Zavallılar, toplumun ezdiği, horladığı, dışarıladığı küçük insanlardır; gerçek zavallılardır. Ezilmişlikleri içinde, günümüz Türk toplumunun içindeki belli yaraları deşer, belli sorunlara parmak basar, belli durumları simgelerler. Abu'nun, Güney'i kullanamama zorluğu yüzünden, çocukluğa ve ilk gençliğe kaydırılmış olan öyküsü, görülmemiş bir umursamazlık ve acımasızlıkla bilmezlikten geldiğimiz, eğilmedigimiz kimsesiz çocuk, kötü yetişen çocuk, suçlu çocuk sorununu ortaya getirir. Abu, kendisini satmaya kalkan üvey babası yüzünden katil olduğunu gözleriyle görür anasının. Kötülüğe, suça adım adım itilir. Ardından kurtuluş umudu taşıyan her kapı, toplumun "hırsız, suçlu" yargıları nedeniyle yüzüne kapanır. Sonunda, Y. Güney'in eşsiz oyunculuk gücü ile belleklere çakılan o korkulu, ürkek, kaçan adamın yüzü, işte toplumun, toplumsal vicdan (toplumsal bilinç)eksikliği yüzünden o çocuğu nereye, hangi noktaya getirdiğini seyircisinin suratına tokat gibi çarpan bir görüntüdür. Arap'ın bir vaade kapılarak aylar boyu karşılıksız çalışmasıve sonunda ne beklediği işe ne de paraya kavuşması, toplumumuzdaki emek sömürüsünü ve sosyal güvence eksikliğini simgeler. Hacı'nın dramı ise, yalnızca yalnızlığı, sevgisizliğin anlatmaz. Aynı zamanda, çarpık kapitalist düzenimizin çirkeflerinde gelişen ve toplum vicdanında çöreklenen bozuk, yapay, yozlaşmış ahlak değerlerini, fahişelik, pezevenklik, kabadayılık gibi bozuk düzenin yan ürünlerini de anlatır.