Sondan başlayan, kendisi de son olan bir hikaye.
Hicaz çöllerinde, Asr-ı Saadetin geçtiği, burnumuzun direğini sızlatan o güzel günlerinin mekânında anlatılan hüzünlü bir hikâyeymiş ne yazık ki...
Tarihte müşriklerin, Mekke'deki müslümanlara yaptıkları ablukadan Medine'ye hicret eden Muhacir(Hz.)lerin, Ensar (Hz.) tarafından kendilerine kucak açmasıyla rahatladıkları anlatılırken, Ensar'(Hz)ın beldesi Medine'de, Sahabi torunlarından benzer bir abluka gören ve hicret etmeyen-edemeyen, Peygamberimizi (S.A.V) bırakmamak için kanlarının son damlasına, son mermilerine kadar savaşmaya and içmiş ve sabretmişlerin hikâyesi de aynı tarih sayfalarında yazmaktadır.
Bu sayfalarda susuzluktan çamurlu su içmek zorunda kalan, açlıktan ve şehri teslim etmemek için yerlerden buğday taneleri toplayan, karınca yuvalarını kazan, hurma çekirdeklerinin un haline getirip ekmek yapan, çekirge bile yiyen, inançlı mehmetcikler ve başlarında Çöl Kaplanı lâkaplı Fahrettin Paşa anlatılmaktadır.
Şimdi bile aynı böl, parçala, yönet taktiğini çalıştıran nam-ı diğer batı medeniyeti, geçmişte de kendi çıkarlarını düşünürken, kahramanların tarih yazmasına engel olamamıştır. Kazanan hep kendileri gibi gözükse de, akıbeti hayr olanların kazançlarını görünce acaba ne yapacaklar?
Alemlerin Sultanı'nın 600 yıllık hizmetkârı olan bir milletin son hizmetkârı ve Ümmetin son kalesinin kumandanı olmak. Hilafet makamının ve Devlet-i Ali Osman'ın Padişahının "şehri teslim et" buyruğunu tek hamlede ret etmek. Büyüklüğü dengi bile olmayan üç, beş çapulcu ve İngiliz himayesine emaneti bırakmaktansa ölmeyi yeğlemek. Osmanlı'nın itilâf devletleriyle yaptığı antlaşmayı tek başına tanımamak. Fahrettin Paşa'nın kararlığından bazı örnekler olabilir.
İşte böyledir. İman ve muhabbet birleşince, azlar çoğa, imkânsızlıklar zorluklara, sessizler çığırtkanlara, mazlumlar zalimlere galip gelir. Her ne kadar dünya kurulalı beri mazlumlar ezilmeye devam etse de, onların çektikleri beraat ettiklerinin de göstergesidir.
Bu kumpasın plânlayıcısı İngiliz Lawrence bile Paşamızın önünde saygıyla eğilirken, kitabın şu cümleyle sona ermesi durumu özetler nitelikte olabilir: Medine teslim edilmiştir ancak; Arabistan çöllerinde on binlerce bedevi, çocuklarına "Fahri" adını vermiştir...