Kitap bitti. Bir şeyler öğrenme ve okuma neşem de bitti sanki. Kitaplarla vedalaşmayı sevmiyorum. Bir sona geldik diye vedalaşma gerekmiyordur değil mi?
Bazı sonlar hiç bitiş gibi hissettirmiyor. Bu
Tüm bu öğrendiklerinden sonra hayatını kökünden değiştirmiş Sune. Haftada bir kez, pazar günleri baktığı Twitter hariç sosyal medyayı tamamen bırakmış. Televizyon izlemeyi bırakmış. Haberleri sosyal medyadan almayı bırakıp bir gazeteye abone olmuş. Çok daha fazla kitap okumaya başlamış. "Kendine hâkim olmak bir seferde olacak bir şey değil, malum," dedi bana. "Önce bunun devamlı bir mücadele olduğunun farkına varmak gerekiyor bence." Ama bunun hayata yaklaşımında felsefi bir değişim yarattığını söyledi. "Genelde kolay yoldan gitmek istiyoruz, ama bizi bir parça zor olanı yapmak mutlu ediyor aslında. Cep telefonu örneğinde, sürekli yanımızda olan ve bize önemli olanı değil kolay yolu sunan bir şey koyuyoruz cebimize." Bana bakıp gülümsedi. "Ben kendime daha zor olanı seçme fırsatı vermek istedim."
Kader, şans ve bilinçaltıımız, bizi sık sık ziyaret etmek istemediğimiz yerlere götürür. Kendimizi bu bataklıklarda bulduğumuzda, bizi her zaman bir görev bekler. Bu görev bizden alışık olduğumuzdan farklı bir şey talep eder. Bize üstü kapalı olarak yöneltilen soru şudur: “Burada bilincimi nasıl genişletirim, burada, tüm tehlikelere rağmen hayatı nasıl kucaklarım; burada, bu ıstırabın içinde nasıl anlam bulurum?” Bu görevin farkına varmak ve kabul etmek ruhun genişlemesine katkıda bulunur; bu görevden kaçmak ise mağduriyet duygumuzu sürdürür, tanrılardan ve daha geniş bir hayattan kaçışımızı devam ettirir.