Mutsuz olanlar şehirde daha iyi yaşarlar. İnsan şehirde yüz sene yaşar ama çoktan ölmüş ve çürümüş olduğunu anlayamaz. Hali nedir, nasıldır bakmak için vakit bulamaz, başı hep kalabalıktır. İş, sosyal ilişkiler, sağlık problemleri, sanat etkinlikleri… Bir gün falancalar misafir gelir, bir gün filancalara misafir gidilir, bir gün izlenmesi gereken bir oyun vardır, şu ya da bu konserine gidilecektir…
En kâmil manadaki kul; Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’dir, peygamberlerdir. Biri Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in, peygamberlerin yolundan kıl kadar ayrılmışsa kâmil değildir; eksiktir. Biz de böyle birine uyarsak zarar ederiz, ölçümüz o kişi olursa ölçüyü kaçırmış, şaşırmış oluruz. Dolayısıyla böyle birini kendimize ölçü olarak kabul ettiğimizde Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’i kabul etmemiş oluruz. Tek ölçümüz; Allah’ın önümüze koyduğu ölçüdür, örnektir, o da Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’dir. Yoksa “falancalar böyle yapıyor, filancalar böyle yaptı” dememiz doğru olmaz. Kim ne yaparsa yapsın yaptığı şey Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in yaptığıyla birebir örtüşmüyorsa o yaptığı yanlıştır, eksiktir. Böyle birinin kendisi eksik olduğu için yaptığı da eksik olur.
Reklam
Herkesin kesinlikle bilmesi lazım ki bir kul, rabbini dinleyip ciddiye alana kadar rabbine iman etmemiştir. Bu nedenle hiç kimse “ben Allah’a iman ediyorum” demekle Allah’a iman etmiş olmaz. İnsanın, Allah’ın her söylediğine iman etmesi, her söylediğini ciddiye alması lazım ki imanı iman olmuş olsun. Yoksa “falancalar böyle söyledi, filancalar şöyle söyledi, biz kabuğa bakmayız, işin özüne, hakikatine bakarız” diyenler ya da Allah’ın vahyi dururken başka türlü konuşanlar kaybeder. Hatta öyle bir kaybedişle kaybederler ki bir daha kendilerini toparlayamazlar, uçurumdan aşağı düşerler ve hiç kimse onları tutamaz. Hepimiz böyle yapanların kaybettiğine şahit olacağız.
Hz.Ali
Falan şey haktır, çünkü falancalar buna muvafıktırlar. Filan şey batıldır, çünkü filancalar ona karşıdırlar "denilemez. Şahıslar asla hak ve batılın ölçüsü olamazlar. Bilakis şahısların durumu hakla ölçülür;hak ve batıldır ölçü olan!
Zümer Sûresi 8,9. Ayetler
8. İnsana bir zarar dokunduğu zaman, Rabbine (yürekten) yönelerek O’na dua eder. Sonra (Allah) ona katından bir nimet verdiği (kurtulup rahata erdiği) zaman, evvelce O’na yalvarmış olduğunu (ve asıl kurtaranı) unutur da, O’nun yolundan (sapmak ve) saptırmak için (“bizi falancalar kurtardı” diyerek) Allah’a birtakım eşler koşar. (Resûlüm!) De ki: “Sen küfrünle biraz oyalanıp geçin. Çünkü sen artık ateş ehlindensin.” Dipnot Bu tehlikeli davranıştan sakınmalı ve böyle davranışta bulunanları da uyarmalıdır. 9. Yoksa o (sadece sıkıntıda iken dua eden kimse) hiç âhiret(in dehşetin)den korkan ve Rabbinin rahmetini uman, gece saatlerinde secde edip ayakta durarak taat ve ibadet eden kimse (gibi) midir? De ki: “Bilenlerle bilmeyenler hiç bir olur mu?” Ancak (bunları), temiz akıl sahipleri düşünürler.
"Gözüm kalmasın" diye bir bela var başımızda...
"Hayatta bir defa evleniyoruz, onun için şu da olsun bu da olsun... Düğüne falancalar gelecek, şöyle de olsun. Bizim düğünümüz akrabalarımızın düğününden daha güzel olsun, muhakkak farklı olsun..." Daha neler neler... Böyle olunca insanlar takatlerinin üstünde bir yükün altına giriyor, borca ve faize bulaşıyor. Daha evliliğin temelinde o eve haram giriyor, riya giriyor, kavga gürültü giriyor ve o aile ne yazık ki saadeti bir türlü yakalayamıyor. Yapmamız gereken, kurulacak yeni yuvalarda bunlara dikkat etmektir. Eğer kurduğumuz yuvalarda bunları ihmal etmişsek, o yanlışları sürdürmeyip zararın neresinden dönersek kârdır diyerek yepyeni bir sayfa açmaya çalışmaktır. Olan olmuştur, mesele şimdi Fâtımalaşma ve Alileşme gayretinde olmaktır.
