Ezêlî Muhâbbet ve Varlık Nûru
"Bil ki, içi ilâhi aşk ve muhabbetle dolu olmayan insan ne kadar zavallıdır; belki de hayvandan daha aşağıdır. Zirâ Ashab-ı Kehf'in köpeği dahî aşk ehlini aradı, buldu. Rûhânî bir safâya erişti ve o has kullarda fânî olarak cenneti kazandı."
Sayfa 85 - Erkam YayınlarıKitabı okuyor
Din Tüccarı Bel’am
Kur'ân-ı Kerîm, dünyevîleşmenin ilim cephesinin baş aktörü olarak adı açıklanmayan bir din tüccarından bahseder. Din tüccarının hali, içi hazine dolu olan bir evi verip çadır alan adam gibidir. Bu adamların her devirde olması ve her din tüccarına uyması için Kur'ân-ı Kerîm, onun kim olduğunu tasrih etmez; lâkin temel özelliği ise dini verip dünyayı alması, bâkî olanı verip fânî olana talip olmasıdır: "Onlara (Yahudilere), kendisine ayetlerimizden verdiğimiz ve fakat onlardan sıyrılıp çıkan, o yüzden de şeytanın kendisine tâbi kıldığı ve sonunda azgınlardan olan kimsenin haberini oku. Dileseydik elbette onu bu ayetler sayesinde yükseltirdik. Fakat o, dünyaya saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer, üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte ayetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir. " (A’raf, 176-177)
Reklam
Sahip olduğu dünyalıklarla müftehir olan insan, dünyevîleştikçe siyasette Firavun, iktisatta Kârûn, ilimde Bel'am sûretleri icad eder. Her şeyi yaratan Allah Azze ve Celle'yi bırakıp yaratanlara kul olur; aklı karışır, ruhu sarhoş olur, fani olanı bâkî gibi görür; diliyle ikrar etse de haliyle cennete dönme idealinden vazgeçer, nefsini şehvet cennetinde yaşatma iradesine râm olur.
İktidar merdivenini hızlı hızlı çıkanlar tepetaklak oldu. Başarıya alışkın insan zanneder ki ilelebet muzaffer ve zengin kalacak. Ve her mağlup zanneder ki ömür boyu belini doğrultamayacak. Halbuki ikisi de yanılır. Şu fani dünyada rüzgar çabuk yön değiştirir. Hüznü de neşeyi de, zaferi de yenilgiyi de, hiçbir şeyi kalıcı sanma. Bir de bakmışsın galip güçten düşmüş, zayıf palazlanmış.
Sayfa 406
Meşâyıh sohbet halkalarında derdi ki : | çok güzel ❥
“ Kardeşler! Asıl mesele, bir gün sizi bırakacak olan makamdan mevkiden kurtulmak, fani olanı bırakıp ölümsüz olana kanatlanmak, bütün aşkların da aşık olduğu aşka kurban olmaktır. Bizi olduracak da erdirecek de o aşktır. Dünya o aşkla kaim, derviş onunla daimdir. Güneş aşkla temiz kalır, geceyi aşkla aydınlığa çevirir; çirkini, güzeli, necisi, temizi aydınlatır. Güneş kışta da yazda da ısıtır; lakin ne necasetten kirlenir ne de soğuk kış günlerinde üşür. Düşman dıştan, aşk kalpten vurur adamı. Düşman okları öldürür, aşkın okları diriltir. Aşkla dikenden gül, çekirdekten ağaç çıkar. Hüzün, aşka ihlas ayarı yapar. Muhlis bir yürek, ölüme şeb-i arus diyerek bir ömür vuslatı bekler. Aşk, Mü'mini bir âlemden başka bir âleme götürür. Bu yüzden aşk dilinde sevgiliye "yâr" denir. Sonra her şey gibi aşk da yardan ağyâra düştü. Gönül, edeple girilen bir dergâh olmaktan çıktı, bir kapısından girilip diğerinden çıkılan sahipsiz hâna döndü. Şehvetten kurtulmanın adı olan aşk; şehvetin, şöhretin karargahı oldu. Aşk, makamından düşünce söz de mahallinden çıktı, meddahların dilinde menfaat devşirme aracı oldu. Dünya kendine gelsin, insan uyansın diye âlimler, arifler ruhunu Kur'ân-ı Kerîm'den alan nice sözler söyledi. Bu uğurda nice bedeller ödendi; lâkin söz mahallinde masruf olsa da menziline varmadı. Çünkü bu fetret, öncekilerden çok daha derindi. Ne lisan ne irfan ne de vicdan bıraktı insanda. Varlığı eşyanın fesadına mâni olan tuz da bozuldu."
Sizin gibi tanrılara böyle çocukça hareketler hiç yakışmıyor
İnanmazsınız Tanrıların Tanrısı Zeus'u bile parmağında oynatmış Afrodit. Adamı öyle bir baştan çıkarmış ki kendisinin baştanrı olduğuna bakmadan ölümlü insancıklarla bile ilişkiye girer hale getirmiş. Zeus bu, altında kalır mı bunun? O da Afrodit'in kalbine fani insanlarla aşk isteğini koymuş.
Sayfa 114 - AlfaKitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.