutabilmek için şehirde var gücüyle çalışır. Fadiş ise bu zorlu hayat karşısında hiç yılmaz, umudunu kaybetmez, her gittiği evde bir aile sıcaklığı arar ve herkese iyilikle yaklaşır.
Fadiş, çocukken okuduğum ve baba karakterinin aklımdan hiç silinmediği bir eser benim için.
Gülten Dayıoğlu, kendi hayatından ilham alarak eserini kaleme almış.
Gülten Dayıoğlu eserini 1960’lı yıllarda elle yazmaya başlamış, daha sonra ise ödünç aldığı daktilo ile yazmaya devam etmiş ve yarışmaya katılmış.
Yapı Kredi Yayınları’nın açtığı çocuk romanı yarışmasında ilk on kitap arasında yer almış.
1971’de yayımlanan Fadiş, otuzuncu doğum yılında çeşitli etkinliklerle de kutlanmış.
Ayrıca Türkiye’de çocuk romanları dalında en çok satan ilk kitap olmuş.
Birçok araştırmaya ve bilimsel teze konu olmuş.
Eseri okurken telefonun ve bilgisayarın olmadığı zamanlarda oyunların, komşuluğun, yardımlaşmanın, gelenek ve göreneklerin çocukları nasıl bir arada tuttuğunu düşündüm. Öyle doğal bir eser Fadiş.
”Fadiş”i öncelikle anne-babalara tavsiye ediyorum ki ailenin çocuklar üzerindeki önemi bir kez daha anlaşılsın.
Son olarak birçok ödülün sahibi olan Gülten Dayıoğlu’na çocukluğumu tekrar tekrar hatırlattığı için milyonlarca alkış.
Aslında soylu ve varlıklı bir kadındı.Kasabada evleri,dükkanları,tarlaları,bağları,değirmenleri,sürü sürü koyunları vardı.Ama savaşta bunların hepsini yitirmişti.Tek varlığı kızıydı.
Fadiş,annesinden öteberi geldiği günler sevinçten uçardı.Gelenleri bir bir öper,koklar,böylelikle çok sevdiği annesinin özlemini gidermeye çalışırdı.Gelen giysilerin ayakkabıların,yıpranmış,solmuş olması Fadiş'i üzmezdi.