Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri insanın varlık âlemine ge­lişini ve bu varlık âleminden yine Hakk’a dönüşünü ne güzel ifâde eder: Ezelden aşk ile biz yâne geldik! Hakîkat şem’ine pervâne geldik! Tenezzül eyleyip vahdet ilinden Bu kesret âlemin seyrâne geldik! Geçip fermân ile bunca avâlim Gezerken âlem-i insâne geldik! Fena buldu vücûd-i fânî mutlak, Bıraktık katreyi ummâne geldik! Nemiz ola Hudâyâ Sana lâyık? Hemân bir lutf ile ihsâne geldik! Umarız erelim bakî hayâta, Civâr-ı Hazret-i Rahmân’e geldik! Geçip âhir bu kesret âleminden, Hüdâyî halvet-i sultâne geldik!
Hepimiz er ya da geç bu fani dünyadan göçüp gideceğiz.
Reklam
İnsanların para aşkı, fâni ve sun'î zevkleri tabiîlerine tercih edecek kadar zevk fesâdına uğramalarından gelir.... Paranın muayyen bir dereceden fazlasını isteyenlerin ve elde edenlerin hepsi bedbaht olmuşlardır...
Sayfa 168 - ÖTÜKENKitabı okudu
Bu fani güzergahta ebedi olmaya layık ne kadar an ve saniyeler vardır. Gökyüzünde seherin renkleri, yeryüzünde yaldızlı bir sabah, çiçeklerden bir gelin odası, kuş sesleriyle alkışlanan ilk aşk busesi ebedi olmaya layık değil midir?
Aşk, şiddetli bir muhabbettir. Fani mahbublara müteveccih olduğu vakit, ya o aşk kendi sahibini daimi bir azap ve elemde bırakır veyahut o mecazi mahbub, o şiddetli muhabbetin fiyatına değmediği için baki bir mahbubu arattırır, aşk-ı mecazi aşk-ı hakikiye inkılâb eder.
"Fani mahbublara müteveccih olduğu vakit, o aşk kendi sahibini daimi bir azap ve elemde bırakır." [ Mektubat, Dokuzuncu Mektup ]
Reklam
Bu fani güzergâhta ebedi olmaya layık ne kadar an ve saniyeler vardır. Gökyüzünde seherin renkleri, yeryüzünde yaldızlı bir sabah, çiçeklerden bir gelin odası, kuş sesleriyle alkışlanan ilk aşk busesi ebedi olmaya layık değil midir?
Aşk-ı Fani!..
~•~ Kimi zaman bir kriz gibi. Kimi zaman bir düş gibi, kimi zaman bir ütopya olarak, kimi zaman da bir başkaldırı biçiminde. ~•~
Aşk, ilahî aşk çizgisindeki bir seven için araçtır. Gaye ise Allah'a aşk ile kavuşmaktır. Fâni bir sevgili ile yaşanan aşk ise amaçtır. Sevgili kazanılınca heyecan kaybolur, kaybedilince nefret başlar.
Hz Yahya'yı niçin öldürdüler biliyor musun? Yahudi'nin biri yeğenine şehvet besler. Amca bu şehvetin adına aşk der. Gider yengesine kızını verirse ona sandık dolusu mücevher ve köşk vereceğini söyler. Anne bu işe razıdır. Yeğen dünden razıdır. Ancak ortada bir sıkıntı var: Ahâli ne der? İnsanların kınaması ölümlerden beterdir onlar için. Amca yeğen evliliğine onay verecek fetva ararlar. Yahya peygambere sorarlar. O, işin iğrençliğini hatırlatır ve istedikleri fetvaya "Haramdır" der. Evlilik yolları kapalıdır. Anne kız servetten, amca şehvetten mahrum kalmanın acısı ile Yahya peygamberden intikam almak için plan yaparlar. Dindar Yahudi zehir getirir, anne yemeği pişirir, kız zehri yemeğe katar. Yahya peygamberin evine yemeği götürülen Birkaç gün sonra Yahya peygamber ölür. Şehvetin işlettirdiği caniliklerden, fani insanlık hâlâ aklını başına almamaya devam ediyor. Aşka şehvet katarsan ekşir, zehirleşir.