Sayfa 57
Reklam
Günümüz evliliklerindeki durum
Ali geliyor. Efendimiz (s.a.v.) onu sağına, Fâtıma validemizi de soluna oturtuyor. İkisinin ellerini de avuçlarının içerisine alarak dualar ediyor. Ensar bu düğünün ardından, "Bu güne kadar birçok düğün gördük ama Fatima'nın düğünü kadar güzel bir düğün görmedik," diyor. Neden? Şimdi burada gençlerimize Fâtıma'nın düğünü
"Spiritüel olan ve spiritüel olmayan" diye bir ayırım yoktur!... Aslında "spiritüel olan" ve "spiritüel olmayan" ayırımı tamamen bir yanılgıdan ibarettir. İzhnin "sınıflandırma" alışkanlığından kaynaklanır. Varoluşun her zerresinde ruhun izi vardır. Her harekette ruhun dokunuşu vardır. Hangi görünümde ortaya çıkarsa çıksın; her olayda, ruhun kendisini tanıma ve bilgisini tezahür ettirme isteği vardır. Varoluşta her zerre birbirine bağlıdır, birbirinin sebebi ve sonucudur.. Dolayısıyla... Varoluşta spiritüel olmayan hiçbir şey yoktur. "Biz spiritüeli ama falancalar değil..."ifadesinin kaynağı spiritüelliğiniz değil, nefsaniyetinizdir. Her şey "Bir" olanın tezahürüdür... A'dan Z'ye kadar....
Sayfa 247 - DestekKitabı okudu
Sanki o anda, hayal ürünü olan her şey hayat bulmaya bir adım daha yakınmış gibi, sanki anlatılan tüm o hortlak hikâyeleri, üç harfliler, iyi saatte olsunlar, falancalar, filancalar, daha bir inanılır, daha bir gerçek gibiydi. En akla sığmaz olanları, gündüz vakti dinlendiğinde gülünüp geçilenleri bile. Hayalle gerçek arasındaki sınırın bulandığı bu ıssız, yarı karanlıkta sanki her şey daha bir mümkündü.
Sayfa 134Kitabı okudu
Medine-i Münevvere’de bir mübarek varmış. Hâli de güzelmiş, iyi bir müslümanmış. Peygamber Efendimiz’in türbesini ziyaret ediyormuş da, “Es-salâtü ves selâmü aleyke yâ rasûlallah!” dediği zaman, Rasûlüllah SAS Efendimiz’in selâmına selâmla karşılık verdiğini duyuyormuş. Kulağa bak, duruma bak; güzel!.. Selâm verince, selâmının alındığını duyuyor,
Sayfa 238
Reklam
Bu gün nice insan var ki, orucunu ya “tutmazsam falancalar ne der?” düşüncesiyle tutuyor, ya da Allah rızası için tut- tuğu halde bu ameline sünnette olmayan birçok bâtıl işler, yani bidatler bulaştırıyor. Oysa her iki durumda, bir Müslümanın şiddetle kaçınması gereken şeylerdendir.
Sayfa 24
Düğün
"Hayatta bir defa evleniyoruz, onun için şu da olsun. bu da olsun... Düğüne falancalar gelecek, şöyle de olsun. Bizim düğünümüz akrabalarımızın düğününden daha güzel olsun, muhakkak farklı olsun..." Daha neler neler... Böyle olunca insanlar takatlerinin üstünde bir yükün altına giriyor, borca ve faize bulaşıyor. Daha evliliğin temelinde o eve haram giriyor, riya giriyor, kavga gürültü giriyor ve o aile ne yazık ki saadeti bir türlü yakalayamıyor. Yapmamız gereken, kurulacak yeni yuvalarda bunlara dikkat etmektir. Eğer kurduğumuz yuvalarda bunları ihmal etmişsek, o yanlışları sürdürmeyip zararın neresinden dönersek kârdır diyerek yepyeni bir sayfa açmaya çalışmaktır. Olan olmuştur, mesele şimdi Fâtimalaşma ve Alileşme gayretinde olmaktır.
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.