Sanki o anda, hayal ürünü olan her şey hayat bulmaya bir adım daha yakınmış gibi, sanki anlatılan tüm o hortlak hikâyeleri, üç harfliler, iyi saatte olsunlar, falancalar, filancalar, daha bir inanılır, daha bir gerçek gibiydi. En akla sığmaz olanları, gündüz vakti dinlendiğinde gülünüp geçilenleri bile. Hayalle gerçek arasındaki sınırın bulandığı bu ıssız, yarı karanlıkta sanki her şey daha bir mümkündü.