“ Faili meçhul cinayetin prova öncesi “
….
Cesedime suni teneffüs yapılırken
Yürek damarlarımda aşırı dozda rastlanılan
Yalnızlığına inat
Gözlerim hep aynı saatte
“ Sana “ tehirli kalıyordu.
SANIRIM HİÇ BİR ZAMAN İYİ BİR ŞAİR OLAMAYACAĞIM
odamın içinde yapayalnızım
bütün kitaplarım raflarından yere düşmüş
darmadağınığım
duvarlar üzerime doğru geliyor
ve kapılar ardına kadar kilitli
Zaman, can çekişirken,
Akrep yelkovan, arasında;
Bir adım öteye gidemezken geceden,
Ay, ışığını çekerken sinesine,
Yıldızlar çekilirken kuytu karanlıklara,
Hüzün, bakır bir çaydanlıkta demleniyordu,
Ve ben, son sigaramdaki dumanları da hapsediyordum içime,
Saat on ikiyi beş geçiyordu.
Ekmek bıçağında dilimleniyordu ömrüm;
Masum,
Çocuk Filiz Ali'nin babasını öldürdüler. Bu cinayetlere "faili meçhul" deniyor. Esasen bir kişi bulunuyor cinayeti yüklenen, belki işleyen. Hepimiz biliyoruz ki, bu cinayet koskoca bir toplumun ortaklığıyla gerçekleşmiş. Tüm bu olan biteni en iyi anlayan Marquez'dir; hem Yüzyıllık Yalnızlık'ta, hem Kırmızı Pazartesi'de. "Edebiyat ne işe yarar?" Sorusunun yanıtı budur: Faili belli olmayan ve herkesin bildiği sırrı, açıktan söyleyendir edebiyat!
Yüzyıllık Yalnızlık... Kitabın ismi o kadar büyük ki okumaya korkuyordum. En çok yarım bırakılan kitaplardan olması bu korkumu daha da büyütüyordu. Korkuma meydan okuyup kitabı okumaya başladım. Her yirmi sayfada bir bambaşka bir psikolojiye bürünmüş karakterleri izlerken, olaylara tanık olup, bahsi geçen soyut yalnızlığa dost olurken yoruldum.
Kahramanları ölmeye mahkûm bir film gibi
Aynaya hiç bakmadan hep birbirimizi kırmışız
Kanlı ellerimizle faili meçhul bir ayrılık
Göz göze hiç gelmeden hep başka birine bakmışız
Yorgun bedenlerimizde faili meçhul bir yalnızlık..
Yazık ah çok yazık..
(Seksendört - Faili meçhul)