Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Alnı açık" olabilmek ne büyük gurur ne büyük rahatlık ne kutlu bir konum.... Herhalde bir insanın erişebileceği en üst düzey budur: Benim alnım açık yüzüm ak, diyebilmek. Cambridge Üniversitesi Ramazan bayramını kutlamak için müslüman olan profesör "rektör yardımcısı"yla bir video yayınlamıştı. Ve malum post çokça beğeni ve "Eid Mubarak" teması altında güzel yorumlar aldı. Bugün ise Yahudilerin Passover(Fısıh, Hamursuz) bayramıydı ve yine Cambridge, üniversitenin "yahudi papazı"yla bir video yayınladı kutlamak için. Çok az beğeni aldığı gibi alttaki yorumlar "Özgür Filistin. Katilsiniz. Katliamı durdur. İğrenç bayramınız bizi ilgilendirmiyor. Soykırımcılar." vb. yorumlarla doldu ve Cambridge Üniversitesi admini 1 saat içinde yorumları kapamak zorunda kaldı. Bir kez daha fark ettim ki "alnı açık yüzü ak" olabilmek gerçekten çok büyük bir nimet. Ve bin kere mazlum olmak bir kere zalim olmaktan yeğdir. Bugün Müslümanlar Elhamdülillah göğsünü gere gere "ben Müslümanım" diyebiliyor. Peki bir yahudi? Bayramını bile dünyaya açık bir platformda linçlenmeden kutlayamıyor. Yazık.. Daha bir asır bile geçmeden mağdur olarak anılan bir toplumdan zalim olarak anılan bir topluma dönüşmeyi ve tarihe utanç dolu cümlelerle yazılmayı başardılar.
Londra'da olan da budur. Kimseye kırmızı halı sermiyor. Bu, bir gün uyandığınızda kendinizi milyonlarca oyuncu arasından bir arka plan sanatçısı olarak bulmak gibi bir şey. Yani biri sizi tüm bu bataklığın içinden gördüğünde, sizi buraya olmak için geldiğiniz kişi olarak gördüğünde, onu fark edersiniz. Onların seni fark ettiğini fark edersin. 🎬 Baby Reindeer 🍿✨
Reklam
Eski kitaplarda edipler başlık kullanmazlar. Okurun yazının içerisine girip başlığı arama merakıyla okumaya başlaması için bir teşvik bu. Keşif hakkını okurun elinde bırakıyor. Muhakeme canlılığını koruyor. Şartlanmışlığı iktiza eden başlığın olmaması bir çok hikmete gebe. Başlık kısmını okuma sonunda size bırakıyorum. Soluğumuzu
Müslümanca düşünmeyi yeniden keşfetmek
1000kitap.com/yazar/celal-fed... Türkiye’de İslamcılar, Batılıların, Müslümanca düşünme ve yaşamayı siyasî bir proje olarak resmedip insanların ondan uzak durmalarına bir çözüm üretemediler. Bu nedenle de dünya üzerinde hakkını aramak için mücadele eden her Müslüman, ‘cihatçı’ olarak resmedilip yaftalandı. ‘Cihatçı’ dediklerini
İnsan biyolojik olarak ölmeden önce bir kaç kez ölür. Doğup büyüdüğü şehri terk etmek zorunda kaldığında, sevdiği birini kaybettiğinde, yaşamaya dair umudu bittiğinde ve bir de unutulduğunu fark ettiğinde. Nitekim, en büyük ve en acılı ölüm de budur. Unutulmak, yok olmaktır.
Ebu Cehil Kompleksi
Ebu Cehil bizzat Allah''ın Resulü tarafından "bu ümmetin firavunu" olarak adlandırılmıştır. Karakterinin iki belirgin özelliği vardır. Biri sınırsız bir kibir sahibi olması, öteki de hasetçiliği... Her iki nitelik de Müslümanlara sakınmaları gereken huylar arasında sayılır. Aslında kibirle haset birbirini besleyen iki huy
Reklam
Bence baba haklı çünkü hayatta maddiyatla ilgili hiç sıkıntı yaşamamış biri, dayanaklarını kaybedip ortada dımdızlak kalabilir. En azından bi tecrübenin olması dar zamanda ışık olabilir. Şimdi babamın ilerde de eşimin parasını harcayabilirim. Ama ya eşim böyle hayırlı biri çıkmaz beni darda koyarsa? Ya eşimi yitirirsem ve ileriki yaşlarımda yalnız kalırsam? Aklıma bi sürü ihtimal geliyor ve hepsinde de sonuçta elimizde kadın erkek fark etmez bi zanaatin mesleğin olması gerektiğini düşünüyorum. Zaten topluma en iyi katkılardan biri de budur.
Gönderi kullanım dışı
Ayrılık, öfkeyi ve kini azalttıktan sonra insan yalnız kaldığını fark eder. Yalnızlığın en acı veren hali de budur. Hâlâ sevdiği birinden ayrılan kişi ister istemez unutulduğunu düşünmeye başlar. Hüzün ve pişmanlık tüm benliği sarar. Aklı kendine düşman olur. İşte tam o an, ikiye bölünecek kadar yalnız kaldığını hisseder insan.
KÜÇÜK ADIMLARLA BAŞLAR
Yine bir huzursuzluğa, Göz açmak bu bana. Yine israf gündüzler, Ömrümden çala çala. Bu gereksiz insan topluluğundan, Acaba nasıl kurtulmaca? Ömrümü sömürtmeye geldim buraya,
Latife Hanım ile Mustafa Kemal’in sırrı: Kanlı yelpaze
Latife Hanım-Mustafa Kemal evliliğinin gergin anlarından biri... Sinirini yelpazesini avucuna vurarak gidermeye çalışan Latife Hanım, elini kanatır. Atatürk, tokat atmaya yeltenir. Fakat Latife Hanım kendini müdafaa için elini siper etmeye kalkınca kanlı parmaklar Atatürk’ün yüzüne isabet eder... Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatına giren
Reklam
Bugünü Yaşama Arzusu
#Schopenhauer *Yazar #Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.