Kütüphanemizin en üst rafında unutulmaya yüz tutmuş kitaplar arasında gözüme çarptı Midak Sokağı. Nobel Ödülü almış olması okuma isteğime büyük bir katkıda bulundu desem yalan olmaz.
Kitap, ismiyle müsemma sokakta yaşayan insanların hayatlarını, yaşam tarzlarını konu ediniyor. Kitabın ilk başlarda gayet akıcı bir seyri vardı. Yer yer güldüm, şaşırdım hatta ürkütücü gelen bölümler bile oldu. Fakat ortalara doğru ilerledikçe kitabın seyrini tahmin etmek zor olmadı. Özetle bahsedecek olursam; bulunduğu ortamı, sokağını, yaşam tarzını beğenmeyen, etrafındakilere küçümser gözlerle bakan, sürekli güzelliğiyle övünen Hamide’nin olmadık hülyalara kapılıp başına gelen felaketleri konu edinmiş.
Kitapta en sevdiğim karakter Rıdvan Hüseyni oldu. İnsanların akıl danıştığı, etrafına sürekli iyimser gözlerle bakan, her yaşadığından ders çıkaran bir tip. Hüseyni gözümde tabiri caizse ‘ak sakallı dede’ olarak canlandı bazı bölümlerde. İnsanlara verdiği öğütler ise kulağa küpe olacak cinsten.
Kitapta sık sık gözüme çarpan ve rahatsızlık veren bir ayrıntıya da değinmek isterim: Karakterlerin bile isteye bir suç, kötülük işledikten sonra “Allah böyle emretti” diye onun arkasına sığınmaları biraz sinir bozucu geldi ama bu çevirmenin yorumu da olabilir pek tabii.
Zaman zaman sıkılsam da okuduğuma memnun olduğum bir kitap oldu. Yazarın Nobel Ödülü kazanan ilk Müslüman olması da önemli bir ayrıntı diye düşünüyorum. Farklı kültürlerden okumayı sevenler bu kitaba bir şans verebilir. Şimdiden iyi okumalar dilerim. :)