Sabah televizyonun sesine uyandım. Patlama olmuş, ölenler varmış. Herkesi hastanelere çağırıyorlar. Kan gerekliymiş. Negatif kan azmış. Oturup ağladım gözlerim şişene kadar. Zaten bakmayın, dayak yediğimde falan ağlamam ben ama, baş başa kaldıkça kendimle gözyaşlarımla konuşurum. Oturup ağladım, ağladım, ağladım... Çünkü damarımda gezen kan A negatif. Belki kan versem bir hayatı kurtaracağım ama gitsem de almazlardı ki. Hastalık denen şey sadece mikrop değil ki, asıl hastalık kafaların içinde, bunu bilmezler.
Bizim zamanımızda olmayan kırmızılı-siyahlı bayraklar çıkıyor önce ortaya. Sonra simsiyah bezle kapatılmış tabutun önünde feryatlar. Sıkılı yumruğun, omuz omuza yürümenin verdiği o hazzı tekrar duyuyorum. Oğlumun hemen arkasında onunla aynı olmanın heyecanıyla kara bayraklı tabutu kara toprağa bırakıyoruz. Ben bir otobüs şoförüyüm. Dile kolay, 29 yıl bitecek haftaya. Gençliğimde, halkın bizi bağrına bastığı zamanlardan çok sonra, asıl bizim bağrımıza neyi bastığımızın daha kıymetli olduğunu yenice öğrenen bir şoför.
Reklam
o çocuğu, yani beni mitinge çağıran o çocuğu göremedim bir daha. Zaten gidesim de yoktu. Barış istemediğimden değil, barışı bizden daha çok isteyen de yoktur. Toplumla belki de en küs olan biziz neticede.
Ben Bir Transım
Bu namus denen şey ne acayip. Herkesin en namussuzu biziz galiba. Neymiş, fuhuş yapıyoruz. Ulan sanki fuhuşu tek başıma yapıyorum. İş bitinceye kadar beraberiz, namusluyuz. Ama iş bitince o aile babası, namussuz benim. Bir de sonra kusanı mı ararsın, küfredeni mi? Toplum denen kalabalığın safrası olma bize düştü.
14 öğeden 11 ile 14 arasındakiler gösteriliyor.