Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Fahim Bey kurulmuş bir eski saat gibi, maşallah tıkır tıkır işliyor, yürüyor. Fakat merak ediyorum:Kuvveti acaba insanlara ve kendi talihine karşı beslediği zavallı, ezeli bir muhabbet ve merhamet midir, yoksa duyduğu, ezeli ve daimi bir nevi hiddet ve nefret midir?
Sayfa 105Kitabı okudu
Biliriz ki insanların çoğu hâlâ karanlıktan gelecek haberleri dinler ve ömürlerini kurtaracak mucizeyi beklerler.
Reklam
Zalim size zulüm etmekteki sebebi kendi fena kanında bulur. Sizi ısıran köpek siz ısırılmaya müstahak olduğunuz için değil, kendisi kuduz olduğu için ısırır. Onun için ehemmiyeti olan şey sizin ısırılmanız değil, kendisinin ısırmasıdır
“Çok kere, mazide, aklımızın bize yâr olmamış olduğunu, fırsat ve zaman geçtikten sonra fark ederiz. Çok kere de kendi kendimize olduğumuzu bize hiçbir düşmanın yapamayacağını görürüz. Ömrümüzün yarısı böyle, diğer kısmında işlemiş olduğumuz hataları tamir ve tashih ile geçer, fakat yazık ki bütün bu tecrübelerimizden istifade etmek içinse önümüzde ikinci bir ömrümüz yoktur.”
Sayfa 205 - Everest YayınlarıKitabı okudu
“Kendimizi bazan kendimizden bile ne kadar uzak buluruz! Sanki tanımadığımız, yabancı bir kalple hissederiz. Bazan da kendi kendimizle mutabıkken o kadar her şeyden uzak ve yalnız kalırız ki bütün dünyanın kendimize karşı yabancılığını, yeryüzünün gurbeti içinde bir bîkeshayatı yaşadığımızı duyarız.”
Sayfa 204 - Everest YayınlarıKitabı okudu
İnsanlar başlarına hariçten gelen felaketlerden ve saadetlerden ziyade bu halleri duyuş ve hazmediş kabiliyetleriyle, dünya ile ve kendi nefisleriyle mücadele tarzlarıyladır ki birbirlerinden ayrılırlar. Yani bunları yener, bahtiyar, yahut bunlara yenilir, bedbaht olurlar.
Reklam
Hepimizin talih ve talihsizlik dediğimiz şeyler birbiriyle o kadar karışıktır ki bunları kendimiz bile birbirinden ayırt edemeyiz. Kader bize, aynı kayıtsız ellerle, yemekle zehri beraber verir. Bazen hayatımızda en büyük zarara girmemizle hayatımızı kurtarmamız aynı saate isabet eder. En mühim menfaatimizin bozulmasıyla yeise düşer, "Ne talihsizmişim!" diye söyleniriz. Lakin yarım saat geçmez, yanımızdakileri yaralayan ve öldüren bir kazadan biz sağ ve salim kurtuluruz, "Ne talihim varmış!" deriz. Talih nedir, talihsizlik nedir? Pek de bilemeyiz.
Zaten o zamanlar atiye benim de itimadım vardı. Bu itimat benden ancak sonraları zail oldu. İşte bunu düşünerek diyorum ki hislerimizde ve kanaatlerimizde nasıl bir isabet olabilir ki vahdet yoktur. Hayatımız bunları daima yoğurur, değiştirir. Bu itibarla biz hayatta hep aynı adam sayılamadığımız gibi hislerimiz ve fikirlerimiz de yaşadıkları anlarda doğru sayılmaz. Zira hep değişmeye mahkum olan bunların ancak geçip değişmeleri doğrudur.
Herkes özünü sakladığını umarken aldanır, acemidir, bunu saklayamaz; fakat karşısındakinin maksatlarını duyarken herkes üstattır, aldanmaz, gözünden hiçbir şey kaçırmaz.
Dahası var:
Mütemadiyen yalanlarını söyleyen şeyler bizi artık aldatmıyor. Söyleyeni dinlerken duyduğumuz sözler bize şeffaf görünüyor. Yalnız işittiğimizin yalan olduğunu değil, aynı zamanda söylenmeyen doğruyu da duyuyoruz.
1.000 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.