Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hüner bir şehir bünyaddır. Reaya kalbin abad etmektir. (Fatih Sultan Mehmed)
Otuz yıllık saltanatında büyüklü küçüklü 17 ülke fetheden Sultan İkinci Mehmed, layıkıyla Fatih ünvanını almaya hak kazanmıştır.
Sayfa 107 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Reklam
Fatih Sultan Mehmed
Artık onu hiçbir şey durduramazdı; elindekilerle yetinerek barışı korumaya niyeti yoktu.
"Bugün dahi tarih yazımında, Gedik Ahmed Paşa'nın Otranto hâkimiyeti; efsaneler, abartmalar, karalamalar, kasideler birbirine karışmış bir şekilde yer alıyor. Otranto, biz Türklerin tarih ders kitaplarının bir köşesinde unuttuğu ama Avrupalıların Avrupa bilincinin oluşumundaki önemli tuğlalardan biridir. Fatih'in amirali Kaptan-ı Derya Gedik Ahmed Paşa 1480 yılı Temmuz ayında kuşatmadan evvel âdet olduğu üzere fethedilecek yerin, yani Otranto'nun sancakbeyliği de uhdesine verilerek İtalya toprağına ayak bastı ve 15 gün içinde Puglia eyaletinin merkezi olan Otranto Kalesi teslim oldu. Bu, Osmanlı'nın en uç noktadaki fethidir ve Fatih Sultan Mehmed'in uygarlığın merkezi İtalya'ya olan düşkünlüğünden dolayı aslında acele yöneldiği ve stratejik bakımdan pek hazırlanmadığı bir fetihtir."
Fatih Sultan Mehmed, son yıllarında, 25 kadar devletle birden tek başına savaşa girmişti. Bu savaşı kazanmak için, akıncı ordusundan çok faydalandı. Venedik, Macaristan, Polonya ve Almanya gibi Türkiye ile savaş durumunda bulunan büyük Avrupa devletleri, akıncılarla yıldırıldı. Bu akınların önemi hakkında fikir beyan edebilmek için, büyük akıncı beylerinden Mihaloğlu Gazi Alâeddin Ali Paşa'nın hayatı boyunca Tuna’yı kuzeye doğru tam 330 defa geçtiğini hatırlatmak kâfidir. Ali Paşa, bu akınlardan birinde Macaristan Kralı'nın kızını esir almıştı. "Mehtab Hanım" adını alan bu prenses, Ali Paşa ile evlendi ve doğurduğu Gazi Hasan Bey, Gazi Ahmed Bey, Gazi Mehmed Bey, Gazi Hızır Bey, Gazi Kara Mustafa Bey adlarındaki 5 kardeş de, Kanunî'nin ilk yıllarında ve çeşitli akınlarda şehit oldular ve hiçbiri yatağında ölmedi.
Sayfa 118Kitabı okudu
Bugün, sabahki işimin iptal olması hasebiyle Haliç tarafından Fatih’e doğru bir gezintiye çıktım. İstanbul bugün bir başka güzeldi, hele Fatih pür-nûr idi her bakımdan. Madem o bölgeyi turlayacağım bâri ecdâd-ı izâmın kabirlerini de ziyaret edeyim düşüncesiyle Fatih Sultan Mehmet Han, Mehmed Âkif Ersoy ve Süleyman Nazif’in kabirlerine uğradım. Allah hepsine gani gani rahmet etsin, mekânları cennet olsun. Bir de, Fatih’te, Büyüyenay Yayınlarından –farklı disiplinlerden müteşekkil– birkaç nâdide kitap aldım. Yolu düşenlerin mutlaka uğramasını tavsiye ederim, neşriyat konusunda epey itinalı kendileri.
Reklam
Şehzade Mehmed (Fatih) henüz çok küçükken, bir gün babası II. Murad'ı kolundan tutup Hacı Bayram Veli'ye götürmüştü. O tarihte Hacı Bayram tekkesi'nde öğrenim gören Akşemseddin, misafirlere hizmet ediyordu. Sultan Murad, Hacı Bayram Veli'ye, İstanbul'u alma planlarından bahsetti. Hacı Bayram Veli, küçük şehzade Mehmet'i gösterip: "Padişahım," dedi, "İstanbul'u şehzadeniz Mehmed'le benim Köse alacak." Veli'nin Köse dediği Akşemseddin'den başkası değildi. Gerçekten Veli'nin bu kerameti yıllar sonra hakikat olacak, İstanbul'u fetheden Sultan Mehmed'in yanında Akşemseddin "manevi fatih" olarak selamlanacaktı.
