“Ölümün sesi sonradan geldi.”
Fahrenheit 451, düşünce özgürlüğü üzerine yazılmış, distopik ve ütopik bir romandır. Kitap, genel anlamda baskıya ve sansüre karşı bir eleştiri sunuyor, teknolojinin insan ilişkilerine etkilerini yansıtıyor. Hikâye, totaliter bir toplumda geçer, burada kitaplar yasaktır ve itfaiyeciler yangın söndürmek yerine gidip kitapları yakar. Olaylar silsilesi, Guy Montag adlı bir itfaiyeci etrafında döner. Montag, kitap okumaya olan ilgisini keşfettikten sonra toplumun normlarına karşı çıkar. Teknoloji, sansür, kitaplar ve düşünce kontrolü gibi temaları işleyerek modern toplumun eleştirisini yapar. Televizyondaki programların insanların düşünce ve bağlantı kurma yeteneklerini nasıl etkilediğini ele alır, haksız da sayılmaz ne yazık ki. Günümüzde de teknoloji, kitapların yerine geçiyor ve yüzeydeki eğlencelerle gerçek düşünce derinliğini gölgede bırakıyor. Kitabın sembollerle dolu olması, hikâyeye ayrıca renk katmış. Örneğin, 451 Fahrenheit sıcaklığı, kitap yakma noktasını temsil eder. Aynı zamanda ayna, ateş ve kuşlar gibi semboller de kitaba derinlik katar. Ana fikir bakımından kitabı George Orwell'in 1984 adlı kitabına benzettim. Konuşma dili ağır olduğu için okurken bayağı zorlandım ama ilgi çekici bir hikayesi var :) Okuyacak olanlara şimdiden keyifli okumalar.