Reklam
“Aşk, şiddetli bir muhabbettir. Fâni mahbublara müteveccih olduğu vakit ya o aşk kendi sahibini daimî bir azap ve elemde bırakır veyahut o mecazî mahbub, o şiddetli muhabbetin fiyatına değmediği için bâki bir mahbubu arattırır; aşk-ı mecazî, aşk-ı hakikiye inkılab eder. İşte insanda binlerle hissiyat var. Her birisinin aşk gibi iki mertebesi var: Biri mecazî, biri hakikî.”
Muhteşem aşk tasvirleri..
Aşkın dini inançla ortak olan birden fazla yanı vardır. Koşulsuz güven gerektirir ve tam bir teslimiyet bekler. Tıpkı inanan birinin dışında hiç kimsenin kendini Tanrıya tamamen teslim edemeyişi ve dolayısıyla onun inayetine nail olamayışı gibi aşk da en derin gizemlerini ve mucizelerini yalnızca koşulsuz şartsız kendisine bağlananlara açar. Ve bu çok zor olduğundan çok az fani bunu başarmış olmakla övünebilir. Ancak en hakiki ve adanmış aşk aynı zamanda en güzeli olduğundan kimse kalkıp da bunu kolaylaştırmaya çalışmasın. Leydisini sevmenin zorluğundan kaçan üzgün bir şövalyedir. Aşk, Tanrı gibidir : her ikisi de kendini ancak en cesur şövalyelerine sunar .
Geçen gün ne demiştin? Dur bakayım... Hah, 'Fanilerin sonuncusu olan insan.' Peki ya sen, son fani, şöhreti ne yapacaksın? Şöhret seni zehirler. Bana göre sen böyle bir herzeyle ihya olamayacak kadar sade, basit ve mantıklı bir adamsın. Umarım o dergilere tek bir satır bile satamazsın. Hizmet edilecek tek efendi güzelliktir. Güzelliğe hizmet et ve halkı boşver gitsin! Başarı ha! Henley'nin 'Hayalet'inden bile üstün olan Stevenson sonen değilse, 'Aşk Döngüsü' değilse, deniz şiirlerin değilse, başarı nedir ki? Başarı, keyif aldığın şeyi yapmak değil, onu yaparken haz duymaktır. Bana anlatma. Ben bilirim. Sen de bilirsin. Güzellik seni incitir. Ebedi bir acıdır içinde, tedavi olmayan bir yaradır, ateşten bir bıçaktır. Neden dergilerle vaktini harcıyorsun? Bırak senin hedefin güzellik olsun. Neden güzelliği altına tahvil etmen gereksin ki? Yapamazsın zaten; o yüzden heyecanlanmaya gerek yok. Bin yıl da okusan, Keats'in tek dizesi değerinde bir şey bulamazsın o dergilerde. Şöhreti de parayı da bırak bir kenara, yarın gidip bir gemiye yazıl ve denizine dön."
Sayfa 332Kitabı okudu
Aşk
"Aşk, şiddetli bir muhabbettir. Fâni mahbuplara müteveccih olduğu vakit, ya o aşk kendi sahibini daimî bir azap ve elemde bırakır. Veyahut o mecazî mahbup, o şiddetli muhabbetin fiyatına değmediği için, bâki bir mahbubu arattırır; aşk-ı mecazî, aşk-ı hakikîye inkılâp eder." "İşte, insanda binlerle hissiyat var. Her birisinin, aşk gibi, iki mertebesi var: biri mecazî, biri hakikî." (Mektubat, Dokuzuncu Mektup.)
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.