Sayfa 66 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Fatih, Ermenilere de Patrikhane kurduruyor. Ermenilerin Eçmiyazin’de Katogikos’ları, yani ruhânî liderleri vardır. Protokoldeki sırada birinci olan katogikos Erivan yakınında Eçmiyazin’de, ikincisi Ahtamar’da, üçüncüsü Sis’te oturur. Fatih Sultan Mehmed ise, bir patrik yaratıyordu. Deniyor ki: “Sizin dini liderleriniz katogikoslar olabilir, o bizi bağlamaz. Bu milletin başı patriktir.” Bu yeni sistemle İstanbul’daki patrik ruhânî, ama daha çok idarî bir liderdi. İstanbul’daki patrik Erivan Eçmiyazin’deki katogikosa ruhânî olarak tâbidir, çünkü o onun ruhânî lideridir. Fakat Eçmiyazin’deki katogikos vergisini patrike ödüyor. Çünkü idarî lider odur. Dinî lider olan patrikin aynı zamanda malî, idarî görevleri var. Eğitim onun kontrolünde oluyor. Dolayısıyla Ermeniler tarihte İstanbul’da bir büyük Patrikhane olarak örgütleniyorlar ve bir millet oluşuyor.
İstanbul'daki Rumlara rakip olsun diyeKitabı okudu
Globalleşmeden söz edip duranlar Fatih Sultan Mehmed kadar oturaklı bir dünya adamı değiller. Kendinden emin, Doğu’yu da Batı’yı da bilen bu Rönesans tipi Doğulu hükümdar örneği artık yok, ama böyle bir yönetici zümre ve elit aydın tabakanın diriltilmesi lazım.
Fatih Sultan Mehmed: "Sakalımın bir telinin bile ne düşündüğümden haberi olsaydı onu hemen koparır atardım"
Sayfa 43
Reklam
Türk soyundan gelenler, Avrupalılarla ne kadar az temas etmişlerse o kadar mükemmel ve bozulmadan kalmışlardır
"Şunu iyi belleyin! Bir Müslüman, düşmana karşı verdiği cenk içre vurulup düşmekle zahiren yenilmiş görünebilir; değişmez hakikat ise șehadetinin nuruyla ebedi zaferini taçlandırdığıdır.."
112 syf.
7/10 puan verdi
Bu eser şiir seven bireyler için ve Osmanlı da ki kültür tarihimizi ögremek isteyen okurlar için biçilmiş bir kafdan.Eserde genel olarak II.Beyazit'in şehzadelik döneminden başlayan kültür ve devlet yönetimini anlatır. II.Beyazit döneminde ve atası olan Fatih Sultan Mehmed dönemin de yaşamış şiir,musiki, Ve hat sanatları üstatlarını anlatan ve sultanların bu kültüre olan meraklarını , becerilerini anlatır ve içinde Aşkın (Allah.cc) kulu olan bir sultanın şiirlerini içermektedir. Hudaya Hudalık sana yaraşır
Sultanı Kul Eder Aşk
Sultanı Kul Eder Aşk
Nitekim gedalık bana yaraşır Ey Allah'ım! Sana hüdalık yaraşır , nitekin bana da dilencilik. Çü sensin penahı cihan halkının Kamudan sana iltica yaraşır Cİhan halkının sığnagı sensin, herkesin sana sığınması tabidiir.
Sultanı Kul Eder Aşk
Sultanı Kul Eder AşkMustafa İsen · Muhit Kitap · 010 okunma
Genel olarak göçmenliği bırakan Türkler arasında, hanedanın ve dinselliğin getirdiği kimlik, etnik kimliği bastırdı. Her şeye rağmen saray ortamında da ataların Orta Asya'ya dayanan göçebe kökenleri bütünüyle unutulmadı: 1453'te Konstantinopolis'i fetheden Fatih Sultan Mehmed döneminde bile –Türk diliyle kesinlikle uyumlu olmayan– Arap alfabesinin yanı sıra bugün Çin devletinin hor görülen bir azınlığı durumunda olan, oysa 9 ve 10. yüzyıllar arasında bozkırların en açık, eğitimli ve ilginç imparatorluklarından birinin yaratıcısı olan Uygurların alfabesi kullanılıyordu Osmanlı padişahları sayısız unvanları arasında "han"ı asla ihmal etmedikleri gibi daha eskiden "tug" olarak bilinen tuğ, yani ucuna at kuyruğu bağlanmış ve tepesine altın yaldızlı top geçirilmiş mızrak da iktidarın ve sorumluluğun simgesi olarak kaldı: Kuyrukların sayısıyla güç doğru orantılıydı.
Sayfa 21 - Turkuvaz KitapçılıkKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.