Eleştirmenler tarafından türüne tam olarak karar verilemeyen Abdülhak Şinasi Hisar’ın eseri Fahim Bey ve Biz, ilk olarak 1942 yılında yayımlanmıştır. Otobiyografi, anı ve hikaye özelliklerini barındıran eser; içeriği, yapısı ve dili itibariyle Osmanlı’nın son izlerini taşır. Ana karakter olan Fahim Bey’in ölümü ile başlayarak, hayatının geriye dönük bir portresine ve bu süreçte anlatıcı da dahil olmak üzere diğer karakterlerin bakış açısından bambaşka bir Fahim Bey’e şahit oluruz. Uyumsuz bir karakter olan Fahim Bey’in yaşamı, hayal dünyasında kurduğu bir şirkete sermayeder aramakla ve şirketinin işlerini düzenlemek ile geçer. Teşebbüsi şahsî hareketi İkinci Meşrutiyet sonrası yükselişe geçmesine rağmen Fahim Bey’in bu isteği çok öncelere dayanmaktadır, hayatı boyunca hayali uğruna hayaliyle yaşamıştır. İşinin en detaylısına yaptığına inandıklarından, Fahim Bey’in yakın arkadaşı olan anlatıcının babası ve anlatıcı onu Bursa’da yapmak istediği bu işe sermayeder olması için bir Baron ile görüştürmesi sonucu ortaya çıkar ki Fahim Bey’in en büyük hülyası olan Bursa'da pamuk tarlaları, bir hayalperestin gerçeklik ile alakası olmayan, yere çok da sağlam basmayan bir plandır. İşindeki titizliği mütercimlik yaptığı sırada da herkes tarafından bilinen bir şey olmasına rağmen akıllarında bu teşebbüs ile ilgili soru işaretleri mevcuttur. Fahim Bey ise bu hayalini gerçekleştirmek -planlamak- için bir adım daha ileri gider ve kendisine mektupları, bilançoları, şirket raporlarını dosyaladığı bir han satın alarak çalışmaya devam eder. Tüm bu soru işaretleri, gizlilik ve diğerlerinin alaylarına rağmen anlatıcının Fahim Bey’e olan inancını o sıralar kaybetmediğini görürüz. Fakat öte yandan Huriye Hanım , Fahim Bey’in bu gerçek olmayan işinin kötüleyerek yerin dibine sokmasına ve onu karısının parasını yiyip bitiren tembel bir adam olarak görmesine rağmen, Fahim Bey’in nihayete erdiğini gördüğü rüyaya birçok anlam yüklediğine şahit oluruz. Yalnızca Huriye Hanım değil, Fahim Bey’in kazanacağı parada çıkarı olan herkes, hayali işiyle dalga geçmesine rağmen rüyası ile büyük bir sevince kapılmıştır. Hayatı beklemek ve umut etmekle geçen Saffet Hanım ise tüm bekleyişinin karşılığını alacağına çok mutlu olsa da sonrasında bir şey göremeyecek ve eşinin sözleri karşısında kayıtsız kalmaya başlayacatır. Sararmış benzini saran sarı tonlu kıyafetler ile güzü, sonu, ölümü ve eskiyi üzerinde her daim taşıyan Fahim Bey, yalnızca hayata geçiremedeği iş planları ile değil, kıyafetleri ile de alaylara hedef olur. Londra sefareti katibi olacağını sanıp sandık dolusu diktirdiği kıyafetleri hayatının sonuna kadar giymeye mecbur kalan Fahim Bey için aksilik, onun ayrılmaz bir parçası haline gelir. Fakat anlatıcımız bunun bir aksilik olmadığını Fahim Bey’i gözlemleri sonucu zaten biliyordur, ve onun düştüğü bu duruma üzülür, acır. Öte yandan entelektüel bilgisi de tamamen sathidir, ona yöneltilme potansiyeli olan sorulara hazır olma isteğinden gelir. Üstelik bunları hep aynı şekilde ve ölçüde tekrar eder. Anlatıcının başta ilgiyle takip ettiği bu sözleri sonralarda kayıtsızlık ile dinlediğini gözlemleriz. Biriktirdiği ve altını renkli kalemler ile çizdiği gazeteler onu Saffet Hanım’ın gözünde önceden bilgili bir yere koyarken sonraları Fahim Bey’in akli dengesinin çevresince sorgulandığı vakit Saffet Hanım da şüphelenir ve bu çabası onun için anlamsız bir hale gelir. Aralarındaki entelektüel ilişki de yüzeysel ve hatta absürd bir konumdadır. Hayatı ev işlerinden, sigarasından ve kahvesinden meydana gelen bir ev kadınına “Duydun mu, hanım ? Radyum keşfolunmuş !” (s.28) sözleri bunun en iyi simgesidir. Hayalperestliği ile çevresinden sürekli eleştiri ve alaya maruz kalsa da onun mizacının yumuşaklığına ve kibarlığında herkes hemfikirdir. Enişte karakteri ise buna katılmamakla beraber Fahim Bey hakkındaki fikirlerini hiç değiştirmez, onun için Fahim Bey her zaman yalancı ve ahlaksız bir adamdır. Kökleri geçmişe dayanan Fahim Bey “son Osmanlı dönemi İstanbulu’nun üst tabaka yaşantısı”ını temsil eder. Fakat ne tam olarak geçmiştedir ne de şuana adaptedir, hayali olan şirketinin peşinde bir yaşam sürerek hayata gözünü yumar.